ellen burstyn'in mükemmel oyunculuğunu hayranlıkla dolu bir dehşetle izlediğim filmdir. hayatı ; koşuşturmacalar içinde, eve ekmek götürme endişesiyle, faturaları zamanında ödeyebilme telaşıyla, bazen severek, çoğu zaman sevişerek, bazen sevilerek, çıldırtıcı bir devinim içinde, yaşıyoruz. çoğu zaman enfeksiyon kapmış bir yaranın kokusunu ciğerlerimize çekmek hissiyatı verebilir hayat. lakin tüm bunların sonunda yine aynı cevabı veririz tıpkı sara goldfarb gibi ;
--spoiler--
"ı'm walkin' across the stage."
--spoiler--
bir resim çizersin dersin ki kendine,benim resmime bakan kişi kendi yaşantısını sorgulasın ve sorular sormaya başlarsın lakin cevap bulmak kolay değildir...
olağanüstü bir film.bir mesaj daha ne kadar etkileyici verilebilir ki.insanı deli gibi içine çekiyor.soluk soluğa izlediğim, kasıldığım ve ass to ass sahnesinde ağladığımı fark ettiğim, deli gibi etkilendiğim, ayrıca clint mansell'e sountrack dolayısıyla hayran olduğum kusursuz bir dram.
izlenince gözlerin dolmasına neden olan güzel bir yapıt. filmin final sahnesi ve esas oğlanın annesinin durumu en etkileyici kısımlardır. olay örgüsü kopmayan, uyuşturucu ve tüketim çılgınlığı gibi konuları işleyen 2000 yapımı film.
göt göte sex show dışında vasat bile olmayan film. uyuşturucu hayatınızı siker mesajını vermek için bu kadar kasmaya gerek yok. filmi izlemek zor, yorucu ve tonla gereksiz işe girmiş yönetmen. uyuşturucu kötüdür mesajını böyle sapıtmadan da verebiliğrdi. kısaca vakit kaybı boktan, şizofren filmi.
uyuşturucular konusunda insanların korkularını tetikleyen, onları sürekli korku altında tutan zihnin ürünü berbat film. bütün hastalıklara; özellikle de aids ve kansere karşı yeterince korkutulan insanlar bir de sigara ve diğen uyuşturuculara karşı sürekli psikolojik baskı altında tutuluyor ve nedenini anlamış değilim.. Ama kafa güzelken izlenirse ve Jared Leto'nun bir bakışı sevgiliye benzetilirse, değmeyin gözyaşıma sabahlara kadar salya sümük ağlanacağından tavsiye etmiyorum. Aslında sevgililer birbirlerini hiç üzmemeliler..
madde bağımlılığının, asla mutlu sonla bitmeyeceğini vurgulaya vurgulaya, adım adım anlatan aronofsky filmi. zenci olan kardeşimizin, hapiste uyumaya çalışırken, annesine sarıldığını hayal etmesi oldukça vurucudur. zenci kardeşin belkide ilk defa pişman olduğu andır. tamamen uyuşturucunun insan hayatını adım adım nasıl mahfettiğini anlatan ciddi bir yapımdır.
gerekli not: bu kadar iğrenç unsuru (hayatın gerçeklerini) bir arada bulunduran bir film nasıl başyapıt olur diyebilirsiniz. fakat bir film sizi ne kadar derinden etkileyebildiği ölçüde başyapıttır. ve bu film her ne kadar bunalarak ve bazı gerçekleri çarpıcı bir şekilde yansıttığı için iğrendirerek fakat bir o kadar da kendini merakla izlettirebildiği için izleyen herkesin en çok etkilendiği film listesinde ilk 10 da kuşkusuz yer alacaktır.
dipnot: bu film sizde yoğun bir etki bırakabilir fakat izledikten sonra bilgisayarınızda tutamayacağınızı şimdiden söylemeliyim. film başarısız veya kötü olduğundan değil... yalnızca etkisinden kurtulmak için silme gereği duyacaksınız. silerken bu yazıyı hatırlarsınız...
Turkcesi bir ruya icin agit olan 4 gencin uyusturucu yuzunden yasadiklarini anlatan ''kim biraz eğlenmek ister'' sorusuyla başlayan ve ''ass to ass''e uzanan yolu gozumuze sokan filmdir. (bkz: olmeden önce izlenecek filmler).