bir küçücük aslancık varmış bu duruma örnektir. baba aslan vurulduğunda ağlayan çocuk bendim, evet. küçücük çocuğa böyle şarkılar öğretilir mi allasen.
dağlar ardında bir orman varmış,
o ormanda hayvanlar mutlu yaşarmış.
bir adam gelmiş, çokta zalimmiş.
tek tek kesmiş onları, yakmış ormanı.
güneş doğmamış, yağmur yağmamış.
o adamın sonunu gören olmamış.
şimdi bile yazarken içim ürperiyor, ne mantıktır sabil sübyana bu şarkıyı öğretmek hala anlamış değilim.
masa üstünde çiçek, elbisem dikilcek.
masa üstünde çiçek, elbisem dikilcek.
anne haberin olsun bu şerbet içilecek.
anne haberin olsun bu şerbet içilecek.
çantamı aldım koluma
çıktım asfalt yoluna.
çantamı aldım koluma
çıktım asfalt yoluna.
ben bir subay beklerken çöpçü de girdi koluma.
ben bir subay beklerken çöpçü de girdi koluma.
ayakkabım taş atar, çöpçü bana göz atar.
ayakkabım taş atar, çöpçü bana göz atar.
gözün kör olsun çöpçü elalem bize bakar.
gözün kör olsun çöpçü elalem bize bakar.
kedi camdan atladı, apandisti patladı.
kedi camdan atladı, apandisti patladı.
bunu gören fareler dans etmeye başladı.
bunu gören fareler dans etmeye başladı.
***dansı vardı bunun bir de. 2 tane kız arkadaş yapardı her gün. şu anda bile gözümün önündedir. hele o farelerin dans etmesi kısmı...resmen elleri havada dönüyordu kızlar.
mini mini bir kuş donmuştu pencereme konmuştu. aldım onu içeriye cik cik cikcik ötsün diye pır pır ederken canlandı ellerim bom boş kaldı....
herkesin bildiği bu şarkı ile , daha 7 yaşındaki çocuğa;
''iyilik yaparsın; ama sonra birden döt gibide ortada kalada bilirsin, işte hayat budur''
felsefesi verilmeye çalışılır. sen daha bu çocuktan iyilik bekle. mümkün değil...
trâ lâl lâl lâ tra lâl lâl lâ işte eliiiiiiiiiim
trâ lâl lâl lâ tra lâl lâl lâ dans edeliiiiiiiim
daaaans edip de eeeeeğlenmek
en büyük zevkim beniiiiiiiiiiiiiiiiiim.(burası evet tam burası şu "i" harfinin uzatarak söylendiği bölüm o öğretmenin zaten büyük olan burun delikleri daha bir büyürdü bu esnada içine çekecek diye büzüşürdüm rahatsız sıramda. o iğrenç koro sesi kulağımı tırmalarken ses vermeyen ağzımı harflere uygun şekilde açıp kapatırdım. iğrençti harbiden mına goyimmm!
şu şarkı küçümenlerin yüzlerini kızartırdı *:
aslan kral gelecek haftaya
bekliyorum bekliyorum deniz kenarında
kiminle kiminle kiminle beraber *hedeeyle hedeeeyle hedeyle beraber
sonra bunlar kol kola girerler dönerek dans ederler. çok romantik! *
ilk olarak işaret parmağı ağzın içinde ooooooo diyerekten dolaştırılır, ardından tükürükle ıslanan parmak üste sürülerek kurulanır. en son;
portakalı soydum
baş ucuma koydum
ben bir yalan uydurdum
duma duma dum
kırmızı mum
dolapta pekmez
yala yala bitmez
ayşecik cik cik cik
fatmacık cık cık cık
sen bu oyundan çık
çıka çıka çık **
bir gün bir gün bir çocuk evede gelmiş kimse yok
açmış bakmış pipiyi sivilce sanmış pipiyi
sıkmış sıkmış patlatmış
manitası gelmiş kurtarmış
yaptığından zevk almış.
güneş ışığı gibi bir kız gelmiş dünyaya (betimlemeye bak hele)
onun adı nalan küçük elif derlerdi (muhtemelen nüfus memuru elif yazmamak için inatlaşmıştır.)
unga unga elifçik ağzı burnu minicik
aradan yıllar geçmiş, elif okula gitmiş (seneler ne de çabuk geçiyor...)
elif okul güzeli sınıfın birincisi
aradan yıllar geçmiş elif genç kız olmuştu
mutlu bir yaşam sürüp bir de bebeği olmuştu
aradan yıllar geçmiş elif nine olmuştu
konu komşuya kazak çorap örerdi (çocukları bakmayınca zavallı elif nine böyle geçim sağlıyor demek ki; çocuklara "merhametli olunuz" nasihati olsa gerek)
bir cuma akşamı elif öldü...
falan filan. gerisini hatırlayamadım ama böyle biyografik bir şarkıydı. nüfus kayıtlarına nalan olarak geçen elif için bir sevinir, bir üzülürdük.