chimaira'nın 2009 çıkışlı the infection albümünün son şarkısı. nefret ve kin dolu, şiddet ögeleri içeriyor. screamleri güzel.
I'll bring the terror
Leave you trembling
You might as well give up
Like the chosen one
All my prophecies
Will come true
I am the face of fear
You can't stop this rampage
Revenge
So sweet
Satisfaction watching the defeated
Something
Tells me
You're never going to live through this
So I'll
Keep haunting you until I
Get my
Get my revenge
You used to be brilliant
Now you're the victim
You're just a broken soul
You
Are jaded and condescending
Don't look at me
You're wretched
And diseased
And I saw it from the start
Revenge
So sweet
Satisfaction watching the defeated
Something
Tells me
You're never going to live through this
So I'll
Keep haunting you until I
Get my
I'll get my
Get my revenge
Slowly
I'm waiting
Attacking
And erasing
You from me
Can't pull me under
I'll do what it takes to ensure this
You're ignorant and overconfident
If you think I'll come back to you
Revenge
So sweet
Satisfaction watching the defeated
Something
Tells me
You're never going to live through this
So I'll
Keep haunting you until I
Get my
I'll get my
Get my revenge
kendi kafasından ayar verdiğini düşünüp triplere, espriklere girme çabasında olan tip. bir uludağ sözlük drama komedyeni. güldürürken düşündüren zat-ı şahane.
bana ecnebi sözlerle gelirsin
hayır ben anlamam bilirsin
türk şiirine ingilizceyi kattınya
şimdi mutlu musun?
bak seni severim bilirsin
yengeye selam edelim sakatlık olmasın
bana iftira ettin ama sen
hazır kelimelerle işim olmaz bunu bil
çaylak olabiliriz bundan haberin var mı?
benim yazdığım şiileri yazmak kolay mı?
benim şiirlerimi senin yazdığın şiirler gibi bilme
benim yazdığım içimden gelir üzülme
şiir yazmak meziyet aman sakın unutma
mevla herkese başka yetenek vermiş aldırma. *
galatasaray-hamburg maçından sonra hayatı devam eden yazar. gülmeler, eğlenmeler falan. fotoğraf geyikleri yüzünden bir an kendisini model sandığım. değilmiş. yakışır tabi o başka.*
yazlıkta 35 metreden sol ayağımın dışıyla attığım golün hala hafızasında olduğunu umduğum yazar. bisikletle kilometrelerce uzaktaki şehir merkezine sefer yaptığımız dost.
radyoda ki " evrim mi, devrim mi, yoksa geğirdim mi ? " konulu açık oturum, açılın oturiim programında gözlerimizin aradığı prof. dr. pratisyen nörolog ve aynı zamanda orgeneral müdür baş yardımcısı serkan can insanı.
3500 dolarlık laptop'u ile yeni sosyolojik antropolojik andropoz incelemesi " tikkyler ve istanbul pijleri " adlı denemesel fıkralı makale romanı tarzında yazılmış epik şiirlerini yazmaktaymış; arada bir başını kaldırsa da katılsa açıp oturuyim programlarına... *
(bkz: #4840945) yazmış da yazmış. tanıdığım revenge bunu yazan, o kendini beğenmiş, ukala havasından sıyrıldığında adam gibi muhabbetin dibini görebildiğim revenge. içini tüm yalınlığıyla açmış, normalde sesli olarak sıklıkla dile getiremediklerini, içini sızlatanları yazmış. okurken sanki onun günlüğünü açıp okuyormuşum gibi hissettim, gündelik kelimeleriyle özdeşleştirdim ve kafamda seslendirttim bu hikayeyi, siyah bir fonda konuşuyor revenge, elinde rakı kadehi, içtikçe anlatıyor; ama daha önemlisi anlattıkça içiyor. anlattıkları güzel şeyler değil, bir evladın babasına, onu sevdiğini söyleyemeyişinin hikayesi. kederleniyor, biraz daha içiyor. unutuyor mu? belki azıcık, belki kısa bir süreliğine. gerçek değişiyor mu? hayır, kalıyor öyle yumru gibi boğazının bir yerlerinde. arasa, saçmalamadan formaliteleri es geçse ve sadece söylemek istediğini söylese bu adamın içinde kalanlar bir nebze olsun hafifleyecek, duygularını sözlüğe yazabildiği rahatlıkta aktarabilse belki babasıyla arasındaki iletişimin şekli değişecek, bir kıvılcım gereklidir buzları eritmeye, o kıvılcımın yakacağı odun bolca var, alınırsın sen şimdi, alınma sakın. bırak yansın o odun, kor olsun. hamdın, pişiyorsun, yanman da gerek, unutma.