milyonlarca sebep var. yaradılanı severim yaradandan ötürü ama yaradanın hatırı da olsa sevemiyorum tayyip'i. olmuyor abi sevemiyorum. tipine bir bakın allah aşkına evlat olsa sevilmez yemin ediyorum.
bir öğretmen olarak bakarsam: öğretmenlere düşman.
bir kadın olarak bakarsam: kadınlara ikinci sınıf muamelesi yapıyor.
bir orta sınıf olarak bakarsam: anamızı alıp gitmemizi söylüyor.
bir sol görüşlü yurttaş olarak bakarsam: adam her fırsatta bizim değerlerimize küfrediyor ya da yozlaştırmaya çalışıyor.
bir galatasaraylı olarak bakarsam: adam nursuz bir fenerbahçeli.
gel de bu herifi sev şimdi!
ülkenin geleneklerinin anasını sikti.
askeriyeyi bir paçavraya çevirdi.
askere müebbet hapis istenirken orospu çocuğu öcalan ile masaya oturdu.
daha nesini sevelim.
Teröre verilen prim. Geçmişte yaşadıklarının acısını siyasi bir intikam güdüsü ile askerden çıkartması. Belediye başkanı olduğu dönemlerde federasyon şeklinde ülkeyi bölme planları. Erbakan ölümünden bir kaç ay önce arena programına katılmıştı. Tayyip'in hocasından dinleyin bir de. Ondan iyimi bileceksiniz ?
ülkeyi, kendi evini dizayn eder gibi dizayn etmeye çalıştığı için, canı ne isterse onu bu ülke insanlarına dayattığı için sevmiyorum.
her fırsatta, baskıcı ve katı yönetim anlayışına örnek olarak gösterdiği askeri vesayetten şikayet ederken, aynısını hatta daha fazlasını kendi dünya görüşüne uygun olarak devam ettirip ülkeyi dinci vesayet altına almaya çalıştığı için sevmiyorum.
allahuekber diyerek insan öldürenleri, düşürdükleri helikopterdeki insanların cayır cayır yanışlarını allahuekber nidalarıyla kutlayanları göklere çıkartıp yaptıklarını takdirle karşılarken; ülkesinin vatandaşlarını, kendisi gibi düşünmedikleri için, söylediklerini eleştirdikleri için vatan haini bile ilan etme cüretini gösterdiği için sevmiyorum.
ülkenin milli değerleriyle, temeliyle oynamayı demokratikleşmeye örnek gösterdiği için, terör örgütünün silahla yapamadığını, etnik kimlikleri kaşıya kaşıya siyasetle yaparak bu ülke insanlarını birbirlerine düşürmeye çalıştığı için sevmiyorum.
sadece şiir okuduğu için aptalca bir kararla 4 ay hapis yatmış biri olmasına karşın, basılmamış bir kitabın toplatılmasına, kitapla ilgisi olanların tutuklanmalarına ve kitabı internette yayınlayanlar hakkında bile işlem başlatılmasına sessiz kaldığı için sevmiyorum.
üniversitede öğrencilere hitaben konuşurken "demokrasiden yana tavır alın, hoşgörülü olun" dediği halde, en demokratik haklarını kullanıp kendisini protesto eden öğrencilere karşı, hoşgörünün zerresi olmayan polisin tavrı için "polis gereğini yapmıştır" dediği için sevmiyorum.
kadının, kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmasını engelleyen kürtaj yasağını protesto eden, bu yasağa karşı olan kadınlar hakkındaki iğrenç ifadeleri yüzünden sevmiyorum.
kadınların gözlerinin içine baka baka "bakın en az 3 çocuk istiyorum ha, 5 çocuk istiyorum ha" gibi garip söylemleriyle, kaç çocuk yapacağımızı bile söyleyecek hakkı kendinde gördüğü için sevmiyorum.
hükümetin icraatlarından ülkenin de zarar görebileceğini hiç umursamadan, kendisi ve partisini ülkesinden üstün tuttuğunu gösteren ifadeleri nedeniyle sevmiyorum.
büyük oy farkıyla seçim kazandığında, o meşhur balkondan hepimizi kucaklarcasına konuşurken, 2009 yerel seçimlerinde oy oranı düştüğü için basın odasında, ağlamaklı ve öfkeli bir yüz ifadesiyle; partisine oy vermeyenleri ağır bir dille eleştirip neredeyse hakaret ettiği için sevmiyorum.
türbanlı birinin yaşadığı olumsuzluk karşısında, burnundan solurcasına nefret dolu ifadeler kullanırken; şort giydiği için darp edilip otobüsten atılanlar hakkında, ramazan'da oruç tutmayıp yemek yediği için, içki içtiği için dayak yiyenler ve elele dolaşan çiftlerin başında dikilip ahlak polisi gibi davranan akıl fukaraları hakkında ağzını açmadığı için sevmiyorum.
ülkemizi en çok kendisinin sevdiğini, ülkemiz için en iyisi ne ise onu sadece kendisinin bildiğini sandığı için sevmiyorum.
"şiddet ve hakaret içermediği takdirde isteyen istediğini istediği gibi eleştirebilir" minvalindeki söylemlerinde gözlerinden akan samimiyetsizlik için; kendisini protesto eden öğrencilerin, makam arabası geçerken sesini yükselten vatandaşların gözaltına alınmalarına, pankart açtıkları için ceza alan öğrencilerin durumuna tepkisiz kaldığı için sevmiyorum.
en nihayetinde kürdistan sözcüğünü ağzını alıp eyalet sistemini tartışmaya açtığı için sevmiyorum.
mitinglerde, açılışlarda haremlik selamlık toplanan seçmenlerine; şunu yaptık, bunu açtık, şu kadar yol yaptık bu kadar bilmem ne yaptık, borç şu kadardı bu kadar kaldı gibi sürekli rakamlarla masal anlatırken, kalabalığın içinden birisi çıkıp kendisini eleştirdiğinde, öğrencisini azarlayan okul müdürü gibi o kişiyi azarlayarak ne kadar demokrat, demokrasi aşığı ve hoşgörülü biri olduğunu görünce gözyaşlarımı tutamayıp yere düşürüyorum.
hakaretle eleştiri arasındaki farktan bihaber olup muhalefet yaptığını sanan ödlekler gibi başıma bir şey gelmeyecekse de demeden açıkça ve korkmadan bir kez daha söylüyorum: recep tayyip erdoğan'ı sevmiyorum, sevmek zorunda değilim. görüşlerine saygı duymak zorunda değilim. ondan da, polislerinden de, savcılarından da, yargıçlarından da ve okyanus ötesindeki akıl hocasının ordusundan da korkmuyorum.
ne yalan söylim ben de sevmiyorum. tv'de rast gelsem küfürü basıp kanal değiştiriyorum. buna ve tayfasına aşırı uyuz oluyorum. malı götürdüler ve hala götürmeye devam ediyorlar. biri de çıkıp aga nedir bu demiyor amk.
çünküden ötesi yoktur. var ise de şovmen kılıklı bazı köşe yazarları vesilesi ile malum güçlerin ezberlettiği cümlelerdir.
bir de buradan doğru ana avrat sövmeler klavye külhanbeylikleri de artmış. oğlum bak; muhtemelen bacak kadar çocuksunuz, araştırmadan ezberletilmiş sahte bir vatanseverliğiniz var. şimdi bu adam sana hakaret davası açsa bir ton zırlayacaksın. abilerin diktatörlükle yönetildiğimizi falan ortaya atacak. değer mi be gülüm? şu filler çarpışırken arada ezilen sinek olmayın be gülüm, ah be gülüm...