filmde vincent vega butch tarafından öldürülürken oldukça şaşırmıştım, filmin devamında ise nedeni anlaşıldı; jules bu işi bırakmış, çünkü vurulmamasını bir işaret olarak görmüştür, temiz bir hayata geçmesi gerektiğini düşünmüştür. filmin sonunda ezekiel 25 17 ile verdiği mesaj da budur zaten. vega ise tam tersi istikamette yoluna devam etmiş ve sonunda ölmüştür.
reservoir dogs gibi aşmış bir filmle kariyerine başlayan tarantino abimizin şaheseri. sıkıldığımda youtube'tan jules'un tiradını açıp tekrar tekrar yarılıyorum.
hani muhteşem yüzyıl da kaşlarını çatıp ellerini arkada birleştirerek manzara seyreden sultan sülüman var ya. ha işte öyle geniş bi adam. insanın sessice yaklaşıp kafaya şaplak atası geliyor.
Vakti zamanında, beyazperdede izlemek için sinemaya gittiğimizde, önceki seanstan çıkan arkadaşın kardeşi tarafından, ' abi girmeyin filme, makinist tüm filmi karıştırmış, içine sıçmış it..Başka sinemaya gidin, orada izleyin' diyerek bizim başka bir sinemaya gitmemize sebep olmuş filmdir.
tüm dünyaya aslında bir filmin nasıl olması gerektiğini öğreten filmdir. hemen hemen bütün filmlerde olaylar başrol oyuncusu ve yan elemanı etrafında dolaşırken tarantinonun bu baş yapıtında; başrol oyuncusu yoktur. tek bir senaroy da yoktur. filmde kimin haklı olduğunu da bilemiyorsunuz. yani bence bu film hayatın kendisidir.
film hakkında sinemalar com'da '' Başarılıı baya ama anlamadıgım ıkı sey john travolta vuruldu nıe ölmedı '' yorumuna rastlayıp çok sesli gülmeme neden olmuştur. ayrıca quentin tarantino denen insan evladı gerçektende farklı, kendine has bir yönetmen ve yazardır.
kurgusu, diyalogları ve oyunculuklarıyla harika.. ancak senaryosunun yarım kalmışlığı ve vasatlığı ile fazla abartılmaması gerektiğine inandığım bir film. 'pulp' işte adı üstünde. birşey anlatma derdinde değil bu film.. mantık yok içinde ama devasa bir kurgusu harika diyalogları var. o yüzden güzel o yüzden efsane.. royale with cheese var, o ana kadar görülmemiş dans figürleri var, domuz etiyle sincap etini karşılaştırma var, mr. wolf gibi bir problem-solver var, açınca sarı sarı parlayan 666 şifreli bond çanta var, uncomfortable silences var, bad motherfucker var, zed's dead baby var.. herkes de görüyor birbirinden ne kadar alakasız, bağlantısız şey varsa hepsi bu filmde harika bir kurguyla birleşiyor. yani, 1994 yılında kendi tarzını yaratmış o ana kadar olmamışı oldurmuş film.
herkesin tarzı değil demem o ki. her izlediği filmde mantık arayan, filmi %100 anlamak isteyen, filmlerden beklentisi belgesel tadında film izlemek olan tiplere özel değil.. yahu nesini seviyorsunuz demeden önce bunu düşünmek gerek.
müziklerin sahne ile olan uyumlarına değinmiyorum bile. bu konuda belki de en başarılı filmlerden biridir. o muhteşem müzikler için çekilmiş bir film izlenimi veriyor bana her defasında. klip gibi düşünülebilir..
kısaca bu filmi izledim hayatım değişti filmi değildir bu film.