izlememis olmama ragmen hakkinda pek çok sey duydugum, ortak kanim ilk bölümünde uyusaturucuya özendiren ikinci bölümündeyse sen misin özenen dedirten bir film oldugu yönündedir.
her izlendiğinde dibe vurmanın ne demek olduğunu anladığım film. özellikle buzdolabı sahnesinden acayip etkilenmiştim. bide o sırada saçımı kırmızıya boyucaktım uçlarını direk tırstıp vazgeçmiştim. benimde saçlarım turuncu olur die.
basit ve fazla abartılan bir film.hatta şöyle bir diyaloga sebeb olmustur.
-ya requiem for a dream'i izledim.
÷aaa...ben merak ediyorum bak onu nasıl?
-ya analı ogullu kankalı zencili tipler var. bunlar y.rra yiyolar.
÷eee?
-yani sanatsal olarak yiyolar.
÷...
-...
ağlatmayan, süründüren, konusunu uyuşturcunun ve bir ailenin dramını alan, soundtracki vahşetengiz, sonunda yaşlı kadın hariç hepsine oh olsun dediğim her film arşivinde bulunması gereken nadide bir film.
uyuşturucu bağımlılığının ne gibi sonuçlara gebe kalacağı konusunda yeni başlayanlar için uyuşturucu formatında harika bir film. çarpıcı sahneler ve efektler insanı cezbediyor adeta.kişinin bağımlısı olduğu şey uğruna yapamayacağı şey olmadığı gerçeğini gözler önüne seren kült film.
uyuşturucu kullanma sahneleri çok iyi olan ,izlediğimde annemin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladığım ve her insanın mutlaka izlemesi gereken film.
hakkında milyon adet sitede milyar adet yorum gördükten sonra izleyemediğim her günü günah işliyormuşum gibi hissettiren film.
izledim evet, requiem for a dream farızamı da yerine getirdim. lâkin, filmdir alt tarafı o kadar abartılmasına mana veremiyorum. müziği de gerçekten takdire şayan olmuş, gidip clint mansell'i bulup öpmek istiyor insan. hele ki, müziğin gireceği sahneler ustaca ayarlanmış. ama keşke, hep aynı müzik kullanılmasaymış.. iki duygusal sahnede aynı melodiyi duyunca üçüncüde de "aha yine girecek bu şimdi" diye beklemek hoş olmuyor. konu çok bilindik ama işleniş güzel, bizim "babam ve oğlum" gibi bir nevi.. değişik görüntü tekniği fena değil ama sık tekrarlar göz yoruyor, dikkat dağıtıyor.oyunculuk performansları da harika ama bu derece kutsal ilan edilmeyi hakedecek kadar "duvara çarpma etkisi" yapmadı bende.. salya sümük ağlamayı bekledim, olmadı..
bu eleştirmene bu izleyiciye ağzınla kuş tutup onu film yapsan yaranamazsın darren'cım.. boşver, takma sen..
bu film, müziği, anlatış tarzı ve çekim teknikleriyle*sizi hipnoz etkisine alır önce, nasıl bir filmdir bu dersiniz, film perdeden çıkıp uyuşturucuları size vermiştir sanki. etkisi geçtiğinde ise gerçekleri görürsünüz.korkunç bir acıtasyon hakimdir film boyunca, ayrıca her şey o kadar umut dolu başlayıp sonunda öyle bir boka sarmış halde biter ki,insanın bütün umutlarını birden yerle bir eder ve bu yüzden filmi izleyip kendini kötü hissetmeyen insan evladı kalmamıştır. ayrıca eklemeden geçemeyeceğim, jared leto adlı muhteşem varlığın insan olmama vasıfları taşıdığı kanısındayım.*
izledikten sonra bir süre etkisinden kurtulamadığım, müziğiyle insanın psikolojisini alt üst eden, darren aronofsky filmi.. film üç mevsime bölünmüş ve bu üç mevsimde insanların rüyalarının nasıl bir çıkmaza girdiğini gerçekçi bir şekilde anlatıyor.. kötü sonlu filmleri sevenler için bir numara diyebileceğim, mutlaka izlenilmesi gereken bir film.. şunu da belirtmek isterim ki requiem for a dream dünyaca kabul görmüş, son 100 yılın en iyi 50 filminde 7.sıradadır ki bu da filmin ne derece mükemmel olduğunu göstermektedir.
konusu gereği basit bir "uyuşturucunun zararları" olarak görülse de bu bağımlılığın aslında herhangi bir şeye karşı aşırı olarak beslendiğinde yaşanacak sorunları işleyen çok güzel, etkileyici bir film.
film için önemli 4 karakter ve başlarından geçenler, senaryonun direğini oluşturur. filmin esas oğlanı, annesi, sevgilisi ve kankasının sonu hiç de iyi olmayacaktır.
mutlaka duyulmuş bir müziğin, filmin müziği olduğu duyulunca, atv'nin bunu nereden aşırdığı da anlaşılır. gerçekten çok etkileyici bir soundtrack'i vardır.
konu mevsim mevsim işlenmiştir ve hep çöküşe doğru gitmektedir. karakterlerden birisine devamlı seyrettiği yarışma programından canlı yayına çıkacağına dair bir telefon gelir. bunun üzerine, mevcut kırmızı bir giysisi ile buna katılmak ister ancak artık yaşlanmıştır ve gençliğinden kalma bu giysiye girmek için kilo vermesi gerekmektedir. diyetlerden sonra doktoru haplar verir. bu haplar bağımlılık yaratır, canı çok yanacaktır.
esas oğlanımızın sevgilisi, bir sorun nedeniyle bulundukları bölgede uyuşturucu kıtlığı baş gösterince kendisini bu iş için bedenini kullandırmak zorunda bırakacağı işlerde bulacaktır.
esas oğlanımız ve kankası bulundukları yerden 2000 km ötede, malların kaynağına hareket etmek zorunda kaldıkları için uzun bir yolculuk çekecek, birisi kendisi hastÂnede diğeri ise hapishÂnede bulacaktır.
filmin çekimleri de çok etkileyicidir. farklı farklı kullanılan açılar, çekim teknikleri, alttan insanı bunalıma sokan müzikler, üstüne bir de etkileyici oyunculuk ile birleşince, seyirciyi kitliyor resmen.
2000 yapımıdır, ülkemizde gösterime girmemiştir.
"uyuşturucu filmi, amaan damara basıyorlardır, öehh" diyenler için filmde mide bulandıracak birkaç saniyelik görüntü var. bu vuruşlar olayı özetleyen ve seyirciyi rahatsız etmeyecek bir şekilde geçiştirilmiş. damarda hareketlenme, gözbebeklerinin büyümesi vs. gibi.
filmin entrylerini okumam bile ilk izlediğimde içimde tırmalayan sıkıntının nüksetmesine neden oldu. depresyona meyilli olduğunuz dönemde izlemeyin. hoş gerçi meyil olsada olmasada film amacına ulaşıyor.
başlangıçta durağanlığıyla izleyicinin sıkılmasına yol açabilen fakat olaylar geliştikçe mükemmel bir film izlenildiğinin farkına varılan, ders verici, izlenilesi ve artık klasik olmuş bir film.
gerceklerın ıcınde hayalleri yasayan ınsanların öyküsünü anlatan film , gencligin ne halde oldugunu gözler önüne sermekte. soundtrack'leri de muhtesem bır filmdir.
mutlaka izlenilmesi gereken, insan hayatınının nasıl bir anda alt üst olabileceğini anlatan, izledikten sonra 1 hafta etkisinden kurtulanamayan, sonunda ders çıkarılması gereken film.. böyle bir film bir tane daha yok. olmazda.
Nedense fazla abartılan bir "acıklı" filmdir. izlemeden önce arkadaşlarım çok övmüşlerdi, tam bir tarafsızlıkla izlememe rağmen izledikten sonra zamanında oğlunu serseri gibi yetiştirip yalnız kalan sonrasında ise gereksiz ve salak bir sebepten üşüten kadına gıcık oldum, tüm dünyanın çevrelerinde döndüğünü sanan ve acımasızca millete zehir satan o çifte film sonunda "oh olsun, az bile size dangalaklar" demekten kendimi alamadım, hatta dedim. Filmin başından sonuna bozuk plak gibi sürekli çalan ve acıklı olmaya çalışan aynı aptal melodi de sonlara doğru artık mide bulantısı yapmaya başladı.Vasat bir vizyona sahipseniz, samanyolunda sır kapıları sizi etkiliyorsa evet bu filmde de etkileneceksiniz hatta ohaa bee diyeceksiniz. Bir nevi Yabancı Küçük Emrah filmi.
madde bağımlılığıyla diğer bağımlılıklar arasında kurduğu ilişki yönünden izlenmesi gereken filmdir. Toplumda dillendirilmeyen ya da dillendirilmesi birilerinin işine gelmeyen gerçekliği sorgular en azından. Televizyon da bir bağımlılıktır ve sizi tatlı yalanlarıyla uyutur der kısaca. Buna bağlı olarak diğer unsurlar tabi.
3 hafta sigara içmememe yardımcı olan olağan üstü güzel bir film efectleriyle olsun müzikleri ile olsun tarihe geçicek eşi benzeri olmayan bir filmdir.
mide bulandırıcı bir filmdir.
eğer mideniz azıcık dahi bulanıyorsa kesinlikle izlemeyin.
uyuşturucunun ne bok birşey olduğu kadar zayıflamak uğruna yenen bokları ve tv denen şerefsiz aletin nelere yol açabileceğini de gayet güzel(!) bir şekilde anlatmış filmdir.