zamaninda laikligin dinle bagdasmadigini iddia eden ve bunu gercekte hala düsünen, acik bir cumhuriyet, rejim, asker ve atatürk düsmani. milletin kanina eroin gibi girerek onlari büyük bir ustalikla uyusturmayi basarmis ve inanilmaz sekilde halkin yarisinin oyunu almis politikaci, hatta cambaz. sirf atatürk cülüge ve atatürk e düsman oldugu icin komik halkin mensuplarindan inanilmaz sempati kazanmis bir trajikomik türkiye öyküsü.
cocuklarının altın pırlanta isine girdikten sonra degerli tasların kdv sini sıfıra indirmis ya da indirtmis, bu takdire sayan hareketinden sonra tum sıfatlarının yanına ornek baba sıfatınıda ekleyen, ata ucagına binerken arkasında kendisini ugurlayanlara "turkiye benim icin bitmistir daha da gelmem artık buraya" demesini dort gozle bekledigim basbakan.
edit: sozlukte sevenin cok oldugu basbakan, kendisi hakkında ne zaman hoslarına gitmeyen bir sey yazılsa anında eksi yagmuruna tutulmanız icten bile degil herkes herkesi sevmek zorunda degil ama saygı gostermek zorunda.
ehud olmert'in dediği gibi sıradan biri.
kısmetinde türkiye'nin en kararsız, en bıkkın olduğu dönemde başbakan seçilmek varmış. bu onun şansı.
her çıkışın bir inişi olacağını yerel seçimlerde kanıtlayacağı düşünülen lider.
ysk'nın "seçim kampanyalarında devlat imkanlarından faydanılamaz" kuralını şu günlerde bol bol çiğneyen başbakanımız. peki ysk buna niye itiraz etmiyor; erdoğan mitinglerden önce veya sonra valiliği de ziyaret ediyor, yani miting bir anda resmi bir devlet gezisine dönüşüveriyor. böylece otobüsün, helikopterin, uçağın masrafları yine vatandaşın cebinden çıkmış oluyor.
sakarya da yapilacak miting icin on küsür araci, spor ayakkabi disinda girilmemesi gereken spor sahasina hayvani bir sekilde park yeri olarak kullandiran basbakan.
türkiye yi yeniden kuran ve imar eden devlet adamı, güzide şahsiyet.herkes kabul etmeliki türkiye onun döneminde kendini buldu ve ulaşmak istediği gelişmeyi onunla yakaladı.
mehmet ali şahin'e göre türkiye'de en çok ziyaret ettiği il antalya olan kişi.
rixos otellerinde 15.000 dolarlık villalarda bedava tatil yapsam, çin'de olsam yine gelirim ben şahsen.
ayrıca, mevlana kavşağı ile migros arasını 4 dakikada gidilebildiğini iddia eden şahıs. ahkam kesiyor sanki biliyormuş gibi. hayır altındaki mayback ile yolların kesildiği saatte 150 km hızla gittiği yolda yapıyor olabilir bilemeyiz ancak en tenha olduğunda bile şahsi arabasıyla kurallara uyarak 4 dakikada gittiğini iddia eden varsa sivile 10, askere 5 diye bağırmazsam cumhuriyet meydanı'ndan adam değilim.
türkiye'yi yeniden kuran imar eden devlet adamıymış kişilerine göre.
* türkiye'nin borcunu 2,5 kat arttırma için puanları bekliyoruz, ten poyintsssss.
* türkiye'nin cari açığını 3 kat arttırma için puanları bekliyoruz, ten poyintssss.
* türkiye'nin ab müzakerelerinde 1 cm bile ileri gidememesi için puanları bekliyoruz, ten poyintsss.
* türkiye'nin dış ticaret açığının 3 kat artışı için puanları bekliyoruz, ten poyintsss.
* bankacılık sektörünün %55'inin yabancının eline geçişi için puanları beklliyoruz, ten poyintsss.
* imkb hisselerinin %85'inin yabancının eline geçmesi için puanları bekliyoruz, ten poyints.
* enerji sektörünün dışa bağımlı hale getirilmesi için puanlar, ten poyintsss.
* ağır sanayinin yabancı kontrolüne geçiş için puanlar, ten poyintsss.
* devlet kurumlarının haraç mezat yabancıya satışı için puanlar, ten poyintsss.
* %18,6 işsizlik için puanlar, ten poyintsss.
ekonomiden zerre kadar anlamayan forward mailleri sözlük formatına dönüştürüp sözlüpe giren kişilere göre bir şey yapmamış kişidir.
öncelikle türkiyenin cari açığına veya borcunu eleştiren bünyelerin ilk önce gidip amerika bileşik devletlerinin aynı değerlerine bakmalarını şiddetle tavsiye ediyorum. bakalım borcun gelişmişlikle en ufak bir alakası var mıymış.
önemli olan borç değil o borcun döndürülebilmesidir.
ikinci konu türkiyenin ab müzakereleri şu anda sürmektedir. bu müzakereler bir günde veya bir ayda olacak şeyler değil. türkiye cumhuriyetinin bütünü ile avrupa birliğine entegrasyonundan bahsediyoruz. yani bu konuda bir duraklama yok her gün yol alınıyor. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gerekir.
devletin görevi banka işletmek değildir. kaldı ki devletin 3 adet bankası vardır ve bence bu sayı bile çoktur. kalan bankalar özel bankalardır ve banka sahipleri bankalarını istedikleri kişiye satar. bu hükümetin elinde olan bir şey değildir. kaldı ki bunu eleştirenler ilk önce oyak bank ın satışına izzahat getirsin.
imkb adı üzerinde borsadır ve isteyen parası varsa istediği kadar hisse satın alır. hisse satın alınması şirketlere ortak olunması demektir ve bu ekonomiden azcık anlayan kişiler için bile iyi olduğu bariz olan bir şeydir. yüzde 85 yabancı varsa borsada ki bu oldukça abartılı bir tahmin olsa bile bu ekonomi açısından çok güzel bir şeydir.
akp hükümeti enerji sektöründe dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer santral kurulması çalışmalarına hız vermiştir. enerjide dışa bağımlıyız diye çemkiren bünyeler patlayacak diye nükleer santrallere de çemkirmekteler. ayrıca türkiyeden petrol çıkmaması ve dışa şu anda başımlı olmamız tayyip erdoğanın suçu değildir.
türkiyede pek çok sanayi şirketi vardır ve bunların bir kısmı yabancı bir kısmı yerlidir. sabancı holding nasıl dünyanın dört bir yanında fabrika kurarken, ülker nasıl kendi alanında dev olan godiva yı satın alırken bir sorun çıkmıyorsa yabancıların da türkiyede gelip yatırım yapıp fabrika kurmaları gayet normaldir. ayrıca kurulan her fabrika işsizliği daha da azaltacağından üzülmek yerine sevindiri bir durum olduğunu söyleyebiliriz.
gerçi kendisine karşı söylenen çoğu argüman nereden tutarsanız tutun elde kalan, kulaktan dolma veya bilgi yoksunu iddialar olduğundan karşılık vermek bile aslında çok büyük vakit kaybı.
dünya üzerinde onlarca banka fabrika batarken türkiyede işsizliğin belirli oranda artması normal bir olaydır.
ekonomiden anlamayıp, araştırma da yapmayan kişilerin ülkeyi geliştirdiğini iddia kişidir.
türkiye'nin cari açığının büyüklüğünü ve borcunu övenlerin bugün abd'nin durumuna bakmalarını tavsiye ederim -dış borca dayalı, ithalata dayalı ekonominin nasıl patladığını görüyoruz-. ayrıca aynı abd ve dünyanın krizden etkilenen tüm ülkelerinin üst üste faiz düşürdüğü bir ortamda türkiye'nin bu puan düşürmelerine kayıtsız kalması, faiz düşürmelerini yetersiz yapması, borcu üretimden gelen gelirle değil, borçla kapatmayı, sıcak para ile kapatmayı övmek ne menem bir ekonomi bilgisidir? bu durumu övmek de ayrı bir durum, küçük amerika olmamızı kabul etmek ve bundan gurur duymak da ayrı bir durum. hazır küçük amerika olmuşken fethullah hocamız da buyursun gelsin.
devletin görevi banka işletmek değildir, biz de "devlet işletsin bankaları" demedik zira, gelişmiş hiçbir ülkede bankacılık sektörünün kontrolü yabancıya terk edilmez ve yasal düzenlemelerle bu oranın %20 ila %40 arasında gezdiği net şekilde görülebilir. yani, sektörün kontrolü yerli sermaye elindedir gelişmiş ülkelerde ekonomi profesörüm benim. ha biz gelişmemiş ülkeyiz kabul ediyorum, o zaman ötmeyeceksiniz "gelişmiş ülkeyiz" diye.
ab ile müzakereler yaklaşık 4,5 yıl önce başlamıştr ve kapanan başlıklar zaten açıldığı gün kapanan başlıklardır -bilim ve araştırma başlığı açıldığı gün, geçici olarak kapatılmıştır- müzakere edilen hiçbir başlığın kapanmaması dahası bu başlıkların askıya alınması için sürenin aralık 2009'da doluyor olması bir diğer ilginç konudur. 2004'ten bu yana 4,5 yıldır bir arpa boyu yol gidememek başka, yol almak başka şeydir. haliyle başlık kapanmayınca, açılmayan başlıklar da önümüzdeki süreci uzatmaktadır. "efendim biz müzakere sürecindeyiz, 35 başlık var biz bunu 50 sene müzakere ederiz, nasıl olsa müzakere sürecindeyiz(!)" mantığı da ilginç bir mantıktır kanımızca. bizim gibi 2004'te adaylık statüsü kazanan ve yine bizim gibi 2005'te müzakerelere başlayan hırvatistan bugün bu 35 başlığın tamamını kapatmak üzeredir ve ülkenin 2009 sonu üyelik durumunun açıklanması beklenmektedir bu da 2010 en geç 2011'de hırvatistan'ın ab'ye üye olması demektir benim ab profesörü güzel arkadaşlarım.
imkb bir borsadır ve şirketlerin hisseleri alınır-satılır, halka açık şirket hisselerinin %85'lik kısmının yabancının elinde olması gayet alkışlanacak bir durumdur(!). muhteşem bir olaydır(!). adam fabrika kurmuyor ki? mevcut bir işletmeye ortak oluyor, ek istihdam mı yaratıyor? hayır. işletme sahibi aldığı parayı yatırıma çevirirse belki ama çevirmezse bankaya yatırıp faizini çatır çatır yerse durum vahim oluyor. ayrıca bu hisselerin satışında hissesini satanın elindeki hisselerin kendisinde bulunma süresinin 2 yılı geçenlerin satışından vergi alınmaz, 128 milyar dolarlık bir satıştan devletin vergi almaması da komiktir tabi ama aynı devlet -parti devlet- bu yasaya rağmen "sen neden bu satıştan vergini ödemedin" diye doğan grubu'na ceza verebiliyor tuhaf tabi bunlar, hukuk devletiyiz güya. bence de alınsın, benim alınmamasıyla alakalı bir sıkıntım yok ancak 128 milyar dolarlık bir pastadan sen 500 milyon dolarlık kısmı ayırırsan ben sana iyi gözle bakmam, alkışlayanlara da iyi gözle bakmam.
mesela dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde iletişim tekelinin kontrolünün yabacıya verilmesi söz konusu değildir. tabi özelleştirme modelinde top yekün ucuz pahalı yabancıya satış şeklinde bir tarz kullanan arjantin modelini esas alırsanız bunlar normaldir. zira arjantin modelini hiçbir gelişmiş ülke kullanmaz. ingiltere modeli denilen model kullanılır. uzun vadeli hesaplamalar yapılır. özelleştirmede dünyada 1 numara olan ingiltere bile iletişim tekelini blok halde yabancıya satmamıştır, halka arz etmiştir. böylelikle ulusal güvenliğini de sağlama almıştır.
dünyanın gelişmiş ülkeleri öncelikle yerli enerji kaynaklarını kullanırlar enerji üretmek için bunların birçoğu yeni nesil termik santraller kurarak kendi çıkardığı kömürü kullamaktadır elektrik üretiminde. almanya, polonya, çek cumhuriyeti, slovakya örneğin. bu ülkeler ab üyesidir. ab'nin en hassas olduğu konulardan biri de çevredir. bu ülkeler ise kendi kömürlerini kullanarak ürettikleri elektiriğin %55 * ila %90 * gibi değişen oranlar arasında termik santrallerinden üretmektedir. bizde ise bu oran %20 civarındadır, %55 ise doğalgaz %100 dışa bağımlı. ha eletriğimizin dışa bağımlı olmasını alkışlayanlar varsa da takdir sizlerindir. şahsen nükleer enerjiye de karşı değilim. tabi bu enerji profesörleri kömürde dünya 6.'sı olduğumuzu da bilmezler. gerçi kömürü seçim yatırımı olarak kullanmak varken neden enerjiye yatırılmasın ki?
ağır sanayinin yabancı kontrolüne geçmesinden kasıt, mevcut fabrikaların satışındandır. 2002'den bu yana türkiye'de kaç fabrika açılmıştır büyük ölçekli -küçük ölçekliyi de sayın fark etmez- yabancı sermaye dedikleri şeyin bu ülkeye fabrika kurduğunu zannediyor bazı abilerimiz, sıcak parayı bankaya yatırıp abd'de, avrupa'da kazanamayacağı faizi burada kazanırken, bizim cebimizden alınırken bunlar fabrika kuruluyor zannediyor. ilginç tabi bunlar. dünyadaki kriz banka kaynaklıyken, bizde bankalarımızda bir problem yokken bu derece etkilenmemiz ilginç. diğer yandan mortgage sistemine monte edilme çalışmalarının yetersizliğinden -ki, allah'tan yetersiz kalmışız- krizden bankalar etkilenmedi, bir de onlar etkilense işsizlik %35 civarına yükselirdi buna rağmen %18,6 gerçek işsiz oranı. velhasıl fabrika açılmazken, fabrika açılıyor zannetmek, istihdam yaratılmazken, istihdam yaratılıyor zannetmek de büyük beceri mirim.
kulaktan dolma "teğet geçer kriz bize, büyüyoruz, uçuyoruz, muhassır medeniyet oluyoruz" cümlelerine kanan, araştırmaktan yoksun, bilgiden yoksun bünyeleri eğitmeye çalışmak vakit kaybı değil aslında ama bir kulaktan girip, öteki kulaktan çıkınca faydası ne?
insanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen yalancı başbakan.
çok var yalan, yanlış, çarpıtılan mevzu da, hemen örneklendirelim ki yargıda başımız derde girmesin.
diyor ki bu abimiz her yerde, "biz ak partili olsun olmasın her belediyeye aynı mesafedeyiz, belediyeler arasında ayrım yapmıyoruz" tamam iyi güzel ama mehmet ali şahin de "hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini ankara'dan geçiremiyor." diyerekten başbakanı yalancı çıkarıyor. yani zıtlaşmayan, kavga etmeyen, biat eden, itaat eden herkes her projesini geçiriyor demek ki, merkezi yönetim biata bakıyor, projenin güzelliğine, faydasına değil.
yani ortada iki durum var ya mehmet ali şahin yalancı, ya da bu abimiz yalancı. şimdi pratikte baktığımızda bu abimiz yalancı gibi görülüyor, belediyelere hangi partiden olursa olsun eşit mesafede durmadığı birçok eylemden belli.
o değil de, bu abimiz sayemde yakında meydanlarda "internette bir sözlük var, okumayın, boykot edin pala mıdır nedir * öyle biri var, atıp tutuyor, yargıya git kardeşim" diye seslenerek sözlüğümüzü reklam edecektir. ne olur tayyipciğim söyle ne olur. de ki, "ulusözlük'ü okumayın, boykot edin"