kemalistler böyledir. ezberledikleri iki çift laf vardır, beyinlerinin kıvrımlarından daha fazlası çıkmaz. sloganlarla yönlendirilen sürülerdir. herkesi kendileri gibi sandıkları için de lafları hep aynı minvalde olur. herkese laf yetiştirmeye çalışması, kendini cihan allamesi sanması hep bu yüzden. bizim ne yazdığımızı bile anlamamış, gitmiş vahhabîlerin kuruluşuna... zira kafa bu kadar çalışıyor, vermeyen rabbim vermiyor işte... biz yine de bir umut, bir şeyler yazacağız. ha, şu var; bunun gibi arkadaşlar ortalama ve vasat insanlardır. bunlar türkiye'nin ve dünyanın çoğunluğunu oluştururlar. izledikleri görüş, çoğunluğun görüşleridir; vasatların sloganlarıdır. fazlası yoktur. o yüzden iki muhalif laf işitince, dönüp aynaya bakmadan, kendilerine ezberletilmiş sloganlardan bir demet sunmaları doğaldır. bunu da sürekli yapıyor. herkese yap da, bana yapma güzel kardeşim, sonra fazla mesai yapıyorsun falan, gerek yok...
neyse...
kendisi zaten vahhabîliğin ortaya çıktığını zannediyor. bu başlı başına bir yanılgıdır. sanki vahhabîlik, doğal bir tekamül evresinden geçip kemale ermiş gibi konuşuyor. hayır, vahhabîlik bizatihi ingiltere ve fransa gibi emperyalist devletler tarafından desteklenerek ortaya çıkarılmış bir mezheptir. ingilizler köle ticaretini osmanlı'ya yasaklatmış da, vahhabîler helale haram dedi diye osmanlı'ya karşı ayaklanmış da, bilmem ne... küçük at da civcivler yesin. vahhabîlik bir ideolojidir zaten, kaynağını hanbelî mezhebinden kopmuş radikallerden alır. bu nedenle hiçbir zaman destek bulamamış, dinlerini ideoloji haline getirmiş, gittikçe marjinalleşmişlerdir.
emperyalist devletlerin çıkarları nedeniyle halifeliğin kalkması istenince, ingilizler evvelden kurdurdukları vahhabîliği kullanmaya başladılar. önce tayyarelerden aşağıya ''halifeler kureyştendir'' hadis-i şerifin meallerini attılar ki, arap milliyetçiliğini körüklesinler. sonra birinci dünya savaşı'nda ''osmanlı halifesi ittihatçıların elinde esirdir, gelin halifeyi kurtaralım'' diyerek propaganda yaptılar. osmanlı hilafetine isyan gibi gözüken, esasen ittihatçılığa olan isyanların esas sebebi budur. vahhabîlerin derdi zaten emperyalistlerin çıkarlarına hizmet etmekti, bunu da çok güzel yerine getirdiler.
halifelik ne işe mi yaradı?
ortadoğu'nun irili ufaklı, cetvelle sınırları belirlenmiş onlarca bölgeye, devlete, eyalete ayrılmamamasına; israil'in kurulmamasına, milliyetçiliğin iyice körüklenip mezhep savaşları yaşanmamasına yaradı. hilafet var iken, ''ben cihatçıyım'' diye orada burada taraf olan 20-30 tane örgüt var mıymış? ''efendim, vahhabîlik...'' vahhabîlik dediğin şeyle oraya buraya dalan, ele geçiren, kendi hukukunu uygulayan ışid'in, el nusra'nın, el kaide'nin alakası var mı? halifelik var iken, ortadoğu'da bunca kan dökülmüş mü? osmanlı hilafetini savunan, kitleleri osmanoğullarına bağlayan yine yemen'de, şurada burada faaliyet içerisinde olan arap ulemasıdır. fadl alevî paşa'dan tutun, seyyid habib'e kadar bu böyledir. osmanlı hilafetini arap alimler müdafaa etmiş fakat bizim kemalistler karşı çıkmışlardır, üzücü olan budur. hilafet var iken bunca kan dökülmedi. islam alemi bu kadar başsız kalmadı. bin dört yüz sene boyunca islam dünyasında çok çatışma ve kavga çıktı da, bu kadarı asla görülmedi... halifelik dediğimiz zaten islam dünyasını bir arada tutan yegane şey idi, onun da anasını bellediler, sağ olsunlar.
zaten bu kemalist takımına göre din siyasete karışmasın. her şey karışabilir ama din karışmasın. ırkî telakkîler, milliyetçilik, ulusalcılık karışsın; üretim araçlarının sahipliği; sosyalizm, komünizm, kapitalizm, kozmopolitizm, küreselleşme karışsın; kişisel hegemonyalar; kemalizm, troçkizm, stalinizm karışsın; hatta gavurluk, kâfirlik, batı hayranlığı, taklitçilik karışsın ama ne olur din karışmasın...
sosyalistler kapitalistler dünyayı kimin yöneteceği hususunda birbirini boğazlarken, allah'ı olmayan bilim adamları sırtlarını kendileri gibi kafir devletlere dayamış tahrip gücü yüksek bombalar atarken ve attırırken, kimi vietnam'da, kimi türkmenistan'da, kimi şurada burada beşerin enkazını oluştururken, yine tüm suçlu dindir bunlara göre, bunların hepsi din yüzünden olmaktadır, din olmasa hepimiz süper yaşardık. bunların kafası böyle çalışır, 'vahşet' dedikleri şeyi gören gözleri suçu sadece karşı oldukları tek şeye atar: dine...
kemalistler sadece dine karşıdır, dine karşı emperyalizmle, sosyalizmle, komünizmle, neo şamanist milliyetçilerle, gavurlarla, herkesle işbirliği edebilirler. çünkü onların omurgası ancak buna müsaittir.
bu arkadaş da bunlardan bir tanesi işte, fazlası değil. kendisine ezberletilenleri burada ifade eden bir sözcü. bu ülkede yaşayan milyonlarca fikirsiz ve aksiyonsuz kemalistin sözcüsü. her şeyi en iyi o bilir, sen islam hukuku okumuşsun, eric voegelin okumuşsun, pierre bourdieu okumuşsun; mühim değil. 100 cilt necip fazıl okusan, bu hıyar gelir, kadın bacaklarından girer, menderes'ten çıkar, necip fazıl'a karşı kemalistliğin ödevi olarak saldırma görevini ifa ettiği için metin bir halde işine devam eder. ama leonardo da vinci'ye pedofili diye, kendi gibi kafir schopenhaur'a kadın düşmanı diye, oscar wilde'a oğlancı diye laf söylemeye götü yemez. çünkü dedim ya, tek düşmanı vardır: o da dindir.
neyse, çok bile konuştum. o söylediği cahil lafını geri alsın, ona yedirtirim.
laf israfını sevmeyen yazardır. babasını, atasını bilemediği apaçık ortada olan kişilere zahmet edip "baban kimdi bilemezdin" demez.
hakkını vererek dalga geçmenin zeka işi olduğuna inanır. yobaz tayfasının zeka seviyesi (bkz: yobaz ve zeka) herkesin malumu olduğu için, onların akıllarınca "dalga geçiyorum" diye serdettikleri hödüklüklere güler geçer...
her an baban kimdi bilemezdin şerefsiz diyecekmiş gibi duran yazar. alevi olmadığını iddia edip alevilere uygar diyor bide. ekşi de veya uludağ da devamlı olarak, 'aleviler kusursuz, süper, harikulade insanlar' diye entry girip altına sünniyim diye not düşen dalavereci eski alevi yeni ateist tipler gibi aynı. beleşten türk topraklarına konmuş bir rum olma ihtimali de var. ege de yaşayan bu tuhaf insan türlerini çoğu insanın yaptığı gibi bizim de ciddiye almamamız gerekiyor. neticede beleşten varlık sahibi olmuş içkici, tembel ve günün yarısını sarhoş kafayla geçiren bu insanları insandan sayıp ciddiye almak çok saçma. ama kendileriyle dalgamızı geçeriz orası ayrı.
ne inanç olarak, ne köken olarak alevilikle uzak yakın alakası yoktur. tüm uygar insanları sevdiği için, alevilerin kahir ekseriyetini de sever o ayrı mesele... yobaza yobaz demeye gelince:
(#24127184) kendisinden allah razı olsun dediğim yazar. kendisi gibi kaliteli yazarlar da olmasa bu sözlük çekilmez. allahtan ki sayıları o kadar az değil.
malum zihniyetin "saçmalamış" derken verdiği bilgiyi büyük ölçüde doğruladığı yazardır.
papalığın evrim konusunda "teolojik agnostik" bir tutum sergilediği doğru değildir. konumunu açıkça "teistik evrimcilik" olarak belirlemiştir. yani tanrı müdahalesi ile gerçekleşen evrim... bu konudaki tutumları papa 2. jean paul tarafından netleştirilmiştir.
papa hakkında saçmalamış rum, bendeki caner taslaman kitabında papanın evrimi kabul ettiği değil, evrime karşı teolojik agnostik bir tutum sergilediği yazıyor. yani bu evrim var demek değil, evrimsel bir yatatılış var olabilir diyor. zaten evrimci teistlerin var olduğunu düşünürsek papanın böyle konuşması öyle ateistlerin hüloooooğğğğ diye atlayacağı cazibede bir konu değil, naturalist-materyalist ateist olanların ilgilenmeleri gereken konular papanın yahut şunun bunun dedikodusunu yapmak değil, kainatta var olan ve kendilerinin tesafüf diye açıkladıkları ama matematiksel olarak bilinçdışı oluşması imkansız olan hassas dengelerin nasıl oluştuğu konusudur...
evrim de önemli ama bir teist metafizik tanrısal müdahalelere inandığı için "evrimci yaratılış" açısından evrim teorisinin açmaza girdiği konuları dış müdahalelerle açıklayarak pekala ateist evrimcilerden daha samimi bir evrimci olabilir bunda şaşılacak bişey yok...
not: ehli sünnet velcemaat, evrim de ateistler de cehennemin dibine cenabı vacibül vücud kainatı yoktan var ettiği gibi canlıları da ani bir yaratılışla yaratmıştır.
kafayı seksle bozmuş yobazların, derdinin sözlükten hatun kaldırmak olduğunu sandığı yazardır. ne diyeyim? herkes başkasını kendi gibi bilir...
kansızlara sürekli "koalisyon ortağı" dememin sebebi, hem malum zihniyetin, hem de koalisyon ortaklarının günü gelince birbirlerini satmaya mütemayil olmasıdır. öyle bir ortam yaratıyorlar ki sanki düne kadar kolkola yürüyenler bunlar değildi...
hafıza durumu malum olan halkımızın, şu sözlükte hitap edebildiğimiz küçük bir kesiminin hiç değilse az bir kısmı da olsa gerçekleri görsün, bunlar zamanı gelince birbirlerine düştüklerinde, birbirlerine lanetler yağdırdıklarında, birbirlerinden farkları var sanmasın diye "koalisyon ortağı" sözünü sürekli tekrarlıyorum.
gün gelir bunlar yeni koalisyon ortaklarının üzerine sıkı gitmek zorunda kalabilirler. o günler geldiğinde "görüyor musunuz? işte mübarek hükümetimiz haklarından nasıl geliyor" denecek. fakat hep birlikte göreceğiz ki ortalık kan deryasına dönecek. pkk daha önce hiç olmadığı kadar güçlü direnecek. çok şehit vereceğiz. on yıllar boyu pkk'yla savaşan aşiretler, bunların izlediği politikalar sayesinde birer birer pkk safına geçtiler. kürtlerin bir kısmının milliyetçilik tutkusu bunlar sayesinde tavan yaptı. şehirlerimizde bombalar patlatılacak.
işte o günler geldiğinde, dökülen bunca kanın, pkk'nın bu kadar güçlenmesinin sorumlusu kendileri değilmiş gibi propaganda yapacaklar. çokça asker kaybettiğimizde suçu askere atacaklar.
ampüllere muhalif bir yazar.
rast geldikçe entry lerini okuyorum.
beğendiğim yazıları var.
görüşlerini katılırsınız katılmazsınız o ayrı.
katılmadıklarınızı eleştirirsiniz o da ayrı.
ama sırf sizinle aynı görüşte olmadığı için gidip adamın nick altına pislemek alışık olduğumuz ak troll davranışı!
(ki böyle yaparak yıldırıp sözlükten kaçırdıkları/soğuttukları yazarlar var.)
ondan öylesini kafana takma arkadaşım. bildiğin yoldan aynen devam et.
artık bıksa da, karma seviyesi "insanlıktan çıkmış" olarak sınıflandırılan malum zerzevatın zeka seviyelerine ikide bir dikkat çekmek zorunda kalan yazardır (bkz: yobaz ve zeka).
yavuz, babasının elini öpüp istirahata gönderdikten sonra, sabık padişah yol üzerinde vefat eyledi. yavuz'un onu zehirlediği iddiası, dayanıksız ve boş bir dedikodudan öteye gidebilecek bir şey değildir. her gördüğü şayiaya mal bulmuş mağrip edasıyla atlayanların, kulaktan dolma bilgilerle zanna dayanan tuhaf görüşünden ibarettir.
hayır, yapmamıştı. ikinci bayezid, ilerleyen yaşının verdiği bir atalet halinde bulunuyordu. anadolu kaynıyor, orada burada isyanlar çıkıyor, onları bastırsın diye gönderdiği komutanları öldürülüyor ama bayezid'in elinden başka bir şey gelmiyordu. amasya'daki osmanlı şehzadesi murad dahi kızılbaş olmuş, topladığı on bin kişiyi aşan kuvvetle şah ismail'in ardına takılmıştı. yavuz, devletin bekası, halkın sıhhati ve dinin selameti için babasını tahttan indirmeyi lüzumlu gördü. halk ve asker de yavuz'un padişahlığını istiyordu. şehzade ahmed'i babası tutardı ama varisi babanın belirleyemeyeceği, güçlü ve atılgan olanın tahta geçeceği zaten bilinen bir husustur. bayezid'in böyle bir salahiyeti mevcut değildir. nitekim şehzade ahmed başa geçse dahi, istanbul halkı öyle bir isyan çıkardı ki, yavuz tahta oturdu. ''halkın adamı'' başa gelmiştir, bürokrasinin tuttuğu kimse değil. bu da bir iftihar vesilesidir.
yavuz'un bayezid'i hal etmesi için fetvaya ihtiyacı yoktur, bayezid'e düşen, tahttan çekilmekti, ki böyle de yapmıştır. bağy meselesi çetrefilli bir meseledir. zira bağy suçunda, meşru halifenin otoritesini tanımamak, ''taht bizim hakkımızdır'' demek vardır. ama yavuz, babasının hakimiyetini tanımakla beraber, politikada ona muhaliftir. üstelik bayezid'in tahttan çekileceği kesindir, yerine şehzade ahmed'i geçirmek istemektedir fakat kanunî olarak buna hakkı yoktur. (bkz: fatih kanunnamesi) yavuz'un bayezid'le savaşma sebebi, aslında budur. taht mücadelesinde babanın taraf tutması, bir tarafa destek vermesi, öteki tarafı yok saymasıdır. yoksa sultan selim, babasının hakimiyetini tanımıyor değil idi.
bir "babasını saygıyla zehirleten evlat iddiası eksikti" o da tamam oldu! efendim yavuz'un derdi din gayretiymiş! demek ki "veli" dedikleri 2. beyazıd'ta din gayreti eksikmiş!..
safeviler geniş osmanlı topraklarını işgal etmişti de, 2. bayezid gereğini yapmamış mıydı? alakası yok. her zamanki sınır mücadelesi, ufak tefek çarpışmalar sürüyordu. yavuz, isyan ederken 2. beyazıd'ın hal edilmesi için fetva almış mıydı? yine hayır.
tahtın varisi, babasının da tercihi olan şehzade ahmet neden baği olsun? islam hukukuna göre baği kime denir izahatı şurada mevcut: (bkz: yavuz sultan selim bağidir)
insanların kendisine yüklenmeye çalıştığını zanneden ve basit kelime hokkabazlıklarıyla cehaletini saklamaya yeltenen yazar.
madem o asıl noktayı ıskalamıyor, biz de ıskalamayalım:
şimdi burada vakfiye şartlarını islam hukukuna göre uzun uzadıya anlatacak değilim, yukarıda zaten gayrı sahih vakfın niteliklerini belirttim. fakat bir de şerh düştük: ''amme menfaatine ve zarurete binaen'' el koyulabileceği... yani fatih'in vakfiyesi gayrı sahih olsa dahi, fetva almadan bu vakfiye bozulamaz. bu fetvanın gerekçesi olarak da, örneğin savaş zamanı fazladan asker toplamak için tımar arazisi temin etmek falan sunulabilir. yani bir zaruret olmalıdır, durup dururken gayrı sahih olsa da vakfa ilişilmez.
ki, fatih'in vakfiyesi gayrı sahih değil, sahihtir. istanbul'un düşmesi ile ayasofya'nın devlet mülkiyetine girmesi arasında bir bağ yoktur, ganimetin nasıl dağıtılacağı islam hukukunda zaten bellidir. bu esaslara göre arazi mirî değil, hususî olarak fatih tarafından vakfedildiği için, arazi sahihtir. fatih'in tapulu malıdır orası.
biz, kazanana muteber, kaybedene alçak demeyiz. fatih'in oğlu diye kişi babasına çekmez. babası çok kâmil olan kimselerin oğullarının babasıyla hiç alakası olmayan sefih kimseler oldukları, tarihte çokça tecrübe edilen bir şeydir. buradan size ekmek çıkmaz. cem sultan'ın nasıl bir kişilik olduğu zaten bellidir.
yavuz meselesi basit bir mesele değildir. din hakkı, ana baba hakkından önce gelir. yavuz'un mücadelesi, babasına veya devletine karşı değil; safevîlere karşıdır. babasına karşı aldığı muhalif tutum bu yüzdendir. zira babasına böyle bir ahvalde dahi saygıda kusur etmemiş, azamî sevgi ve alakayı göstermiştir. kendisinin tahtı almak için harekete geçişi, zaten şehzade ahmed'in de harekete geçtiği zamana rastlar. ortada çekileceği kesin bir padişah ve boş bir taht vardır. bu kardeşler de tahtı almak için mücadele etmişlerdir. yavuz bağî ise, ahmed de bağîdir.