şahsımı uzun zaman sonra sinema salonuna götüren film. sebebi de filmin hem bir michael mann filmi olması ve elbette hem de johnny depp ve christian bale faktörüdür. verdiğiniz her kuruşun karşılığını alabileceğiniz bir film. yani "hacı dvd'si çıksın öyle izleyeyim" diye nadasa bırakamamanız gereken filmlerdendir. johnny deppthe pirates of the caribbean trilogy'sin de olduğu gibi yine döktürmüştür. christian bale ise bizim için hala the dark knight'tır.. ve öyle kalacaktır...
banka soygunu esnasında banka müşterisine "sadece bankanın parası" repliğinden sonra bir de;
- çünkü artık benimlesin.
* senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum.
- indiana mersfield'da bir çiftlikte büyüdüm, annem 3 yaşımdayken öldü, babam beni dayaktan öldürürdü. çünkü beni nasıl yetiştireceğini bilmiyordu. beyzbolu, sinemayı, iyi giyinmeyi, hızlı arabaları, viskiyi severim. bi de seni...
başka ne bilmen gerekiyor?
* ...
repliği ile akılda fena yer etmiş olan filmdir. birkaç replik daha vardı ama şimdi filmi izleyecek gelecek nesiller için bu kadarı yeterli olsa gerek.*
hala izlemeyenlerin çok şey kaçırdığı filmdir. micheal mann yine mükemmel bir iş çıkartmıştır. konusunu hiç bilmeden oyunculara ve yönetmene bakarak girdiğim film tabi ki beni yanıltmadı. ve tabi ki johnny depp bir kez daha kendini kanıtlamıştır bu filmde. *gerçek bir banka soyguncusu dillinger'ın hayatı ve son nefesi gözler önüne serilir. son sahnede keşke gerçek olmasa da anlatılanlar ölmese burada dillinger denir film izlenirken. hep bir merakla beklenir şimdi ne olacak diye. kulaklarda diana krall'ın enfes sesiyle black bird kalır film esnasında, film sonrasında. mükemmel bir aksiyon, mükemmel bir aşk, mükemmel bir dram. izlenilesidir.
bu filmde bir sahne var ki - en sevdiklerim arasında ilk 3 e girer- otis taylor'ın ten million slaves şarkısı eşliğindeki güzel çoçuk floyd'un (charles arthur floyd) dedektif melvin purvis'den kaçışıdır.
şarkı için:
aynen aktarıyorum:
( floyd ormanlık alanda kaçarken peşinde dedektif melvin purvis ve 5-6 memur onu kovalamaktadırlar. floyd düzlük bi alana geldiğinde dedektif silahını ona doğrultur biçimde)
dedektif: floyd dur.
(floyd döner isabet almadan elindeki makinalıyla kaçarken ateş eder, dedektif de elindeki tüfekle bir el ateş eder ama vuramaz, floyd hala kaçar, 2. isabetini alır ve floydu karaciğerine yakın bir yerden vurur. yerde can çekişmek üzere olan pretty boy floydun yanına gider, floyd silahını çeker ama dedektif elindeki silaha tekmeyle vurur sonra silahını floyda doğrultarak.)
dedektif: güzel çoçuk floyd tutuklusun evlat.
floyd: adım charles, charles floyd. sen kimsin.
dedektif: melvin purvis, soruşturma bürosundan. arkadaşın harry campell nerede.
floyd:(gökyüzüne bakarak.) galiba ölüyorum, cehennemde görüşürüz. ( ve ölür.)
banka soygunu ve hapishaneden kaçış sahneleriyle izleyenleri memnun eden filmdir. ayrıca büroda çalışan acemi memurlarla, sonradan gelen (sanırım teksas'tan gelmişlerdi) ve saha tecrübesi üst düzey olan memurlar arasındaki farkı çok iyi yansıtmayı başarmış bir filmdir. john dillinger'ın ormandan kaçışı sahnesinde dedektif winstead(Stephen Lang)'ın yaşına rağmen gösterdiği büyük çeviklikle son anda yere yatıp delik deşik olmaktan kurtulması gerçekten etkileyiciydi. marion cotillard'ın güzelliği ve fransız zarafeti de filme hoşluk katmaktadır.
"Bryan Burrough'un Türkiye'de yayınlanmayan Public Enemies: America's Greatest Crime Wave and the Birth of the FBI, 1933-43 (Halk Düşmanları: Amerika'nın En Büyük Suç Dalgası ve FBI'ın Doğuşu) adlı kitabından uyarlanan film, Hollywood'un gerçek bir hikayeye en çok yaklaşan filmlerinden birisi olarak değerlendiriliyor.
Olaylar Amerika'nın Büyük Bunalım yıllarında gerçekleşir ve dönemin en ünlü suçluları ve yeni oluşan FBI arasında yaşananlar anlatılır."