konuşurken yanında olmak istemediğim kişi. aşırı derecede bağırıp tükürükler saçıyor. ayrıca söylediği iç açıcı bir laf yok. bir konuşma illa ki birileri ile hır gür ile bitiyor. ayrıca türkiye'yi kavga ortamı haline getirdi. birçok konuda insanlar kamplaştı onun başbakanlığından sonra. bu bir bütünleştirici ruh ile yapılmaz ancak ayrılıkçı bir ruh ile olabilir.
kişinin çözümlemesini yaparken psikologlar ilk başta çocukluk anılarına direk geçerler. çünkü mayanın şekillendiği dönem bu zamandan başlar.
fakir işçi çocuğu olan küçük tayyip bir gün sokakta dolaşırken birden karşısına üstü açık renkli cafcaflı bir araba yanaşır. içindeki tipler tipik zengin bir aile profili çizmektedir. arabada bulunan ufak velet elindeki nutella kavanozu ile haşir neşir iken, birden gözüne üstü başı eski olan kıyafetlerle tayyip takılır. alaycı bir ifade ile bir süre bu fakir oğlanı süzen zengin piç çikolatayı daha bir hevesle yemektedir. tayyip ise sezercik vari bakışlar eşliğinde güzel mi diye sorar. zengin piç hımmm..evet bal gibi diye karşılık verir. küçük tayyip çok param olunca bende yiyeceğim ondan hemde benim gibi çocuklara da yedireceğim der. işte sıradan bir olayın küçük bir çocuğun üzerinde yarattığı derin travma. kişi çevre meselesi diye gülüp geçmemek lazım değil mi ama.
katılacağı toplantıya geç kalınca trafiği kapatan; korna çalınması olayına da dünyanın hiçbir yerinde böyle bir olay yok diyen adam; biraz kuzeye çıksa halbuki başbakanına makam aracı tahsis etmeyen ülkeler, başbakanına tokat atan emekli öğretmenler bulabilir.
geç artık bu devlet büyüğü ayaklarını sayın başbakanım, hem şeffaf devlet ilkemiz demokrasi pusulamız diyorsun hem de hala küçük ulema ayaklarına yatıyorsun!
üzerindeki baskı git gide artan ve bu baskı yüzünden daha da hata yapan, kendi vatandaşına çemkiren, bizden farklı olduğunu zanneden insan. bizden farklıdır ama bu farklılık olumsuz yöndedir.
devletin felaket nedeni, kötü niyet erbabından ziyade, sorumluluk fikri düşüncesinden mahrum iyi niyet sahibi gibi görünen zorba fikirli kişilerdir... bu gibi kişiler için af ve hoşgörü önerisinde bulunulmaz...
gemisi su almayan başlayan kaptan. ha o suyu tahliye ederler mi yoksa edemezler mi orası belirsiz. ancak hasarın büyük olduğu her zaman doğru ata oynamasıyla ünlü olan nazlı ılıcak ın saf değiştirmesinden anlaşılıyor.
iki gün önce yaptığı konuşmada türk ekonomisinin abd ekonomisinden güçlü olduğunu ima eden akepe başkanı.bu sözlerden sonra imf ile yapılacak pazarlıklar hakkında bilgi vermesi ise işin garip yönü. bir taraftan biz sözde abd den güçlüyüz diğer taraftan abd destekli bir kurumdan yıllardır borç alıyoruz.akepe başkanı farkında değil mi halk borç içinde geleceği yok , işsizlik artıyor , son bir yılda neredeyse her şeye yüzde 80 den fazla zam geldi.ekonominin iyi hali bu ise kötü halinden allah bizi korusun.
"Muhterem milletime tavsiyem odur ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin!" M. Kemal Atatürk
bu sözün yeteri kadar yerine getirilmediği şüphesini taşıdığımız başkanımız,başımızın üstündeki.
partisi hakkinda olumsuzluklari dile getiren gazetecileri azarlamayi kendisine hobby edinmis yuce başbakan.
öyle ki artık gazeteciler soruların; "sayın başbakan, bana kızacaksınız ama!" diyerek başlar oldular.
bülent arınç manisa'da üzüm konusunda kendisinden çare bekleyen çiftçiye, "sen yalancısın provokatörsün, seni kurtaracak başka bir partiye geç" diyecek,
bizimkisi kendisine soru soran gazetecilere
- sayın başbakan yolsuzluk iddiaları..
- höööytt!
- deniz feneri...
- heyyyyyt!
- e gemicik....
- el insaf yani bu kadar da olmaz
diyerek bibikleyecek....
parti hakkinda olumsuz görüş bildiren herkes provokatör, hain insafsız.
yani anlayacağınız dostlar, adamların istediği asla "kral çıplak" demeyecek bir millet.
dersen ağzına biber sürer ona göre.
bunun sonraki aşamaları kitap yakmalar, tutuklamalar falan diye uzarda gider....
hangi gazeteyi okumamız, hangi kanalı seyretmemiz hatta kac cocuk yapmamız gerektigi tarafından bizlere deklare etmis ulkenin basbakanı degil sahibi olan sahibi gibi davranan, hani diyorum her sabah ise giderken ne giyecegim veya aksama ne yesem diye dusucegimize onlara da bir cozum sunsa tam sahip basbakan sıfatına layık olan basbakan.
bana sökmez mesela, ben artistlik yapan efelenan dayılanan adamın kalbini kırarım feci...
tabi kökenlerinde biat etmek olan zavallı canlılar için haddini bilmek elzemdir. ben bilmiyorum mesela haddimi, sınırlarını zorluyorum hep onun.
neden kökenimde yaradılışımda bana afkurana boynumu bükmek yok!
bu sıralar istediği gibi bağırıp çağırabilen sesli çoğunluğun en gür seslisidir. kulakları tırmalar hali, tavrı, tarzı seçtiği kelimeler falan her şeyiyle antipatiktir.
öyle zannediyorum ki partisine verilen %47 oyu düşünerek halkın kendisine padişahlık sunduğunu ve bu oy oranıyla herkese istediği kadar üstünlük taslayıp hakaret edebileceğini varsayıyor.
suyu ısındıkça da endişelenip çıldırıyor. son günlerde geminin su aldığının da farkında. birileri kendisine, bu halkın pek çok lideri tarihten sildiğini hatırlatmalı.
evet maalesef türkiye cumhuriyetinin başbakanı ancak benim başbakanım asla değil.
daha önce yine bu sayfalarda kendisinin olumlu hareketlerini yazmıştım, meraklısı araştırıp bakabilir. lakin son zamanlarda kontrolünü kaybettiğini düşünüyorum. iş şirazesinden çıktı.
gündemi çok başka şeylerle oyalamaktadır kendisi, doğan grubuyla didişerek. zahid akman'ı görevden almayarak yanlış yapan kişidir. partisinin 22 temmuz'dan sonra iyice yolsuzluklara bulaştığını bilen fakat artık elinden bir şey gelmeyen kişidir. örümcek ağından beter bir şekilde herkesin kadrolaşmasına, bir para timi kurmasına göz yuman kişidir de aynı zamanda.
genel başkan yardımcısı hakkında uyuşturucu kaçakçılığı iddiası vardır. ne olursa olsun parti yönetimini toplayıp ifadesini alması gerekirdi. bu ciddi bir iddia. deniz feneri derneğiyle inorganik bağı olması da düşündürücü. şaban dişli'nin 1 milyon dolar rüşvet alması da.
yukarda da görüldüğü gibi artık akp ve onun çevresinde dolananlar işin bokunu çıkarmışlardır. ciddi iddialar ardı sıra gelmektedir. ve rte şaşkınlığından bir şey yapamamaktadır. bir şey yapamamasısı da şaşkınlığındandır. yaptığı tek şey şu sıralar, gündemi acayip bir şekilde değiştirmesidir. bu bir politika gereği olabilir. ama artık halk da bunun farkına varmaya başlamıştır.
sanırım oy kaybedeceğine inanmıyor o yüzden bu etkisizliği. eylemsizliği. çok büyük paralar dağıtmayı düşünüyor. ama ne olursa olsun bu iddialar böyle devam ederse milyar dolarları asla yetmez koltuğunu korumasına.
ergenliğimdeki ideal siyaset adamı profiline dönüşmeye başlamış türkiye cumhuriyeti başbakanı. derdim böyle kanım deli deli akarken ben başbakan olsam ağzını burnunu dağıtırım hepsinin diye. şimdilerde görüyorum ki gereksizmiş ses yükseltmek. zira sen sesini yükselttikçe uğultu da yükseliyor. sakin olmak her zaman iyidir sayın başbakanım. zira sakin kalmayı çok özledi bu ülke.
açıkçası üslubundan dolayı oy kaybedeceğini düşünenler varsa inanılmaz yanılıyorlar. son bir kaç gündür açıklamalarına bakıyorum bir de sözlükleri takip ediyorum, afferin çok iyi söylemiş tamamen arkasındayız ben de olsam ben de öyle derdim gibi cümleleri okuyorum. sözlük yazarlarının belirli bir elit tabakada en azından çoğunun üniversite görmüş insanlardan kurulu olduğunu düşünüyorum ve burdaki yorumlar böyleyken koyu akp yandaşlarının bu sözlerine alkış tutmasının garip bir yanı. yok. öyle ki tayyip erdoğan öğünlerde yiyeceğiniz yemeği ben belirleyeceğim dese kabul edecek boyuta ulaşmışız, hala üslubundan dolayı oy kaybedeceğini bekliyoruz ve çok da yanılıyoruz.
tayyip erdoğan bugün muhalefete ya da aydın doğan ve tayfasına ana avrad sövse alkışlayacak, helal olsun diyen çok insan olacaktır bundan da eminim, tayyip erdoğan'ın bunu bildiğinden dolayı da istediği gibi asıp kesmesi bana bir şey olmaz tavırları da halkımızın körü körüne bağlı olmasındandır. bakın tayyip erdoğan'ı sevmem ama nefret de etmem hatta bazen doğru yaptığı şeyler de var ancak her yaptığı yanlış dahi olsa savunuldu mu ülkemizin iyice tayyip erdoğan ve fedaileri kıvamına getirmeye başlaması gerçekten üzücü.
söz konusu kendi istekleri olunca en büyük demokrasi ve özgürlük savaşçısı kesilen, ama kendi işine gelmeyen en ufak konuda faşistin kralına dönüşen, sadece ağzı bozuk olduğu ve çok iyi yalan söyleyebildiği için halkın gözünde sempati kazanan adam.
bir de bu adamın tuhaf bir savunma mekanizması var ki benzerini, savunucularında da görüyoruz. mesela sen x yaptın neden diye eleştirildiği zaman, chp x'in kralını yapmıştı, bilmem kim y yaptı ona bakın diye cevaplar. orta okul seviyesi yani. düşük not olunca aileye söylerken herkes düşük aldı demek gibi birşey. herkesin sıfır alması senin on almanı geçerli kılmaz. ama tayyip, türkiye'nin son yıllardaki kötü idaresini mükemmel şekilde kendi avanyajına çeviriyor ve kötünün iyisiyim diyerek yükseliyor. birisi ama niye direkt olarak iyi olmuyorsunuz derse hemen basar küfrü zaten. millet de sevinir.
gene her zamanki gibi birilerine hakaret ettiği için eleştirdiğimde birisi bana, karikatüristler de başbakana laf ediyor onları neden eleştirmiyorsunuz demişti. mantık aynı yani. tamam o onu yaptı ama o da yaptı. bir başbakan ile bir karikatüristin aynı usluba sahip olması gerektiğini düşünüyor o da ilginç.
tarih ne gösterir, nereye varır, ne yapar...iyi mi bitirir, kötü mü bitirir bilinmez. ama en ağzı bozuk, en sinirli başbakan olarak tarih onu anacak.
kendisi hakkında surekli bir seyler yazmaktan artık korkmaya basladıgım zat-ı muhterem yarın obur gun yolu duserde su yazdıklarımı okur ve vatandası bana karsı boykoto cagırsa ne olur halim, tupcu tup, bakkal ekmek vermezse, patronum "ula durzu sen ne hakla" diye baslayan cumle kurup isime son verirse, zall beni sozlukten ucurusa,** kuaforum sacımı boyamamayıp manikurumu yapmazsa diye ciddi anlamda tırsmaktayım, ooo may god oo may godd en iyisi mi bu galiba, (bkz: padisahim cok yasa).
