yavas yavas asıl yüzü meydana cıkan kişidir. degiştim dedi basımıza gecti , neden diyoruz cevap bulamıyoruz. ne anamız kaldı laf yemeyen , ne sehidimiz , ne demokrasimiz , nede nöbet tutan askerimiz. *
Önceki gece NTV'deki "Neden" programında eski Meclis başkanı Hüsamettin Cindoruk bir "bomba" attı ortaya:
"Siirt konuşmasından ötürü aldığı mahkûmiyet, Erdoğan için çok önemli bir sabıka kaydıdır. Muhalefet bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürebilir" dedi.
Erdoğan'ın o konuşmadan aldığı mahkûmiyetin, bir dönem milletvekilliğini engellediği gibi şimdi de cumhurbaşkanlığını engelleyebileceğini söyledi.
Erdoğan'ın, Fazilet Partili istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Siirt'te yaptığı konuşma, kürsüde okuduğu "Minareler süngü / kubbeler miğfer / camiler kışlamız / müminler asker" şiiriyle akılda kalmıştır. Mahkûmiyetin bu şiirden olduğu sanılır.
Oysa Cindoruk "Mahkûmiyet, sadece okuduğu şiire değil, o konuşmanın tam metnine verilmiştir. O konuşmada cumhuriyete, laikliğe aykırılık vardır. Bir cumhurbaşkanı için çok önemli bir sabıka kaydıdır" dedi.
Erdoğan orada demişti ki:
"Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız islamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye'de neden buna saygı gösterilmiyor? (..) Okunan ezanı kimse susturamayacak. Türkiye'deki ırk ayrımına kesinlikle son vereceğiz."
Mahkeme bu konuşmayı "halkı kışkırtma" olarak yorumlayarak 312. maddeden mahkûmiyet cezası vermişti.
Yargıtay, kararı onaylarken yazdığı gerekçede Erdoğan'ın halkı "kula kulluk edenlerle-Atatürkçü laik kesim", "Hak'ka kulluk edenlerle-islamı şeriat ile bütünleştiren Müslümanlar" diye ikiye böldüğünü ve bu iki kesimi birbirine karşı kışkırttığını vurgulamış ve "Sanık, savaş çağrısı yapmaktadır" demişti.
Sonra 312. madde kaldırıldı. Ve Yüksek Seçim Kurulu kararıyla Erdoğan'a yeniden siyaset kapıları açıldı.
Şimdi Cindoruk diyor ki, "Yüksek Seçim Kurulu kararları mahkeme kararı değildir. Yargı denetiminden geçmemiş kararlardır. Muhalefet bu kararı Anayasa Mahkemesi'ne götürebilir ve bu sabıka kaydı Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını engelleyebilir."
Sonra cebinden Anayasa'yı çıkarıp okuyor:
"Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'nin, milletin birliğini sağlar."
Soruyor Cindoruk:
"Bu sözleri söylemiş bir insan, milletin birliğini nasıl sağlar?"
ekonomiyi imf'ye emÂnet eden, dış ilişkileri a.b.d. kontrolüne bırakan, özelleştirme adı altında ülkenin satılığa çıkarılmasına ses etmeyen, dtp'nin anırmalarına kulak asmayan, ciğerin emÂnet edildiği kedi misÂli birisidir bu.
...Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
bu millete bu kadar çok polat alemdar izletirseniz böyle olur. adam racon keser, millet korkar bu kasımpaşalıdan, üstüne apo'ya sayın da der, şehitlere kelle de der, elhamdülillah şeriatçıyız da der, abd'den delikten içeri kendisini süpürmemelerini, kendisini kullanmalarını da söyler, 240 milyar dolarlık iç dış borcu, 380 milyar dolara da çıkarır, üstelik bunu devletin ne kadar değerli malı varsa haraç-mezat satarak yapar, imf'ye borcu 10 milyar doların altına düşürdük diye de övünür, 4,5 senede 30 milyar dolara yakın cari açık da verir,... aynen devam... elinden geleni ardına koyma... bu millet bush'un karşısında ayak ayak üstüne atmakla övünmeye devam etsin...
söylediği sözler gaf olarak yorumlanıyor ve bu yüzden eleştiriliyor. asıl sorun ise başbakanın gaf yapmıyor olması... kendisi söylediği sözleri* bilinçli bir şekilde seçiyor ve kullanıyor.
mahallenin zamanında görmüş geçirmiş, artık da eleğini duvara asmış saygı duyulan bıçkın abisi imajı çok yakışıyor ona . hatta bizim mahallede de var böyle bir abimiz. çok hoş sohbetdir, severiz sayarız. ama erdoğan'a yakıştırabildiğim de ancak bu kadar. ha bizim mahallenin şefik abisi başbakan olmuş, ha tayyip erdoğan. düşünüyorum da * bir türlü olmuyor...
milliyet gazetesini ve bu gazetenin siyaset yazarı fikret bila'yı "vatan hainliği" ile suçlamış kişi.
nedeni ise ırak sınırında pkk'lıların silah alışverişi yaptığına ilişkin görüntülerin milli güvenlik kurulunda gösterileceğini yazılması...
birisi bu adama vatan hainliğinin ne olduğunu iyi öğretmeli.
vatan hainliği, ülkenin yeraltı zenginliklerini yabancı şirketlere "ülkenin elde edeceği doğru düzgün bir gelir olmadan" peşkeş çekilmesine müsÂde etmektir. hani şu cumhurbaşkanımızın veto ettiği yasa.
vatan hainliği, "10 kasım'da sap gibi dikiliyorlar" demek, "ya laik olucan ya müslüman" diyerek halkını ikiye ayırmak "minareler süngümüz, kubbeler miğfer" diyerek başkaldırmaktır. kendi vatandaşları arasında siz biz ayrımı yapmaktır.
vatan hainliği, a.b.d.'li para babalarına güvenerek kaynağınının açıklanamadığı gelir elde etmek ve ülkesini manda konumuna getirmektir.
vatan hainliği, ülke imajını yerle bir etmek, asayişi sağlayamamak, kendi danıştay'ını yobazların hedefi hÂline getirmek, olmayacak bür ab üyeliği için, ermenilere, rumlara, yunanlılara tek taraflı tÂvizler vermektir.
ilÂhi aDâlete sonuna kadar inandığı kesin olan bu canlı, hayatı boyunca kıldığı namazlara, tuttuğu oruçlara güvenip huzurlu bir cennete balıklama atlayacağını düşünüyorsa...
çok eleştirilen, hatta bazen gereksiz yere eleştirilen başbakanımız. hangi başbakan türkiyeyi avrupaya bu kadar yaklaştırdı, hangisi ekonomiyi düzeltti merak ediyorum..evet bir insan olarak kötü olabilir ama iyi bir başbakan sonuçta.Ayrıca bakışlarıyla Nejat işlere benzeyen zat-ı muhterem....
eleştirileri kabullenmeyen, kendini eleştiren her kim olursa cezalandırmayı kendinde hak gören büyük devlet adamı! eleştirmenin, bir insanın düşüncelerini açıklamasının kendine ne gibi zararı var yararı yanında anlamadım.
türkiye yi utanmasa satıyorum diyecek devlet adamı hadi bakalım arada gümbürtüye gitmesin.
bir aile düşününüz;
evin geçimini sağlayan kişi devamlı borç alıyor, sahip olduğu şeyleri satıyor ve her gün kurulan sofralardan en ala yiyecekler eksik olmuyor.
bu borçlardan ve satılanlardan habersiz, gittikçe artan borç yığınından habersiz ev halkı: herşey çok güzel ve yolunda, soframızdan hiçbir şey eksik olmuyor diyor.
işte burada 'evin geçimini sağlayan kişi' diye bahsedilen, borçlarla ve tüpraş'ı, petkim'i, tekel'i, telekom'u, sümerbank'ı vs. satarak türkiye'nin geçmini sağlamaya çalışan kişi.
Müsterihim; Beni yanıltmadınız. Sizin uygulamalarınıza karşı takındığım tavrın ne kadar ahlaklı bir duruş olduğunu zaman bana kanıtladı. Çünkü bir gün sizin bu kadar "kötü" olabileceğinizi yakın geçmişte de anlamıştım. O zaman bana tersini söyleyenlere çokça anlattım ama inandıramadım. Fakat şimdi onlar da biliyorlar ki mazideki inançları, bugünkü gerçekler karşısında yok olup gitmiştir. Sizin geçmişinizle, bugününüz arasındaki paradoks, sizi siz olmaktan çıkarmıştır.
Siz olmadığı gibi görünmeye, göründüğü olmamaya çabalarken, aslında bir siyasi amorf oldunuz.
Sizin hakkınızda duyduğum kaygıyı kimselere belirtmeme gerek bile kalmadı. Türkiye sizin nasıl çoklu bir karakter sahibi olduğunuzu anladı. Şu ana dek size pek çok mutluluk sağlayan kısa dönemdeki yazgınızın en utanç verici ve en silinmez lekesini almak üzere olduğunuzu söylemek zorundayım.
Siz ve iktidarınız ancak faşist rejimlerde görülecek, Türkiye'de hiç görülmemiş, mali ve idari yöntemlerle özgürlüğü susturmaya, fikri çeşitliliği yok etmeye, medyayı ve entelektüel ortamı paralize etmeye, karalamaya, karartmaya çalışıyorsunuz. Satın alıyorsunuz. Alamadığınızı "hoplatmakla" ya da "Uzan' a benzetmekle!" tehdit ediyorsunuz. Gene de korkmayıp teslim olmayanı yalan ve iftiralar saçarak parçalamaya çalışanların saldırısına maruz bırakıp, saldırganları yoksul ülkemin alın teriyle aldığınız cicili bicili tayyarenizde ağırlayıp, başlarını okşuyorsunuz.
Korkutmakta başarılı olamazsanız, gözümde, dahası Türkiye'nin gözünde onca yolsuzluk ve haram dosyasıyla dikilen bir adamı, devletin mali gücünü kontrol eden makamda, umarsız ve pişkince oturmakta olan Unakıtan'ı, hasım gördüğünüzün üzerine salıyorsunuz.
Bunun için yeni bir medya yaratıldı. Bu kullanılıyor. Star gazetesi kimin Sayın Başbakan? Haber 24 televizyonu kimin? Türkiye'de eski bir başbakanı "kendi çıkarları için medya kurmak "suçlamasıyla Yüce Divan'da yargılattınız. Bu medya ne için kullanıyor? Ne için oluşturuldular? Nasıl oluşturuldular? Mücahit kod adlı Ali ihsan Aslan'ın sizinle ilgisi var mıdır? Bu medya ile bu Aslan'ın bir ilgisi bulunmakta mıdır?
Siz, en alçakça itiraflardan tertemiz, gönülleri fethetmiş bir insan olarak halkınızın ve seçmenlerinizin karşısına yeni bir anlayışın başbakanı olarak çıkmak yerine, "kaldıracağız" diye söz verdiğiniz milletvekilliği dokunulmazlığının arkasına saklanıp, hakkınızdaki irtikap, yolsuzluk ve kalpazanlık davalarından kaçmayı tercih ettiniz.
Sizi sözünüzü tutmamak, halka ve seçmenlerinize: Türkiye'ye yalan söylemekle suçluyorum.
Karanlığınızın suçüstü yakalandığını size bildiriyorum. Sizi artık hiçbir şey hukukun ve adaletin, millet vicdanının pençesinden kurtaramaz.
Kanaltürk ve çalışanları, kurucuları, yöneticileri ve gazetecileri hakkında iktidarınızın Maliye Bakanlığı"nın hukuksuz, gayrı meşru ve mide bulandırıcı yöntemlerle işlediği suç, artık sizin elinizle yüzünüze çaldığınız bir kara çamurdur! Aynalara bakamazsınız. Bakamayacaksınız. Bundan sonraki süreçte uyarıyorum; bu utancı siz, siyasi ortaklarınız ve ne yazık ki soyadınız, tarih boyunca bir yafta gibi boynunda taşıyacaktır.
Siz ve adamlarınız ne cüret ve cesaretle sadece muhalifiniz oldukları için, yasaların koruma altına aldığı bir özel alanı, kişilik haklarını çiğnemeye kalkışırsınız? Siz ne hakla bu kişilerin özel kurumlarda bulunan mali durumlarını ve mali hareketliliklerini soruşturmaya kalkarsınız? Bankalara böyle bir talimatı nasıl gönderip, Kanaltürk kurucularının ve yayıncılarının kestiği çeklerinin, mevduat defterlerinin, havalelerinin kopyasını istersiniz? Yasaları böylesine pervasız nasıl çiğnersiniz?
Gazeteci Emin Çölaşan'ın ortaya çıkardığı ve siz okuyun diye ekte vereceğim bu suç belgesinin doğmasına yol açanları, nasıl kamu kadrolarında tutarsınız?
Sizi bundan sonra hukuka ve Allaha havale ediyorum. Bir yurttaş ve bir aydın olarak, sizi hukuksuzluk ve keyfi davranmakla suçluyorum.
Bu belgeyi; her olay sonrasında aklamaya ve temize çıkarmaya çalıştığınız, tüm gerçeğe karşın adalete ağır bir tokat indirmeyi göze alarak koruduğunuz, sizin sorumluluğunuz altında bulunan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın Türkiye'nin alnına sürdüğü bir leke olarak görüyorum. Tarih böylesine bedbaht bir aymazlığın, kara lekenin sizin başbakanlığınız sırasında gerçekleştirildiğini yazacaktır.
Bunları yapanlar hiçbir şeyden çekinmediklerine göre, ben de her şeyi göze alıyorum. Gerçeği söyleyeceğim. Türkiye'nin sizin amorf siyasi düşünceniz doğrultusunda dönüşmesine direnen herkesi böylesine bir takip altına almadınız mı? Siz kamunun olanaklarının hiçbir resmi sıfatı bulunmayan ama "danışman" adı altında başbakanlık binasında oturttuğunuz adamlarınıza, örneğin AKP Diyarbakır Milletvekili olan ihsan Aslan'ın kod adı Mücahit olan, Ali ihsan Aslan adlı oğluna pervasızca kullandırtıldığından, bazı ihalelerin bu kişilerce el altından kendi adamlarına taşeron süsüyle dağıtıldığından, hatta TAV adı verilen yatırımlara bunların ortak olarak karıştırıldığı iddialarından haberdar değil misiniz? Siz bunları soruşturtmak yerine namus cellatlığı yapanları korumaya mı devam edeceksiniz yoksa?
Hani istiyordunuz ya yolsuzlukları bana getirin diye. Alın… Alın da görün... Bakalım bundan sonra ne çağrısı yapabileceksiniz?
Sizi uyarırım. Ben kula kulluk etmem. Sizi uyarırım ben haksızlık karşısında, zulüm karşısında, zalim karşısında eğilmem. Sizi uyarırım, hakkımı ararım. Hukukuma sahip çıkarım. Asla yılmam, yorulmam, kanmam, korkmam. Asla satın alınamam. Ve Allah şahidim, hesap sorarım.
Sizi görevinizi yapmaya bu konuda derhal soruşturma açmaya davet ediyorum. Çünkü açacağımız haysiyet ve onur davasını ele alan mahkeme, gerçeği tam anlamıyla ve eksiksiz olarak ortaya çıkarmazsa dahi, onu söylemeye, halkıma ve dünyanın bütün kurumlarına bunu duyurmaya söz veriyorum.
Konuşmak ödevimdir, suçu bildirmek de görevim. Susarak, asla bu suçu işleyen iktidar memurları gibi ortağınız olmak istemiyorum. Beni ve Kanaltürk ailesinden hedef aldığınız kimseleri, hatta Türk basınının duayeni, şeref kürsüsü kurucumuz Cüneyt Arcayürek' i ne siz ne de adamlarınız bildik yöntemlerinizle susturamazsınız. Geçmişte de susturamadılar. Ötesini de varın siz düşünün artık.
Kamuoyunu şaşırtmak, onu çileden çıkartmak, kafasını karıştırmak ağır bir suçtur. Sıradan ve gösterişsiz insanları zehirlemek, gericilik ve hoş görmezlik tutkularını tiksinç takiye bataklığına sığınarak yalan ve iftiralarla destekçilerinizi azdırmak yoluyla korkutmak, suçların en ağırıdır! Eğer bu hastalıktan kurtulmazsanız, insan haklarının banisi Anadolu'da, özgürlükçü Cumhuriyet felsefesinin fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür Türkiye'sinin başbakan koltuğunda oturmanız mümkün değildir. Din duygularını, kin ve düşmanlık için sömürmek bir cinayettir. Sizi ve çevrenizi bundan sakınmak konusunda da uyarıyorum.
Siz bu konularda uyarılan ne ilk ne de son siyasisiniz. Tarih sizin gibilerin gelip geçtiğinin tanıklıklarıyla doludur.
Siz de geldiğiniz gibi gideceksiniz.
Buna tarihsel gerçeklik diyoruz. Gerçek karşısında çaresizliğimizin ve çaresizliğinizin altını çizmek isterim. Gerçek sizden büyüktür. Ve ne yaparsanız yapın onun şaşmaz zamanlamasında mutlak bir gün ortaya çıkar. Bunu durduramayacaksınız, bilin.
Bugün bütün saflar meydandadır. Bir yandan gerçeğin gün ışığına çıkmasını isteyen bizler, öte yanda her şeyin aydınlanması için yaşamlarını vermeye hazır olan adalet adamları ve siz varsınız. Gözümüz üstünüzde. Ne yapacağınızı göreceğiz. Bunun bir Watergate olmasını önlemek ya da sonucuna katlanmak durumunda kalacaksınız. Neden mi? Siz gerçeklikten daha küçüksünüz çünkü.
Ben adalet istiyorum;
Ben hukuk arıyorum;
Beni, gerçekler ve doğrular için yüreğimden kopan bu protestom nedeniyle yargılatabilirsiniz de. Olsun, artık sizin yönettiğiniz Türkiye'de, her şeyin başımıza gelebileceğine inandım. Her şey olabilir. Bekliyorum. Sizi izliyorum. Sizi Türkiye izliyor. Dünya izliyor.
Biz sizin son "kullanım" tarihinizi danışmanlarınız kadar bilmiyoruz! Sizin "bir deliğe süpürülüp süpürülmeyeceğinizi" de bilmiyoruz. Biz sizden yapabilirseniz başbakan olarak bu skandalın gereğini yapmanızı istiyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na duyduğum derin saygı ile;
bir saat kadar önce kahvaltı yaparken parti grup toplantısını izlediğim ve kendisine şarkılar söylenmesine * sırıtarak cevap veren ardından türkiye seninle gurur duyuyor tezahuratini duyup iyice gaza gelen böylelikle şakşakçıların ne denli fazla olduğunu öğrenmemize neden olan boşbakan.