rupa and the april fishes eşliğinde kahve içmek

entry6 galeri0
    6.
  1. https://youtu.be/mSODPYNBZV0

    Tanrı bisikleti sever, belki sürerken ellerini bırakır hatta. Ve kahvesini soğutmadan içer. Yanında mutlaka bir dilim bögürtlenli pasta yer ve fiktre kahvesinin iyice demlenmesini bekler. Eğer kahvesini yumuşatmak isterse mutlaka gerçek süt kullanır. Süt tozundan nefret eder. üstelik o meletin içinde glikoz şurubu vardır. Ah insanoğlu her şeyin sahtesine nasıl da düşkündür. Mutluluğun, mutsuzluğun sahte, bağlılığın ve hatta sadakatin ilk köşeyi dönene kadardır değil mi?
    1 ...
  2. 5.
  3. Büyük bir tutku ve bağlılık ile sevdiğimiz şeylere bir başkası tarafından iltifat edilmesi sahip olduğumuz şeye iltifat sahibi tarafından imrenildiğinin emaresidir. Ve bu emare o kişinin elinizdekine sahip olma içgüdüsünün nişanesidir. Ve insanoğlunun mülkiyet duygusu bunu asla kabul etmez edemez. Bu sebeple genç kızın bu sözleri karşısında dudağınız büyük bir hiddetle seyiyir. Komiktir ki dünya üzerinde egemencilik oynayan aciz insan yavrusu böyle durumlarda yüzündeki üç beş kas grubuna dahi söz geçiremez. Her ne ise bu genç kız sinirimi öyle bozmuştur ki gerçek bir centilmen olmasa idiniz beyaz eldivenleri ile onun allığa bulanmış yanaklarına bir kaç fiske vurabilirdiniz. Ancak zaten zamirlerin savaşı ile yorgun düşmüşken yeni bir cephe açmak akıllıca olmaz diye düşünürsünüz.

    Genç kıza bakarken gözlerinizdeki öfkeyi akıtarak onun ruhuna evet tanrı özgürlüğü sever demekle yetenirsiniz.
    1 ...
  4. 4.
  5. Tam da tanrının seveceği türden bir bisiklet dedi karşı masadaki genç kız.

    Doğrusu bu söze şaşırdım ya da şaşırdınız veyahut şaşırdı kahramanımız her kime aitse. zira takdir edersiniz ki aramızda anlatıdaki kişinin kim olduğuna dair halen bir çekişme var. Ben, sen, o ve biz, siz, onlar. Bu altısının savaşı bencilliğin kök saldığı dünyada hiç bitmeyecek gibidir. Sözgelimi kahramanımızın ben sen değil de biz olduğunu varsayarsak sayın okuyucu "onlar" ı dışarıda bırakmış oluyoruz. Ama belki de "onlar" ın da bu kahramana ihtiyacı var belki bir kedi tarafından öpülmek ya da bir kuşun gagasında yolculuk yapmak istiyorlardır. Gerçi bu şekilde çok şey istemiş olurlar çünkü bir kuşun gagasında yolculuk yapmak neyse de bir kedi tarafından öpülmeyi istemek Safçadır. Çünkü herkes bilir ki kedilerin dudakları yoktur...

    Evet tam da tanrı nın seveceği türden bir bisiklet demişti genç kız hemen masanızın yanındaki çite desteklenmiş klasik kadrolu saks mavisi bisikletime bakarak. Zamirlerse halen savaşıyordu...
    2 ...
  6. 3.
  7. Ah! ne kadar da güzel bir gün bayım der çaprazınızdaki yaşlı kadın. Doğrusu burası da tam yaşanacak yer dersiniz onu onaylayarak. Ah evet bağkurdan emekli olduktan sonra ben direkt buraya yerleştim der kadın. Siz böylesi şiirsel bir öyküde şimdi ne diye bağkur geçti diye iğreti olursunuz. Çünkü dünyanın gerçekliği hayallerin masalsılığı karşısında iğreti edicidir. Rahatsızlığınızı belli etmemeye çalışarak kibar bir baş sallamasıyla diyalogun öbür ucundaki yaşlı kadına bu sohbetin bittiğini belli eder kahvenizi yeniden dudaklarınıza götürürken bakışlarınızı yanınızda getirdiğiniz kitabın kapağına dikersiniz. Hayır şimdilik okumak için bakmıyorsunuz ona sadece o kadınla tekrar muhatab olmamak için gözlerinize yeni bir iş buldunuz. Böylece kaza eseri de olsa yaşlı hanımın yaşına nispeten oldukça genç gözüken mavi gözleri ile kesişmek zorunda kalmayacaksınız ve gözleriniz istenmeyen bir başka muhabbetin kıvılcımı olmayacaklar.
    2 ...
  8. 2.
  9. Nihayet kahveniz gelmiştir. Garson tüm inceliğiyle tepsiden fincanınızı alır ve havada bir yay çizerek -ki havadaki bu yayı neden çizerler halen bilen yoktur- masanıza koyar. Yanına şık ve martı desenli bir mendil yerleştirir. Ufacık bir vazo içerisine yerleştirdiği arpa çiçeklerini gözüyle ölçercesine masanın ortasına doğru fakat biraz fincanınıza yakın bir şekilde koyar ve inceltilmiş bıyıklarının hemen altındaki varla yok arası dudaklarının arasından afiyet olsun efendim sözcükleri dökülür. Afiyet olsun... Ne hoş bir dilektir insanın hiç tanımadığı birisine sağlık ve sıhhat dilemesi. Adetten bile söylenmiş olsa insanı mutlu eder. Teşekkürünüz üzerine geri çekilirken garson o tatlı denizin tuzlu kokusunu size taşıyan meltem yüzünüzle haşır neşir olmuştur bile. Belki tam da burada okuyucu esen bu meltem üzerine şiirsel bir kaç söz söyleyebileceğimizi düşünebilir ancak kahramanımız sadece hımmm bu bir meltem demek. Sabahları denizden karaya akşamları ise karadan denize eser diye düşünerek ilkokul bilgilerini tazelemektedir...
    1 ...
  10. 1.
  11. https://youtu.be/e_aymmZMums

    Huzuru arayıp bulmayı kendinize salık verdiğiniz bir gündür.

    Saks mavisi, klasik kadrolu bisikletinizi alır metalik renkteki gidonundan kavrayıp pedallamaya koyulursunuz. O eski emektar tümsekli yolda ilerledikçe bisikletin kendi kendine tıngırdayan zili tebessüm etmenize sebep olur. Acaba dersiniz John Boyd dunlop havalı iç lastiği icad etmemiş olsa idi ben de böyle tıngırdar mıydım? Belki o kadar tıngırdardım ki kalbim düşüverirdi. Sonra onu düşen mücevherlerini arayan bir kadının telaşı ile arardım. Belki de ben bulamadan onu güzel bir kadın bulur ve kendinin yapardı... Ama ne nezaketsizlik !? En azından bana sorması gerekirdi değil mi?

    Nihayet yer minelerinin paket taşlarından döşeli sokaklarına taştığı bir sahil kasabasına gelirsiniz. Beyaz müstakil evlerin damındaki çardaklardan rapunzel edasıyla beyazlı pembeli begonviller sarkar bu kasabada.

    Sokağın köşesinde minik bir kafesi vardır sonra bu kasabanın. Ne de hoş... Belki aromalı kahve de yapıyorlardır diye düşünürsünüz. içeriden oldukça hoş bir müzik duyulmaktadır. Kafenin kendi gibi minik bahçesine atarsınız kendinizi. HeMen tek kişilik bir masasına yanaşır, masanın üstündeki fesleğeni ellerinizle okşarsınız. Karşılık olarak size kokusunu bahşeder.

    Gerçekten güzel bir gün efendim der garson. Siz bir gülümseme ile mukabele eder ve evet şekersiz bir sütlü kahve alayım lütfen ancak sütü tam kararında olsun dersiniz. Garson ricanızı harfiyen yerine getireceğini sezdiren bir baş sallaması ile yanınızdan ayrılır.

    Sizse Çalmakta olan şarkının ve sokağı dolduran kahve ve deniz kokusunun karışımının etkisi ile çoktan düşüncelere dalmış gitmişsinizdir bile.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük