Her seçim sonrası her iki kişiden birinin oy verdiği resmi olarak tespit edilen. Fakat Kim oy vedi lan buna diye soru soruldugunda kimsenin oyvermediği kişi ve türkiye cumhuriyetinin başbakanıdır.
hiç sevemedim seni, hiç başbakanım diyemedim. bazen kendime sordum ben mi hatalıyım, ön yargılıyım diye ama değil. sende kötü bir şeyler var adam. sen kötüsün.
halk neyse o da odur. halkın içinden, soğuk savaş döneminde sağcılaşan bu devletin yetiştirdiği bir halk çocuğudur. devlet gibi o da yolsuzdur, gemicik alır, ofer'le hoşbeş eder, devlet kurumlarını peşkeş çeker. ama şunu anlamamız lazım bu ve benzerlerini biz yarattık sovyet korkusu nedeniyle. onları düzeltmek ya da en azından çocuklarını düzeltmek de bizim işimiz.
kim ne derse desin 3 kelimeden oluşan ismi slogana çok yatkındır. partililer meydanlarda bunun avantajını sık sık kullanır. yalnız şu güneş gözlüğü ile beraber yürüdük biz bu yollardayı bitirmesi elzem oldu, şart oldu.
Not: Hayırlı uğurlu olsun efendim. Bu gün itibariyle en çok eksi oy alan 15. entry bu olmuş. Başbakan sevgisiyle yanıp tutuşan ne çok adam varmış sözlükte. Maaşallah.
türk milletinin ne istediğini ve ne istemediğini çok iyi anlamış başbakan.
genel olarak türk milleti ab üyeliği ister, pragmatizm ister, hızlı iş ister, kıvrak zeka ister, karizma ister. bütün bunlar erdoğan'da vardır. deniz baykal bu millete çekici gelmez. deniz baykal'ın başbakan olması imkansızdır. mesela mustafa sarıgül olabilir ama baykal olamaz. devlet bahçeli de olamaz.
bu halkın istediği turgut özal ekolünden bir siyasetçi. zaten şimdiye kadar sadece ikisi tek parti iktidarı olabilmiştir darbeden sonra.
edit: bu entry salt tespittir, kendi fikirlerim oldukça farklı.
demokrasi anlayışlarına gergi kolu soktuklarım bunu yıldız zannediyorlar.
taraf gazetesi ne idüğü belirsiz -yani gerçek mi, sahte mi belli olmayan- bir belge yayınladığında mal bulmuş mağrip gibi suç duyurusunda bulunan partinin başındaki şahıs bu adam.
ergenekon adlı ne idüğü belirsiz oluşumu -oluşum olup olmadığı da mahmeke kararı ile kesinleşmedi- katıksız darbeciler olarak yaftalayanların bol miktarda içlerinde olduğu partinin başındaki zat bu adam.
chp'nin 12 eylül 1980 darbesini yapanların yargılanmasının önünü açacak olan anayasa'daki geçici 15. madde'nin değiştirilmesi ile alakalı girişimini ise "sulu şaka" olarak dillendirmekte.
ortada darbe yok, iddia var "mağdur" edebiyatı üst düzey ancak diğer taraftan ortada darbeciler var onların yargılanmasını istemek ise "sulu şaka" oluyor.
akp de chp'ye "paket olarak yapalım" gibi bir teklif getirmiş yani bu madde hakkındaki değişiklik yapılırken bu madde ile alakasız ancak muhalefetin karşı olduğu birçok yasayı geçirmeyi pazarlık konusu edecekler. bu derece karakter sahipleridir kendileri!
12 eylül'de gladio'nun parmağı vardır! sen bir yandan kendi çapında gladio'ya savaş açacaksın, diğer yandan darbecilerin yargılanmasını istemeyi "sulu şaka" olarak nitelendireceksin?
ne ayaksın arkadaş sen?
sana demokrasi meteoru diyordum ama görüyorum ki, demokrasi meteorluğu bile sana 100-150 beden büyük.
sen ağlamaya devam et şukeranla "bizi bitirmek istiyorlar, bizi engellemek istiyorlar, biz aslında akız, bize ak deyin" diye.
kendini geliştirmeyi ve değiştirmeyi bir türlü öğrenemeyen insanların kendini geliştirebilen ve değiştirebilen ve bunuda açıkça ifade edebilen insanları anlayamamasından dolayı bir türlü anlaşılamayan insan.
"ekskiyuz mii, ekskiyuz mii. van minits, van minits lan! van minits."
bu sana yetiyordu davos fatihi! boşver utanma. van minits dedin davos fatihi oldun, bir de devamını getirsen dünyayı fethedeceksin. boşver dünya bize dar gelir, türkiyemiz yeter bize.
nasıl da güzel geliştirmiş kendisini. tramvaycı demokrasiden hukuk kararlarına "demokrasiye sıkılmış kurşundur" demeye kadar gelişmiş. vay be. sayın öcalan'lar, şehitlere kelleler de cabası. ulan yüzünüze tükürsem yarabbi şükür dersiniz. yazık ya. nerde yetiştiniz siz?
"Askerî savcının vermiş olduğu karar noktasında, bundan sonraki süreç, benim anladığım kadarıyla, arkadaşlarımla da yaptığım görüşmelerde, daha önce de ileri sürdüğümüz gibi sivil yargının bundan sonraki süreci ele alacağı noktasındadır.
Çünkü bir siyasi parti hedef alınmıştır...
Burada bizler, hükümet olarak gerekli olan çalışmaları yapıyoruz. Ama en önemli adım, siyasi parti olarak, iktidar partisi olarak, biz suç duyurusunu savcılığa yapmış bulunuyoruz.
Burada savcılık gerekli çalışmaları yapacağı gibi bizler de gerekli çalışmaları yapacağız.
Asker de kendi içinde araştırma yapsın
inanıyorum ki Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli çalışmaları yapacak. Çünkü Silahlı Kuvvetlerin içinde bu tür gayret, çaba var mı yok mu, orada da bu çalışmaların yapılması gerekiyor."
dünyanın arabuluculuğuna soyunmuş başbakan. önce sudan ile dünyayı barıştırmaya çalıştı. israil ile suriye'nin arasını yapıyor. hamas'ın uluslararası tanınırlığını sağlamaya çalışıyor. şimdi de iran ile abd'nin arasını düzeltecekmiş. israil-suriye olayı hariç bütün bu arabuluculuk girişimlerinde erdoğan en ufak bir etki yapamamıştır ve yapamayacaktır. böyle saçma şey olur mu? bütün batı dünyası sen tek başkanını yanına aldın diye darfur'daki soykırımı unutacak mı? iran ile abd'nin arasında bırak türkiye'yi ne rusya'nın ne çin'in ne de avrupa'nın arabuluculuk yapamayacağının farkında değil misin? hamas olayı zaten tam bir fiyasko. pkk'yı meşrulaştırmak adına müthiş bir adımdı. araplar bile arap olmayanlar arapların işine karışmasın dedi.
siyaset çocuk oyunu değil. tek itiraz etmediğim nokta tamam iran ile iyi ilişki kuralım. ama uluslararası tutuklama kararı bulunan sudan başkanını ağırlamak, iran ile abd'nin arasını yapmak falan bunlar ancak kör bir siyasetçinin yapabileceği hatalardır.
bir de psikolojisini anlamak açısından şu bilgiyi verelim; aydın'da birkaç ay önce bir miting sonrasında kendisine laf atan 13 yaşında bir çocuğun ensesini kavramış ve tırnaklarıyla çocuğun ensesinde yara açmıştır. vahşi şey.
uluslararası ilişkileri, 1923'ten beri olduğu gibi dünyaya kapıları kapatıp, sadece batının gönüllü kültürel ve politik sömürgesi olmaya izin verecek şekilde düzenlemek olarak babadan görmüş kişilere saçma gelir kendisinin dış politikası. pıt diye olmalıdır ya sanki herşey; isim ve güven kazanarak ekonomik ilişkileri geliştirmek, bazı yerlerde halkların bazı yerlerde hükümetlerin desteğini avlamak falan hiç sallanmaz.
halbuki dışarıdan bakmak diye bir sağlama yöntemi vardır ki, ne ulusal mitoloji kahramanlarımıza ne ağır küfürler ettirir...
ekonominin yılın ilk çeyreğinde %13,8 küçülmesinden sonra hiç utanmadan kürsülere çıkıp "ben sözümün arkasındayım, kriz ülkemizi teğet geçmiştir" diyecek olandır.
gerçi sürtttttürecek demişti ama bu defa da "birazcık girecek canım" da diyebilir.
aynı dönemde krizin merkezi abd %5,7 küçülürken ingiltere %2,4 küçüldü.
ayrıca fabrikaların iflas ettiği krizin merkezi abd'de işsizlik %8,1 iken, ülkemde %15,5 seviyesinde.
tabi aramızda fark var. değerleri oranlarda bizden daha iyi olduğu halde bu ülkelerde hiçbir aklı evvel yok ki bu amca gibi, "kriz teğet geçti" desin.
bizimki saldım çayıra, mevlam kayıra. ondan sonra utanmadan "teğet geçti" kemal abi'nin de onayladığı gibi, kriz sana teğet geçti!
başbakan olduğuna yıllardır inanamadığım, bir ilginç hikayeye sahip adam.
aslında ilginçliğinden de değil de sadece şunu merak ediyorum:
bu adama oy veren kişi, sen! sana söylüyorum. oy verdiğin adamın 2 çocuğu da yurtdışında en iyi okullarda bursla okudu. bursla! sen daha mahallendeki okuluna çocuğunun kaydını yapamazken bu sana dokunmadı mı! bu çocuklardan biri çürük raporu alıp askere gitmedi. sen oğlunu gönderdiğin de bu sana dokunmayacak mı? üstelik çürük raporu alan oğlu bir katil. devrin önemli ses sanatçılarından sevim tanürek'i arabasının altında sürükledi. üstelik 8'de 8 suçluydu. kırmızı ışıkta geçmişti ve peşindeki polislerden kaçmak için aşırı hız yapmıştı. 35 metre sürükledi. kendisine karakolda ehliyet sorulmadı. deliller anında karartıldı, belediye araçları kaza yerini suladılar. büyük bir hızla çürük raporu ayarlandı. ayrıca bu çocuk ehliyetsizdi. ani bir şekilde 3 ay önce alınmış bir ehliyet düzenleniyor. 3 ay hapis cezası ve çok az bir para cezası alıyor. ardından adli tıp raporunda tamamen kusursuz olduğu söyleniyor bu gencin. o raporu hazırlayan eyüp çakmak, sonrasında türkiye denizcilik işletmeciğili genel kurul yardımcılığına atandı. bu tamamen kusursuz genç askere gideceği zaman kendisine çürük raporu verildi. evet o kusursuz değildi bir anda çürük oldu. yarın senin oğlun askere giderken bu sana dokunmayacak mı? yarın senin oğlun haksız yere hüküm giyerse bu sana dokunmayacak mı? oğullarından birisi 2.5 milyon dolara gemi aldı. yanılmıyorsam 22 yaşında. oğlun 30 yaşında iş bulamadığı için intihar ederken bu sana dokunmayacak mı?
muhtemelen dokunmayacak çünkü sen bir aptalsın. dünyanın herhangi bir yerinde en azından türkiyeyle aynı medeniyet seviyesinde bir ülkede sırf şu üstteki paragraf nedeniyle bile bu adam başbakan olamaz. ülkeyi terk etmesi gerekir. ki bu yazdığım hakkındaki diğer olayların yanında hiçbir şey kalır. kısacası 24 yaşıma geldim ama hiçbir şeyden ümidim kalmadı. olmuyor.
akp ye oy veren insanları anlayamıyorum ve de sevmiyorum.
her konuşmasını dinledigimde şaşkınlıktan dilim tutulan, muktedir bir başbakan nasıl konuşursa, öyle dobra konuşan, geregine gerektigi sözü alnının çatına yapıştıran bir başbakan, egilmeden bükülmeden aldıgı oyu namus bilmiş insan bunlar, alışık degil bu ülke verdigi oyuna sahip çıkan başbakana, menderes vardı bi şehit edildi, özal vardı şehit edildi, her konuşmasında ettigim dua yı burada tekrar ediyorum, allah ona sahip çıksın korusun, ona şer düşünenlere, onun canını yakmak isteyenlerin oyunlarını boz, kendi başlarına çevir ya rab, diyorum, bu ülke 28 şubatlarda, 27 nisanlarda ne onursuz, ne haysiyetsiz siyasetciler gördü, haketmedigi koltuk için ugraşan didinen, ara rejimlerde koltuga oturmaktan ar etmeyen siyasetciler gördü, kelle hesabı oyu satılan cemaatler gördü bu ülke, hala da bazı yerlerde görülmektedir. onun konuşması bize şiir gibi, konuş ey başbakan, konuş daglar gibi, kendisini şah kral zanneden acizler, emekli parasını milletin ödedikleri, sana laf edemezler milleti, milletin seçtigine söz söylemek çok yakışıyor, en çokta sana yakışıyor, sen bu ülkeye lazımsın, ayagına taş degmesin...
ne deniz baykal ne devlet bahçeli ne mustafa sarıgül ne de bir başka siyaset adamı şu an için recep tayyip erdoğan'a ciddi bir rakip değiller. uzun bir sürede olamayacak gibi de görünüyor.
