an itibari ile ankara sanayi odası'nda ahkam kesen başbakan.
demektedir ki; 79 yılda 238 milyar dolar ihracat yapılmış, bugün itibari ile bunun üzerine 658 milyar dolar ihracat yaptık, taze rakam, devamlı güncelliyoruz.
ey tayyip erdoğan adamsan -bak adam değilsin demiyorum- 79 yılda ne kadar ithalat yaptığımızı onun üzerine bugün itibari ile ne kadar ithalat yaptığımızı da söylesene?
gelişmişlik düzeyi ihracatla ölçülürmüş. ithalat yapmıyoruz değil mi?
aferin demokrasi meteoru aferin. köpeksiz köyde değneksiz dolaşmaya devam et.
not: ''akp türkiye'nin ikinci sorunudur. birinci sorun, karşısına kimin çıkabileceğidir.'' (bkz: mustafa balbay); çok doğru bir söz ancak ben birinci sorun olarak cehaleti görmekteyim.
Ben onun yerinde olsam her metrekaresini yabancılara peşkeş çektiğim hatta
müzede duran peygamberin sakalına kadar pazarlamaya azmettiğim ülkemin vatandaşlarının
karşısında bu kadar dik dik konuşamazdım.
Bilmem kaç okula bilmem kaç kitap dağıttık diye övünürken aklıma o
kitaplara sıkıştırılan ''Abdest kandaki alyuvar oranını artırır'' bilgileri gelir, bin yıllık masallara bile göz
diktiğimizi hatırlar susardım.
Her lafıma biz ile başlayıp onlar diye bitirirken, bana karşı olanı
seçkinci diye yaftalarken, oy alamadığım yerleri elit semtler diye hedef gösterirken meydanlara çıkıp da
'Sizi bölmeye çalışıyorlar, oyuna gelmeyin'' demeye utanırdım.
Kadınların yüzde 99'unun sadece türban değil bileklerine kadar uzanan pardesü giymiş olduğu, bir de harem selamlık
oturtulduğu bir salonda ''Hiç kimse AKP'yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı gösteremez'' deyip bile bile komik duruma
düşemezdim.
Hele hele ortalık bu kadar karışıkken, hassasiyet had safhadayken, bu hassasiyetin odağında benim imzam duruyorken
politikaya bilmemkaç yıl önce ölmüş bir Çanakkale Savaşı kahramanını alet edemezdim. Tutup da ''Seyit Onbaşı'yı Seyit
Onbaşı yapan imanıdır. Herhalde bunu da laikliğe aykırı bulmazlar'' diye kendimce yargıya gözdağı veremezdim. iman
gücüyle mermi kaldırmak ile din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak arasında sırf işime öyle geldiği için bu kadar
sakat, bu kadar bıçak sırtı bir bağ kuramazdım. Bir kere ya ''O zaman sen de kaldır, senin imanın yok mu?'' diye
sorarlarsa diye korkardım. Ya da ''Oğullarını askere göndermeyen sen nasıl Seyit Onbaşı'yı kullanırsın, önce bir
oğulların askerlik yapsın bakalım" diye hesap sorabilecekleri aklıma gelirdi böyle boş boş konuşmazdım.
Vakti zamanında ''Askerlik yan gelip yatma yeri değildir'' diyen biri olarak bir kahraman askeri ucuz politika
nutuklarına konu ederken ''Acaba bu lafın ucu nereye gider?'' diye kendi kendime bir sorardım. Gayrimüslim
vatandaşlarımız alınırlar mı, gayrimüslim bir Türk vatan savunmak için savaşamaz mı, buna düpedüz ayrımcılık denmez
mi diye dediklerimi önce bir tartardım.
Ben korkardım!
Ben seçimden hemen sonra kameralar önünde bütün Türkiye'yi kucaklamaya söz vermiş bir başbakan olarak,
böyle ''AKP'liler imanlıdır, AKP'ye karşı olanlar imansızdır'' gibi imalarla toplumu kışkırtmaya korkardım.
Ben düşünürdüm!
Ya biri çıkıp da ''Seyit Onbaşı imanlıydı da 93 harbinde ölenler imansız mıydı, güneydoğuda şehit olanlar imansız
mıydı?'' gibi benimkinden beter bir çıkarım yapar da verecek cevap bulamazsam diye düşünürdüm.
Ben utanırdım!
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı makamını bu kadar komik, bu kadar abes, bu kadar anlamsız sözlerle
ucuzlaştırmaktan...
Bütün politikalarım elimde patladığı için, ekonomi dibe vurduğu, dış politika gümlediği için tek çare dine sığınmaktan,
dini kendime silah yapmaktan...
Herkese vatandaş değil de potansiyel cemaat muamelesi yapmaktan, hala her soru soranı, ''Açız, işsiziz'' diyeni
kürsülerden ''Muhterem cemaat safları sıklaştıralım'' tonlamasıyla azarlamaktan utanırdım.
Dedim ya ben başbakana hayranım. Cidden hayranım.
Korkmadığı...
Düşünmediği...
Utanmadığı halde hala kendini ''kahraman'' gibi pazarlamayı başarabildiği ve inandırdığı için.
- tez zamanda bu ülkeye yaptığı kötülüklerin hesabını vermesi için hakim karşısına çıkmasını dört gözle beklediğim zat.
- "gemi var, gemicik var" diyebilen başbakan.
- derdini anlatmaya çalışan bir çiftçiye "ananı da al git" diyebilecek kadar edep sahibi başbakan.
- atatürk'ün "muasir medeniyet seviyesi" kelimesini yalnış yorumlamış ülkede ne kadar kritik ve satılmaması gereken kamu malı varsa satan bir başbakan.
avrupa liderleriyle toplu fotoğraf çekiminde herkes duracağı yeri bilsin diye yerlere her ülkenin bayrağı konmuştu. o kadar insanın arasından yerden bayrağını alan tek başbakan'dır.
ergenekon iddianamesinde geçen bir diyaloğa göre mehmet ağar'a 60 milyon dolar rüşvet veren kişi.
eğer bu iddia doğruysa, yıllar önce akaryakıt almak için rüşvet verdiğini itiraf etmiş olan tayyip erdoğan'ın bu alışkanlığını devam ettiği fakat miktarın arttığı görülebilir.
tabi savcı öz'e göre bütün telefon konuşmaları doğru olduğuna göre, bu da doğrudur. ergenekon tayyip'e kadar dayandı lan.
bir sonraki ilk konuşmasında iki elini seviştirerek "şöyle birlik olacağız, böyle aydınlığa çıkacağız. herkesi kucaklayacağız, herkesin gönlünü alacağız." diyerek milyonlarca insanı bilmem kaçıncı defa yemesi beklenen adamdır.
nereden geldiğini ya da 'değiştim' lafına rağmen cümlelerinin altında yatan karanlık düşünceleri bilmesek, laikliğe karşı eylemlerin odağı olan partisinin faaliyetlerini 30 temmuz 2008 anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda laiklik çizgisi dahilinde değiştireceğini düşünebileceğimiz başbakanımız.
ne yazık ki; mantığım bu kadar iyimser olmamam gerektiğini söylüyor.
kapatılma davasının sonuçlanmasından sonra, artık çalışmaktan başka hiçbir şansı kalmamış kişidir. durmadan yola devam etmek canlıların yaratılışına ters bir durumdur ancak sen ısrarla durmak yok yola devam diyorsun. kolay gelsin recep tayyip erdoğan.
çoğu zaman bana sanki üçüzmüş de bizi yiyormuş gibi gelen makam sahibi. recep , tayyip ve erdoğan . hani birinden kurtulsan öteki musallat olacakmışcasına hissettiren eli maşalı kişi.
Şuan için, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı.
Adalet Ve Kalkınma Partinin Başkanı.
Aşırı Muhafazakar Siyaset Anlayışı ile, Ülkeyi Çaktırmadan seneler Öncelerine Geri Döndürmekte.
Nefret Ettigim Bir Kişi.
Ergenekon davası adı altında atatürkçü tüm kişileri, şuçları bile belli olmadan içeri aldıran sonrasında da hata yptık özür dileriz dedirtip dışarı çıkartıran şahıs tipi...