üniversiteler için yök ne ise, televizyon ve radyolar için de rtük o'dur. Özünde reklam düzenlemesi, rekabet gibi konular için buna benzer bir kuruma ihtiyaç vardır ama rtük bu görevi adam akıllı yapmadığı gibi üstüne tv ve radyoları kuklası haline getirmek için uğraşmaktadır.
benim yönümden tek yararı programlara ceza kesince trt'nin vangelis'li belgesellerini izleyebiliyorum.
Radyo ve televizyonda toplumsal yapıya aykırı bulunan görüntü, düşünce, söylemlerin yasaklandığı kurum. Genellikle yaptığı gereksiz engellemelerle tartışmalara yol açan devlete bağlı kurumdur.
beğenmediği programlara bir hafta süresince durdurma kararı verip, yerine ceza olarak * belgesel yayınlatan kuruluş. keşke kurulmamış olsaydı diyorum her seferinde.
Kafasına yatmayan yayınlara ceza veren, örümcek beyinli hatta bence beyinsiz, insan suretli varlıkların idare ettiği ne idüğü belirsiz kurul. Sözde, Türk aile yapısını ve çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini korumak adına kafasına eseni yapabilenlerin kurulu. Bi boka yaramadığı gün gibi belli olsa da iktidar zihniyetiyle çalıştıklarından sırtları kolay kolay yere gelmez efendim. Zamanında depo bekçisi olarak çalışan adamı bugün kurum içerisinde idari bölüme yöneticilik pozisyonuna atamalarından da ne oldukları bellidir aslında. Ne demişler yıllaaar önce, ''devletin malı deniz...'' Yiyiniz, sömürünüz efendim. Afiyet olsun, biz de tatlı uykumuzdan aman ha uyanmayalım olur mu?
Amerika'nın da bir RTÜK'ü var! Amacım, RTÜK benzeri organizasyonların sadece Türkiye'de bulunmadığına işaret etmek. Amerika Birleşik Devletleri'nde RTÜK'ün işlevlerini yerine getiren kuruma FCC - Federal Communications Commission deniyor. Bu kurumun Bush dönemindeki başkanı (Başkanlar bu kurumda ATAMAYLA geliyor; bizdeki gibi aralarında toplanıp kendilerine bir başkan seçmiyorlar) Kevin Martin, dindar ve 'ahlaki hassasiyetleri yüksek' biri olarak biliniyordu. Verdikleri bir cezayı da yazayım: Televizyon yayınında ahlak dışı bir söz kullanmanın cezası: 325 bin dolar.
halk adına karar verme hakkını kendinde gören kurum. bu hakkı kendisinde görme sebebi de tabi yine o halk. ibiş deyince kızan, şöyle güzelce bir kulağına parmağını sokunca -diyelim- aldırmayan halk.
çeşitli tartışma programlarında kullanılan "kürdistan", "özerklik", "ayrı devlet" gibi kavramlara ifade özgürlüğü kapsamında onay veren ve cezaya gerek görmeyen kurumdur.
yeni reklam uygulaması tv izleyicisini çıldırtan kurum.
eskiden ilk özel televizyonlar açıldığında, reklamla ilgili bir kural yoktu, ve televizyonlar hemen hemen 3 dakikada bir uzun reklam kuşaklarına girer, izleyiciyi çıldırtırdı. dizi veya filmden çok reklam izlerdiniz.
sonralarda rtük duruma el koyarak, 20 dakikadan önce reklam kuşağı yayınlanmasını yasakladı. iki reklam arası min. 20 dakika olmalıydı. ve bu durum uzun süre, geçen haftaya kadar böyle devam etti.
bu dönemde türk dizilerinin altın çağı yaşandı ve yükselişe geçti. zira ikidebir reklam yayınlanmayan diziler daha çok izlenmeye başladı, izleyici dizilere daha konsantre bir şekilde bağlandı. ve yine bu yüzden aralara daha sık reklam alabilmek için dizi süreleri uzadı.
ama geçen hafta itibari ile bu 20 dakikalık reklam yasağı 10 dakikaya düşürüldü. tam reklamdan çıkıyorsunuz, diziye tam konsantre oluyorsunuz, yine reklam giriyor.
bu durum kime ne yarar sağlayacak merak ediyorum. hangi akla hizmet yapıldı. kanallara bir yarar sağlayacağını düşünmüyorum. tamam daha sık reklam alacaklar ama, bu durumdan sıkılan izleyici bir süre sonra internetten bu dizileri reklamsız izlemeye başlayacak. aslında reytingler azalacak.
reklam verenler yarar sağlamayacak. zira reklam kuşağı çıkar çıkmaz küfürü yiyecekler.
kısacası son bir kaç gündür tv'lerde izilediğim dizilerdeki reklamlardan acayip sıkılmaktayım, ve bu durum bana 90'ların başındaki o acayip dönemi hatırlatmaya başladı.
yeni reklam uygulamasıyla tv başındakileri delirtmiştir.
ulan zırt bırt reklam mı olur?
sevdiginiz bir programı yada diziyi takip etmek tamamen işkence haline gelmiş durumda.
özellikle canlı yayınlar için tam bir rezalet. canlı yayını futbol gibi düşünürsek, oyunda olan sakatlıklar, yapılan fauller oyuncuyu nasıl etkiliyorsa canlı yayın ekibini ve sunucuyu zırt bırt çıkan reklamların etkiledigini düşünüyorum.
stüdyoda bulunan seyircilerle ve konuklarla olan baglantısı kopar, yayın konsantrasyonu düşer vs vs vs...
acilen el atılması gerekmekte yada canlı yayınlar için farklı bir uygulama yapılmalı.
dünyanın en pahalı yakıtını kullandığımız için radyo programında eylemce isimli bölüm hazırlayarak protesto eden nihat sırdar'ı uyarmış ve 400.000 lira ceza vermekle tehdit etmiş aşağılık kurum.
radyo televizyon üst kurulu nun baş harfleridir. Radyo ve televizyon yayınlarını bir düzene koymak için kurulduğu iddia edilse de, filmleri ahlakımız bozulmasın diye anaokulu öğrencilerinin el işi kağıdına döndürmek, ortalığı karolamak, programları uyarmak gibi "ulvi" görevleri icra etmektedirler.
kanalların dizi embesili yayın akışı, iğrenç içerikli programlar, siyasi propaganda dolu objektif olmayan yayınlar, bir türlü düzenlenemeyen reklam politikaları dururken, alem fm de günde iki yayın yapan ve ikisinde de dünyanın en pahalı benzinini kullanma kutlaması yapan nihat sırdar ı uyarmayı akıl etmeleri, ne denli muhteşem bir iş yaptıklarını ve işe yaramamaya ne kadar özen gösterdiklerini bir kez daha kanıtladı.
somut değer yargıları ve düzenlerden bu kadar habersiz salt iğrenç ve basit politikaların yardakçılığını yapmak için para alan insanlardan kurtulabilecek miyiz acaba bir gün?
bu çalışma stratejisine bakılacak olursa, her şeyden önce kendi kendisini sansürlemesi hatta kendi kendisine yasak getirerek göze girmesi gereken kurulumsu şey.
verdiği hafif para cezaları ile kanal sahiplerine sinek ısırığı gibi gelen kuruluştur.
denetleme konusunda rezil olan , gerek duyulmaması gereken bir kuruluştur.
öyle sigara göstermemekle bir yere varamazlar.
öncelikle biraz objektif olmayı öğrensinler.