varoluşçuluğun temelden hikayesini kaos teoremi ile harmanlayıp,osmanlı zamanında geçen veya geçmeyen, sadece bir gözün yansıması olan muhteşem ihsan oktay anar eseridir.üç kere farklı amaçlar için okunabilir;ilki sadece lezzetli bir kitabın keyfine varmak için.ikincisi,felsefe bütünü altında önümüze gelen izm lerin nasıl romanlaştırılacağını görebilmek için ** ,üçüncüsü kitaptaki eşsiz hayal gücünden feyz alabilmek için. *
ihsan oktay anar
(bkz: efrasiyabın hikayeleri) **
(bkz: Amat)
(bkz: Suskunlar)
ilk 60 sayfası sıkan hatta abartıldığı kadar da değilmiş diye düşündüren ama 60. sayfadan böyle düşünmekle resmen bok yediğimi anlamama sebebiyet vermiş muhteşem kitap.
başlangıçtaki ağır cümleler insanı ürkütse de,bırakmayınız. zaten biraz daha devam edince isteseniz da bırakamayacak ve bir ihsan oktay anar takipçisi haline geliceksiniz.
kitabın film olacağı hakkında epeydir söylentiler var ancak merak ediyorum hangi türk yönetmen böyle bir kitabın büyüsünü bozmadan, izledikçe kendine çeken bir film haline getirmeyi başarabilir?
şimdi mustafa altıoklarağır roman gibi bir yaklaşım ile bu kitabı filme aktarırsa eğer yeni bir kült film ortaya çıkartır.. ama bunu yürekten istemesi gerekir.. yetkin dikinciler'i de kesinlikle oynatması gerekir, artık bünyamin mi olur, ebrehe mi olur, hınzıryedi mi olur bilemem ama kesinlikle oynaması gerekir..
ilk sayfasına baktığımda hayrete düştüm açıkcası nasıl biter bu kitap diye. Onca anlaşılmayan kelime arasından kendime uygun gördüklerimi çektim çıkardım ve bir sayfayı öylesine okudum derken kitabın sonunda buldum kendimi. Bir kitap nasıl bir gece de bitebilirmiş bunu anladım hemen oracıkta. Gerçekten iyi kurgulanmış, akıcı bir kitap, kendinizi hangi karakterin yerine koyacağınızı kestiremiyorsunuz. Şiddetle tavsiye edilir.
yıllar önce ilk 10 sayfasını 1 ayda geri kalanını 2 günde okuduğum kitaptır. diline alıştıktan sonra sürükleyicidir. her bölüm yazarın daha sonra başka bir hikayeye bağlayacağı bir hikaye ile başlar . son dönemde ıssız adam filmininde tek kare görünmesiyle gündeme gelmesi iyimidir kötümüdür bilinmez.
hiç bir türk yönetmen şu an için bu kitabın filmini çekemez.açıkcası tim burtonın da çekebileceği ni tahmin etmiyorum bu işin altından kalksa kalksa jean pierre jeunet kalkar tabi kankisi marc caro da olursa vallah tadından yenmez.umut fakirin ekmeği işte...
hayranlık uyandıracak kadar özgür bir roman. yazarın zihnini bu kadar özgürce kağıda aktarabilmesi, kıskandırıyor.
--spoiler--
Hiç korkusu olmayan insanların hayatını baş kahraman olmadan anlatan romanda, masalsı bir istanbul'da Topkapısı ile beyazıt arasını bir adamın 15 dakikada yürüyeceğini üstelik yoluna devam ederse başının ağrıyacağını düşünüyorsunuz. bu kadar güzel ayrıntılarla sizi hayran bıraktıktan sonra. kendine güvenin son aşamasında olan yazar, tüm romanda olduğu gibi içinden geldiğince bitiriyor kitabını. size ise efrasiyab'ı uyandırmak kalıyor.
--spoiler--
gerçeküstü tarihsel anlatımın güzide örneklerinden biri.
anar'ın, bu kitabı ile eco'nun ' (bkz: baudolino)' adlı eserliyle benzeşimler mevcut hangisinin önce yazıldığını bilmesem de, anar için; eco'nun üstünde, poe'nun altında bir yazar dilebilirim.
anar, türk romanının en iyi yazarlarından biri kesinlikle okunmalı.
rivayet edilir ki;
...
Bilge- Üzerindeki cübbe nasıl ki yünden meydana geliyorsa, müzik de aynı şekilde sessizlikten meydana gelir. işte, içinde yaşadığın dünya da, bu şekilde hiçlikten yaratıldı. Ama hiçliğin öteki adı olan boşluğun bir parçası artmıştı. Bu parça ikiye bölündü ve birisi, boş bir levha olarak sana verildi. Senin gördüğün karanlık işte bu levhadır. Boş olduğu için onda elbette ki ışık yok, böylece sen levhada karanlığı görüyorsun. Ama dünyanın yaratıldığı boşluğun bir parçası olan bu karanlıktan sen, düşler yaratıyorsun.