arşivlik filmlerin başında gelir. bazı sahneleri uzun olmasına rağmen başarılı diyalogları sayesinde izleyici sıkmaz. ilk izlemede hemen anlaşılmayabilir, tekrar izlendiğinde tadı bir kat daha artar. sinema dünyasında farklı bir değeri ve konumu olan filmlerden biridir. john travolta ve uma thurman her zamanki gibi oyunculuklarını konuşturmuşlardır.
2-3 yıl kadar önce evlenmek üzere olduğunu bildiğim, dolayısıyla şu aralar çocuk çocuğu karışmış olduğunu tahmin ettiğim yazar. yazar dememe bakmayın, yazdığını göremiyoruz şu aralar.
hayatında ilk defa rejim yapıp 4 kilo vermiş insan. ama hala nutelladan vazgeçmeyecek kadar asildir sülaleden. los vs adanalı başlığına süper baba fiko yazmamak için kendini zor tutan insandır. eczacı kadına hala uyuz olur fiko'yu bıraktığı için. yalan rüzgarında victor vardı hatunları götürürdü hep ona hayran kalmışımdır. ne potansiyel vardır kardeşim.şimdi behlül varmış namı almış gitmiş. yakışır.
ayrıca bizimkilerdeki sabri beyin;
galata'dan at beni at beni
in haliç'e tut beni tut beni
şarkısını senelerdir mtv'de 1 numara olamamasına hep üzülmüşümdür.
kendisine "pulp" diyen ilk ve son film. konusunun filme yayilisi son derece ilgi cekicidir. düzene konmus hali kabaca su sekildir;
vince ve jule wallace icin calisan gangsterlerdir. bilemedigimiz bir cantayi wallace´a vermekte gecikmis üc dört gencin icabina bakmaya sabahin saat 7 bucugunda giderler, cantayi aldiktan sonra, disarda olaylari takip etmekte olan bir dördüncü genc hisimla iceri dalar, ve tabancasininmagazini bitene kadar ates eder, ve hepsini iskalar. jule bunu bir "mucize" olarak algilar, öldürmedikleri son adami yanlarina alarak olay yerinden ayrilirlar. birsey anlatirken vince arabanin arkasina oturttuklari öldürmekdikleri adamin kafasina "yanlislikla" ates ederek öldürür, sehrin tam ortasindalardir, tanidiklari birilerine telefonlar ederler, sonunda hizli arabalar kullanan wallace´in adamlarindan birisi onlara yardimci olur. arabayi beyin ve kafatasi parcalarindan temizlerler,bu temizligi yaparken üstleri baslari berbat olur, kiliklarini o arkadaslarinin verdikelri tisört ve sortlarla degistirirler. sonra (bu olaylarin hepsinin sabah oldugu unutulmasin) canlari kahvalti etmek ister, bir kafeterya da kahvalti ederlerken acemi bir cift restorani soymaya kalkisir, o sirada vince tuvalete girer, jule yalniz oturuyordur, sonucta, jule az evvel basina gelmis mucizen in etkisi altinda bu acemi soygunculara bir tür "hutbe" de bulunur. sonra wallace in karargahi olan bara aldiklari cantayi vermeye giderler.
wallace o sirada butch adli bir boksörle bi boks macini manupule etmeye calisiyordur, butch(b.willis) 5.raund´da yenilecektir. bunun karsiliginda büyük para alir, parayi alip isini bitirdikten sonra, bardan bir sigara alir, o esnada vince barda oturuyordur,butch´a hakaret eder. bu butch´in hic hosuna gitmez.(belki de butch bu hakaretten ötürü yenilmesi gerektigiyle ilgili görüsünü degistirmistir, orasi aciktir, filmde aciklanmaz.)
sonrasinda vince wallace´in karisini yemege cikarir, daha önce aldigi eroin paltosunun cebindedir, kokain almaya alisik olan wallace´in karisi eroini kokain zannedip ceker ve ölümle burun buruna gelir, zor kurtarirlar.
ayni esnada butch´in boks maci olmaktadir, butch macin 5.raundunda düsecegine tutar, rakip boksörü ilk raund´da öldürür, ve arka pencereden kacar, esine de bu konuyu haber vermistir, evlerinden zaten kacma planiyla ayrilmislardir, ancak butch´in bir kol saati vardir, ve bu saatin manevi degeri cok yüksektir, butch´in karisi saati evde unutmustur, butch bundan dolayi eve geri gider, ve wallace´in adami vince o sirada evdedir ama o esnada tuvalettedir,butch bunu o an icin farketmez, fakat sonra otomatik silahi görür eline alir, ve tost aletinin beklenmeyen ötüsü yüzünden vincent´i öldürür, sonra disari cikar, arabayla giderken esas patron wallace´i yoldan karsidan karsiya gecerken görür, ezmek icin arabaya tam gaz verir kaza yapar, sonra malum müzik dükkanindaki "tecavüz" sahnesi vardir, wallace onu öldürtmenin pesinde olmasina ragmen , asagidaki odada wallace´i fiili livata olayi halindelerken yukardaki dükkanda buldugu bir samuray kiliciyla wallace´i kurtarir, wallace´te butch´i bu kiyagindan dolayi, "los angeles´tan ayrilmasi sartiyla" affeder.livatacilardan birisi polistir, ismi zeth ´tir, ve bir chopper kullaniyordur, harley- herhalde-, zeth´in anahtarlarini alir, ve evine gidip karisini alarak ortadan kaybolur. harley´le ana yola ciktiklari sahne, zamansal olarak filmin son sahnesidir.
filmin zamansal olarak düzene koyulmus sekildeki konusu böyledir.
film de vincent ölür,, kötü adamlarin patronu wallace´e hem de polis,gercek manada tecavüz eder, butch kötü isler yaptigindan "kilpayi" tecavüzden kurtulur, ancak jule, o cantayi aldiklari evdeki "mucize" yüzünden kendisini tamamen olaydan kurtarir. yani iyiler kazanmis olur, ancak bu mesaj son derece dolayli ve kesinlikle klise olmayan bir sekilde,"indirekt" olarak verilmektedir.
pulp fiction, kesinlikle pulp falan degildir, ve film tarihinde cok özel bir yere sahip bir filmdir, kliselesmis filmlerin hepsinden cok daha özeldir.
tarantino'nun uçuk kaçık bir yönetmen olduğunu, kendine has bir sinema dili ve anlayışı olduğunu biliyorum. ama ben sevmiyorum bu tarzı, anlamıyorum bu dili. bu filme kötü film dersem taş olurum ama bu filmin sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olduğuna da kimse ikna edemez beni. evet dans sahneleri, replikler çok iyi. ama karakterler çok uçuk kaçık. ben, beni içine alan filmleri seviyorum. karakterlerin benim hayal dünyamda film bittikten sonra da yaşamasını istiyorum ama tarantino filmlerinin hiç birinde tatmadım bu hissi. bir tarantino filminin içine girmeyi bir türlü beceremedim. tabii tarantino kötüdür demek değil bu sadece bana hitap etmiyor diyorum.
bir de şunu anlamıyorum: ben sınırlı olan sinema bilgimle diyorum ki tarantino herkesi seveceği, anlayacağı bir yönetmen değil; ama kimle konuşsam tarantino hayranı. iyi de arkadaş madem hepimiz bu kadar sinemaseveriz, bu adamı çözmüşüz kim izliyor lan o zaman bu recep ivedik serilerini, çılgın dersaneyi...?
sevmedim,sevemedim imdbtop 250 listesinden top 5i zorlayan bu filmi; gayet gereksiz ayrıntılarla dolu, sinemanın çoğu kurallarını ihlal eden bir tarantino filmi.
özellikle jules karakteriyle bana göre dünya sinemasının en iyi karakterlerinden birini yaratmış müthiş tarantino filmidir. diyaloglara ve oyunculuklara söyleyecek söz yok.
an itibariyle 1239 karması olduğu görülen yazar. darısı grand ekinoks'umuzun da başına inşallah (eksi-artı farketmez, önemli olan rakamlar ne diyor...)
13 mayıs 2009 beşiktaş fenerbahçe maçı sonrasında tüm aramalara rağmen kendisine ulaşılamamış, hakkında düşen uganda uçağı ile ülkeyi terkettiği söylentileri ayyuka çıkmış yazar. neyse ki kendini gösterdi de rahat bir nefes aldık.*