--spoiler--
Gömdüm hepsini geliyorum
insan yaşıyorken özgürdür
Yaklaştım iyice geliyorum
Her insan biraz ölüdür
Biz de biraz ölüyüz
Ölüler ki bir gün gömülür
içimizde ki ölüler
Dışımızda ki ölüler
insan yaşıyorken özgürdür
insan yaşıyorken özgürdür
insan yaşıyorken özgürdür.
--spoiler--
r: bak herşeyi getirttim, yılbaşı sofrası.
k: bizim oranın yemekleri gibi olur mu bunlar?
r: söylenme sende hatun. 40 yılın başı bi yılbaşı kutluycam ailemle.. keyfimizde yerinde.
k: yerinde deme?
r: nolucaktı ya? baba oldum artık.
k: dur radyoyu da açayım ben
r: yeni yıla nası girersen öyle olurmuş.
böyle yaşıycaz bundan sonra(rakıdan bi yudum) ailece, mutlu mesut.
ben işten gelicem...
k: hah buldum
r: aç sesini aç
bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin
r: ...
k: anlatıyodun ne güzel, işten gelecen..?
r: ee sonra, sen kapıyı açıcan
k: hoşgeldin bey diycem, bak oğlun...
(dayı oğluna bakar)
vuslatın başka alem sen bir ömre bedelsin
r: sarılıcam oğluma her şeyi unutucam,
başka hiç bişeyi düşünmiycem, çünkü doğru olan o..
hiç bişeyi düşünmiycem
doğrusu bu. burası benim yerim. oğlumun yanı. burda geçiricem ömrümü.
k: ah ramiz ahh
(çocuk ağlar)
k: ben çocuğu uyutayaım da geleyim
.
.
.
hasan sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam. kartal yuvası bir kalede oturuyor. alamut kalesi'nde. krallıkları deviren, adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam.
o zamanın selçuklu sultanı selahaddin, bu hasan sabbah'ın peşine kelle avcılarını göndermiş; hasan sabbah'ın kellesini istemiş.
gel zaman git zaman, hasan sabbah'ın elçisi sultana gitmiş saraya. elçi gelmiş demiş ki "sultana bir lafımız olacak." sultan "buyur söyle" demiş.
elçi bakmış şöyle, demiş ki "bu kalabalık olmaz." sultan kalabalığı göndermiş.
elçi demiş ki "bu korumalar da gitsin, lafım sana" demiş. sultan iyice merak etmiş, korumaları da göndermiş.
o zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış, demiş ki "onları da gönder".
sultan demiş ki "onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim, biz üçümüz bir kişiyiz" demiş. "haydi söyle yahut da git".
o zaman elçi, o iki kölemen korumaya dönmüş, demiş ki "size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara kıyın desem naparsınız?"
iki adam tereddüt bile etmemiş: "emrin olur" demiş.
bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. ertesi gün sultan selahaddin, hasan sabbah'ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.