beşiktaş forması giydiği ve şimdiye kadar da hakkını vererek oynadığı için bir beşiktaşlı ve bir türk futbol sever olarak gurur duyduğum futbol cambazı.
(bkz: mustang)
(bkz: travela)
kendisini ümit özat'la karşılaştıran insan evlatlarına, futbola giriş, aha bu çim saha diye futbolu anlatmak gerekmektedir.
akıl var mantık var lan, fanatikliğin bokunu çıkardınız.
17 ağustos 2010 beşiktaş hjk helsinki maçı'nda müthiş bir gol atmıştır. kendisini tebrik eder devamını beklediğimizi buradan kendisine iletirim. okusa da muhtemelen anlamaz ama olsun. google translate kullansın.
helsinki maçında tam maçtan sıkıldığım bir anda, tam spikerin 'helsinki kapandı' gibi bir cümlesinin bitiminde, olmadık bir gol atıp ekrana bi kaç saniye hipnotize olmuş gibi bakmama vesile olan adam. Salyalarım filan aktı, o derece yani *
Hiç bir futbolcu ile kıyaslamanın alemi yok; tekniği üst düzeyde, fiziki açıdan yeterli bir futbolcu. sakatlanmazsa iyi işler başaracak belli ki.
Adettendir *
ulan gol atıyosun kapalıya koşuyosun, armayı, o kutsal formayı öpe öpe salya sümük içinde bırakıyosun.
yine gol atıyosun, bu sefer beşiktaş'a yıllarını vermiş malzemeci süreyya abiye gidip sarmaş dolaş seviniyosun.
beşiktaş'lı olmanın hüznünü yaşıyorum bu günlerde. hani böyle aşık olursun, bağlanırsın birisine elinde olmadan. sonra hayat kahpedir, bir sebepten ayırır seni o aşktan. düşersin kör kuyulara, gözün görmez, nefes alamazsın. hayat tonlarca yüke dönüşür de sırtına biner. yaşamanın bir anlamı kalmaz falan...
ben bir beşiktaşlı olarak; CORDOBA, ADEM DURSUN , MUSTAFA DOĞAN, ÇAĞDAŞ ATAN,iBRAHiM ÜZÜLMEZ, KLEBERSON,iBRAHiM TORAMAN, AHMED HASSAN, ALi TANDOĞAN, TÜMER, iBRAHiM AKIN on birini görmüş, bu takımı inönüde izlemiş bir adamım ben. o zamanlar yıldız dediğimiz adam kleberson'du. ayakta duramaz, her iki pasından birini rakibe gönderir, beni çıldırtırdı. herif brezilya milli takımında oynamış olm derdik. manchester united dan geldi lan derdik. başka da bir cacığı yoktu zaten.
sonra 2007 yılından itibaren, iyi takip ettiğim avrupa liglerinde, hep gözüme takılırdı quaresma. porto'yu başarıdan başarıya sürüklerken, attığı golleri, oynadığı oyunu gören ben hayalini kurardım, ulan şöyle yıldız bir oyuncumuz olsaydı diye. hiç ümitlenmezdim ama, hayalini kurar mutlu olurdum, platonik ve karşılıksız aşk gibi.
şimdi bu günlerde inönüde, kapalının önünden penetre edip, savunmaları delik deşip edip, ayağının sağ dışıyla ortalar yapıyor, goller atıyor falan. bazen böyle, ağlamaklı oluyorum lan.
çok mutsuzum be sözlük, o gün gelip de, siyah beyaz forma bu adamın sırtından çıkacağı zaman, nasıl avunacağız be sözlük. kim dolduracak gönüllerimize açılacak olan o boşluğu. büyük mutlulukları kaybetmenin sonucunun büyük mutsuzluklar olduğunu bilen bir adamım ben be.
şimdi zaman yavaşlasa, sindirsek bu adamın sırtında yedi numaralı beşiktaş forması giydiğini. bu günler hiç bitmese. quaresma hiç gitmese...