o hanimefendi de hatirlarsaniz "akp'ye ayak takimi oy veriyor" demisti zamaninda. bir ayak takimidir gidiyor lakin ne yazik ki kendimizden emin bir sekilde o ayak takimi size tekmesini sandiklarda basar diyemiyoruz. cunku akillanmiyorlar, yedikleri hakaretler dahi islemiyor artik.
yine de basbakan bilmelidir ki kisi ayakta durabiliyorsa ve ilerleyebiliyorsa ayaklarina borcludur bunu. "ayak"larina iyi davransin o yuzden. yoksa gun gelir beni de yaniltip teper o "ayak"lar bazilarini.
unutmadan; "ayak takimi"ndan gecen secimlerde akp'ye ictenlikle oy verenlere selam cakarim. aci var mi aci?
1 mayıs'da taksime çıkmak isteyen işçileri ayak takımı diyerek aşağılayan, oysa 20 yıl önce aşağıladığı o insanların arasında bir eylemde grev sözcüsü olarak boy göstermiş kişidir..
anlayacağınız tam bir dava adamıdır (!) kendisi.
Konu türban olunca özgürlükler adına deli dumrul misali ağzından kıvılcımlar çıkaran, ilginçtir ki emeğin evrensel bayramında özgürlük kelimesinin yanından geçmeyen tüccar başvekil, bir hulk kahramanı.
Ya hu konu özgürlükse eğer, insanların hakkıysa ya da, bayramlarını taksim'de kutlamak isteyen emekçilerin özgürlüğüdür bu, yıllardır gasp edilmiş olan hem de.
Tüccar başvekil olunca rohan geçidi böyle işlere gebe oluyor.
deniz Baykal da geleneksel olarak ses etmemektedir.
işte böyle garip yerdir rohan.
anayasa değişiklikleri konusunda muhalefet ile uzlaşın çağrısına "neden uzlaşalım ki" diye cevap vermiş, en büyük eğlencesi halka küfür etmek ve halkı dövdürmek olan, demokrasi düşmanı bünye.
1 mayıs'ta yaşanan olaylarda günlük yaşamı bozan hareketlerin engellendiğini iddia etmiştir. vapurların metronun otobüslerin iptal edilmesi ve şehrin tam göbeğinin tamamen trafiğe ve insana kapatılması düzeni bozmamaktadır ona göre. ona göre binlerce insanın coplanması sayı değişiklik gösterse de 5000 tane gaz bombasının şehrin göbeğinde promosyon ürün gibi saçılması, binlerce polisin coplama ve gaz bombası atma göreviyle toplanması sonucu şehrin geri kalanındaki güvenlik zaafiyeti falan günlük yaşamı hiç etkilememektedir. zaten burası istanbul değil bağdat ki bu olaylar her gün olmakta günlük rutin sayılmaktadır.
kendi kendi ile çelişen insan tiplerin en birinci örneğidir.tutar tarafı yokmudur bunun denilesi.ayrıca ailesinin yahudilerle bağı açıklanamamış liderdir.kızılcık sopasının intikamını almak isteyenlerin lideridir.*****
yuruyusunde bile ayri bir karizma olan, ona sirf bu yuzden oy verenlere neden tahammul edilemedigini anlamadigim, dunya tarihinde belki de ornegine az rastlanir bir lider, mukemmel adam. allah yolunu acik etsin. hastasiyim.
badem bıyığı en iyi şekilde taşıyan muhafazakar. o fevri tavrı, değişken(!) tarzıyla tarihte örneğine az rastlanır bir lider olmasa da hastası olduğum adam. allah günahlarını bağışlar mı bilemeyeceğim.
1 mayıs'ta estirdikleri terör için ''devlet üzerine düşeni yapmıştır'' diyebilecek kadar zulüm yanlısı insan. sadece demokratik taleplerini dile getirmek isteyen emekçi yurttaşlarımıza bu eziyeti reva görmüş ve bundan da gocunmamış bilakis övünmüştür. dahası bu insan başbakandır(!)
20 sene öncesine kadar kasımpaşa da* bir işkembe salonu işlettiği semtimizin büyükleri tarafından sürekli dile getirilen ancak bugün geldiğimiz noktada işçileri ayak ilan ederken kendisini baş görme gafletine kapılmış insan.
eğer gerçekten aristoktrat bir kökenden gelen, yüksek kültür düzeyine sahip, elit diyebileceğimiz bir başbakan bu lafı etse bu kadar şaşırmazdım ama ey tayyip erdoğan sen ki kadınların başını örtmeden sokağa çıkmaması gerektiğini yani kadının saçlarının mahrem olduğunu düşünen bir zihniyetsin. hangi bilgi birikimi, hangi kültür düzeyine güvenip kimilerini ayak takımı kendini ise baş ilan ediyorsun? gerçekten traji-komik...
erdogan in halk korkusu iskele kapattirdi; nereye kadar kacacak?
Erdoğan ın 1 Mayıs gösterileri öncesi "Ayaklar baş olursa kıyamet kopar" sözleriyle ifade ettiği halk korkusu, ziyaret ettiği Tuzla da limter is üyelerinin göz altına alınmasıyla gözler önüne serilmişti. Ancak Başbakanın Tuzla yolculuğunun başlangıcında Beşiktaş ta yaşanan sahneler gözden kaçtı. Zira Beşiktaş civarında alınan önlemler "korku"nun boyutlarını açıkça bir kez daha ortaya koyuyordu.
Polis Beşiktaş çevresinde kuş uçurtmazken, iskele bölgesine tüm giriş çıkışlar durduruldu. Başbakana bizzat "1 Mayıs gazcısı" Emniyet Müdürü Celallettin Cerrah eşlik etti.
Başbakanın Barbaros Hayrettin Paşa iskelesini kullanmasından dolayı iskele bir süreliğine yolculara kapatılarak, iki saatliğine tüm vapur seferleri iptal edildi. Yoğun güvenlik önlemleri alınan iskelede karşıya geçmek isteyen yolcular, Beşiktaş meydanındaki iskelelere yönlendirildi. Başbakanın bindiği sahil güvenlik botunun denizde seyri boyunca diğer sahil güvenlik botları tarafından takip edildiği görüldü.
Yani Erdoğanın halk korkusunun boyutlarını gösterdi. Bu önlemler tepkilerin sadece karadan değil denizden de gelebileceğini düşündüğünü gösterdi. Daha önceden yumurtalı protestolara, çiftçilerin tepkilerine maruz kalan Başbakanın halktan nereye kadar kaçacağı bilinmiyor..
siyasetin en kara en vahim halini sunan devlet adamı. nasıl mı? hani der ya o eşsiz satırlarında mustafa kemal;
" ...bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler"
yani...
yani mustafa kemal'in kemikleri sızlıyor. yani, emanete hıyanet gibi bir şeydir bu.
"millet, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir."
oy neydi?
oy namustu...
oy şerefti... yani en azından öyleymiş eskiden. şimdi ne gördük, neler yaşadık?
siyasetin en kara halini.
uçurumu gördük, siyasetin en acımasız tarafını.
siyasiler kendi rantlarının peşlerine düşerken yine olan halka oldu. yine halk ezilen oldu, fakr-u zaruret içinde eridi gitti. öyle ki "oyum namusumdur" diyemedi bu güruh.
biraz kömüre, biraz pirince gitti bu duruş...
kendine olan saygı ya da vs...
e bizde diyemedik ona biraz pirince yapılır mı bu diye.
diyemedik çünkü evinde pirinci yoktu belki de. çocuklar vardı kimbilir yarına ne yeriz acaba diye düşünen...
ne oldu peki? tüm bunlar yaşandı, yaşanıyor.
ne yapmak lazım peki? zamanın yapıcı tarafı yok bu defa. yıkıcı tarafı ile karşı karşıyayız sanki.
ben yakın gelecekte öğretmen olacağım mesela. ufak yaşlarda henüz temiz zihinler gelecek bana. sevdiğim bir sanat adamının da dediği gibi;
kimbilir belki yetiştirdiğim çocukların içinden atatürk geçer. anlatırım. öğretirim. elimden geleni ancak böyle yapabilirim. en azından şimdilik tek yol bu gibi görünüyor.
yani bu satırlar dahilinde;
"amaç" ve "araç" klişesini layıkıyla yerine getiren bir devlet adamıdır recep tayyip erdoğan. hoş kendiside bunu dile getirmiştir. maziye baktığımızda şahsına ait birbirinden çeşitli demeçleri mevzu bahistir. bunlar bir araya getirildiğinde büyük bir resim elde edilir, büyük bir portre. ne portresi peki? "şeriatın portresi" olabilir pekala. kendisi şöyle der mesela;
"bütün okullar imam hatip yapılacak"
başka?
"sadece imamlar resmi nikah kıysın"
başka?
"ben istanbul'un imamıyım"
başka?
"ananı da al git buradan"
başka?
"türkiye kendine din olarak kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir"
kemalizm ve dikte ?! ciddi bir kavram karmaşası mevcut demek ki. e peki başka neler söylenmiş? devam...
"hem laik hem müslüman olunmaz"
olunur. hatta buna dair yanımda, yakınımda muazzam bir örneğim bile mevcuttur.
anneannem...
dinine bağlı, bunu sadece kendi için yapan, dinini gerçekten benimsemiş müslüman bir kadın. aynı zamanda devlet düzeninde laikliği savunan bir kadın.
o sevmez işte dinin böyle dillerde paçavra edilmesini, içinin boşaltılmasını ve sömürülmesini.
ondandır işte " değişmedim, geliştim " martavallarına asla inanmayarak göz ucuyla süzüşü...
biz inanmıyoruz, hiç inanmadık.
bugün adana da olacak başbakan.
bikaç açılış yapıp konuşma yapacak yarım saat bilemedin bir saat.
bu yüzdendir ki adana da hayat durdu.
2 senelik okulu yeniden açtıracaklar filan.
heryerde ufka bakan resminin yanında "hosgeldiniz basbakanım" yazan afişler var.abartısız heryerde ama.
belediye seferber,
birtane belediye otobüsü bulamassın etrafta hepsi rte nin konusma yapacağı yere adam tasıcak zaten artık turuncu renkteler fonda rte nin gül yüzü !
akbil bastığın yerde artık dıtt sesi çıkmıyor; basıyosun bileti "basbakan adana da" diyor. yuhhh...
bu arada bizim eve su faturası seksen beş ytl gelmiş.o da ayrı bi güzellik...
adana'dan eli boş dönmüş şahsiyettir.
şehrin o kadar sorunu mevcut iken tek bir kültür merkezi'nin açılışına katılma bahanesi ile halkın duygularını her zaman ki istismar edebilmek için geldiği adana'da onbinleri beklerken çok çok az kişi kendisini görmeye, dinlemeye ve istismar edilmeye gitmiştir.
ayrıca bu geliyor diye bütün trafik felç olmuş şehirde, ulaşım aksamış, insanların düzeni bozulmuştur. anlayacağımız bu kişinin bu ülkeye bir faydası olmadı, olmayacaktır.
(bkz: geldikleri gibi elbet gideceklerde)