Radikal gazetesi yazarlarindan türker alkan in rte hakkindaki yazisi: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203453
"Başbakan Erdoğan çabuk sinirleniyor, sinirlenince de hem aşırıya kaçan ifadelerle hata yapıyor, hem de sert ve uzlaşmaz bir lider imajı çiziyor. Bu ise ancak muhalefetin işine yarar, ne AKP'ye bir şey kazandırır ne de Erdoğan'a.
Yimpaş konusunda basında çıkan yazılara tepkisi de sinirlerini zor kontrol eden bir kişi görünümü verdi. Yolsuzlukları haber yapan basına saldırması hataydı. Şimdiye kadar basına savaş açan siyasetçilerin bu işten kârlı çıktığı görülmedi.
Oysa siyasetçi dediğin (hele de başbakansa), soğukkanlı olmalıdır. Bunun güzel örneklerini Süleyman Demirel ve ismet inönü verdi. Her ikisi de en netameli ve tehlikeli ortamlarda bile soğukkanlılığını yitirmezdi. Kendilerine özgü bir üslupla sakince konuşur, konuyu kendi istedikleri platforma çeker, kendi uygun gördüklerini söylerlerdi.
Oysa Başbakan Erdoğan'ın ağzının freni yok. Belki Kasımpaşalılıktan kalma bir alışkanlıktır (ki zaman zaman sevimli de olduğunu söylemeliyim), aklına eseni, elini kürsüye vurup sesini yükselterek deyiveriyor. 'Ben kimseden korkmam, var mı bana yan bakan' refleksi olmalı.
Geçmişte hapis yatıp kahraman olmasına neden olan 'Camiler kışlamız, minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz...' diye giden berbat manzumeyi de (şiiri değildi elbette) böyle bir adrenalin patlaması sırasında söylemiş olmalı. Demokrasiyi istediği yerde inebileceği tramvaya benzetmesi de siyasi edebiyatımızdaki mümtaz yerini böyle bir anda almıştır.
Hakkı Devrim 'Sözün şehvetine kapılmak' diyordu bu ruh halini anlatmak için. Erdoğan sık sık bu hale düşüyor. Konuşmaya, nutuk atmaya, benzetmeler yapamaya bayılıyor.
En son örnek 'Askerlik yan gelip yatma yeri değildir' sözleriydi. Sanırım bu sözü etmeden önce bir an durup düşündü, ama benzetmenin cazibesi galip geldi. Konuştuktan sonra da geri almak için bir hayli çabaladı.
Seçim sathı mailine girdik. Bundan sonra gündeme sık sık Yimpaş'ı aratmayacak olaylar düşecek, bütün siyasetçiler gibi Erdoğan ve bütün partiler gibi AKP de eleştirilecektir. Bu eleştirilerin bazısı haklı olacak, bazıları da haksız. Erdoğan bu sinirli ve alıngan haliyle devam ederse daha çok hatalar yapacaktır.
'Ordu yan gelip yatma yeri değildir' sözlerinin kamuoyundaki yansımaları gibi.
incil'de geçen bir öykü vardır. Hz. isa'ya sorarlar:
"Domuz yemek günah mıdır?"
isa, "insanın ağzından giren yiyecekler günah olmaz" der, "siz, ağzınızdan çıkan şeylere dikkat edin, onlar günah olabilir."
Politikanın, hatta günlük yaşamın büyük kısmı, sözlerden ve imajlardan oluşuyor. Sinirlenince sözlerinizin denetimini yitirirseniz, kaybedersiniz.
Nef'i gibi dil ustaları bile çenelerini tutamadıkları için kaybetmediler mi?"
kendisini abuk sabuk, olur olmaz 'eleştiren' 'zatların' ellerini vicdanlarına koymadıkları; bu milletin en büyük mallığı olan 'bilgi edinmeden fikir edinme' ve gaz çıkarır gibi kişileri 'yerme', 'kötü söz söyleme' seviyesizliğine düşme olayının en büyük mağduru, dilde değil icraata vatansever samimi insan.
edit: dürüst olmadığına, komisyoncu olduğunu ortaya çıkaran savcıya ettiklerine nerdeyse birinci elden şahit olduğum için artık itimat etmediğim hamaset üstadı zâttır kendileri.
geçirdiği ciddi(!!!!) rahatsızlıktan sonra dinlenmek üzere marmaris' in bördübet köyüne giden başbakan. bayram namazını geniş güvenlik önlemleri alınmış, halıları ve boyası yenilenmiş mütevazı(!!!!) bi camide korumaları ve dışarda hazır bekleyen bi ambulans eşliğinde kılmıştır. çocuklara da 10 ar ytl harçlık dağıtmıştır. allah' tan onu yapmış yani..
gerçek bir ülke yöneticisi kimin ne dediği umrunda olmayan bir takım insanların sanki daha iyi biliyomuş gibi konuşması ve onlara çok döt edici cevaplar veren başbakanımız.
sen evinde nasıl konuşuyosun diye sorulması gereken şahsiyet. sanırım evinde bi başbakan edasıyla dolanıyodur ortalarda. olması gerekenin tam tersi yani. anladığım kadarıyla devreleri fena halde bozulmuş bi robot. aptal amerikalılar yanlış programlamış..
yüz binlerce euro verilerek zırhla kaplanmış ve daha yeni alınan mercedes marka makam otomobilinin anahtarının içeride unutulması sonucunda dışarıdan açılamamasıyla, otomobilin camının balyozla kırılıp acil servise kaldırılan kişidir.
en istikrarlı hükümeti kurmuş kişidir. yaptıklarının hepsine tam not verilmese de geçmişteki başbakanlara bakıldığında "şaka maka iyi çalışıyo bu adam yaw" deirten şahıstır.
zamanında istanbul belediye başkanlığı yapmış kişi. göreve başladığı dönemi bilenler anlatıyor, sürekli sular kesilirmiş, istanbul'a su yetmezmiş. rte gelmiş 30 yıllık su sorununu çözmüş. (bkz: eskiler bilir)
yatıp kalkıp ahmet necdet sezer'e dua etmesi gereken kişi. son dönemde yapılan anketlerde oy oranı baya düştü. en son yüzde 26.2'ye kadar düşümüş. fakat ahmet necdet sezer'in yaptığı son açıklamalardan sonra tekrar yükselişe geçmiş. yani insanlar sezer'e kızıp ak parti'ye oy veriyorlar. bu durumda kendisinin isteği ahmet necdet sezer'in daha sert açıklamalar yapması olmalı.
Bugünkü hürriyet gazetesinde Ermeni sorunu ve Fransa hakkında "bismillahirrahmanirrahim" dedirtecek bir konuşması bulunan, "elinde ki iktidar gücünü Türkiye'de yaşayan her kesim için ayrımcılık, kadrolaşma yapmadan ve aşağıda ki gibi millet için, milletin istediği ve Türkiye'nin ulusal çıkarları adına kullanarak hizmet etseydin" diye eklenebilecek Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı.
Okuyunuz....
"Bu konu Türkiye ile Ermenistan arasındaki bir konudur. Üçüncü bir ülkenin bu konuda bu şekilde bir saptama yapma hakkı yoktur. Bu, durumdan vazife çıkarmaktır. Fransa'ya ne? Sana ne ya, sen işine bak. Efendim işte, 'Fransa'da 500 bin Ermeni var, seçimler var. Bu seçimlerle ilgili olarak onlara mesaj olsun diye yapılıyor' ifade özgürlüğünün bu tür bir bedeli olamaz. Orada 500 bin de Türk var. Bunu siz nasıl da kalkar bu şekilde değerlendirirsiniz? Hani ifade özgürlüğü vardı?
Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı yarın bir gün ola ki Fransa'ya gittiğinde kalkıp da 'Ermeni soykırımı yoktur' dediği zaman ne yapacaksınız? Alıp da içeri mi atacaksınız? Böyle bir gücünüz mü var? Ne yapacaksınız? Veya herhangi bir bakanı, aydını, düşünce adamını...”
....
"Ama biz bunun bu şekilde gündeme gelmesini bile çok çirkin buluyoruz. Devletler arasındaki samimi ilişkiler bu tür çirkinliklere kurban edilemez. Kaldı ki Türkiye bir kabile devleti değildir. Bizim üzerimizde bu tür operasyon yapamazsınız. Çok iyi hesap etmeleri gerekir. Yanlış hesap yaptılar. Buradan böyle bir netice çıkmış-çıkmamış bizim umurumuzda değil. Çıktıktan sonra eğer öyle bir yanlış yapacak olurlarsa bizim yapacağımız çok enteresan şeyler var. Onun altından onlar hiç kalkamaz."
Atina'da 2 camii var Müslümanlar'ın. Gelin siz de onun restorasyonuna müsaade edin. Edemiyorlar, edemezler. işte o hani gelip de Ankara'yı direkt geçmek suretiyle Diyarbakır'a giden bazı vatandaşlar var ya, onlara sesleniyorum; biraz da buraları gezin, bir kontrol edin de, önce buralarda adalet temin edin, onu bir başarın, ondan sonra bizden bazı şeyleri isteyin. Adil olun, adil. Bunu istiyoruz"
Cari açık ve ihracatın ithalatı karşılama oranı hiçbir zaman olmadığı kadar kötü olduğu için, ecevit ve kemal derviş zamanından bile çok daha fazla borç sarmalına dolandığımız için kriz çıkmadan çankaya'ya çıkma derdinde olan adam.
belirli bir kesimin "bu adam ülkeyide satar" dediği kişi ama bunun mümkün olmadığını ülkenin zaten daha öncekiler tarafından satıldığını anlayamadıkları da açık bir gerçektir.
an itibariyle kanal d'de, 32.gün programında; asabi olup olmadığı ve ne kadar oy kaybettiği tartışılan başbakan.
yazarın notu: ne kadar oy kaybettiğini tam olarak bilemem ama asabi olduğu kesin.