izlerken bir an olsun sıkıldığımı hatırlamıyorum, bu kadar mı zekice yazılır bu kadar mı heyecan verici kusursuz olur bir dizi tek kelimeyle mükemmel bir daha böyle bir senaryoyla karşılaşır mıyız bilmiyorum.
prison break tartışmasız dünyanın en güzel dizisidir. evet. oz, lost farketmez prison break affetmez. prison breakın bana kattığı okadar cok sey varki. hangisini sayıyım? bu dizide cok sey öğrendim cook. hele o michael scofield'in bakışları yok mu. off erkek olduğum halde bayılıyorum adama. ayrıca michael scofield'in kağıttan ördeğiyle cok kız kaldırdım. ehehehe.
3. kez tekrardan izlemeye başlayacam sanırsam. ya yuh be. ulan 2 kere üst üste izledim, sonrasında 5-6 dizi izledim fakat yine buna dönücem gibi.
dexter, breaking bad, house, oz, supernatural, fringe izlediklerim. daha da izleyecek bir şey bulamadım, tekrardan başlıyorum. eğer öneriniz varsa başlatmayın bana ya.
izlenildiği vakit dizi ile aranızda bağ oluşması muhtemel dizidir. güldürür,ibret aldırır,ağlatır,sızlatır. her şeyi içinde barındıran,nadide dizilerdendir. bitmeseydi bayağı bir izlerdim bunu. okulu falan bırakırdım ! scolfied artislik yaptı kadına öldü. belki düzelecektin puşt ?
önemli edit: türkçe seslendirme ile izlemeyin,dünyadan soğursunuz.
oz'dan daha iyi olduğu söyleniyor. ikisini de izledim ama yine de prison break daha iyidir bence. bi de şöyle bişe var prison break'ı artık herkes biliyor ve konuşuyor diye oz'u bilenler farkım olsun diye oz daha iyidir diyorlar. hayatında tek yabancı dizi izleyip en iyi dizi prison break diyenler olsa da, öyle abi.
hayatım boyunca unutmayacağım dizi, bu dizinin 4. sezonunun bitmesiyle "paranın hiç bir değeri yokmuş" dedim kendi kendime, nereden vardıysam bu kanıya vardım işte, bakış açımı ufaktan değiştirdi.
diziden yakaladığım bazı tespitler,
bu adamlar hapishaneden çıktıktan sonra neden hiç yemek falan yemiyor bi yerde, hiç yemek yerken falan göremedim,kaç sezonu yemek yemeden açmı aç bitirdiler.
scolfield ın sarah* ı yattığı hapishaneden kaçırırken, çok fazla mantık hatası yakaladım, sen nasıl infra red olması gereken güvenlik kapısından yürüyerek geçiyorsun diye sorarlar adama.
ha birde scolfield gibi zeki bir adamın, abisine ne kadar para kalıp kalmadığını bilmezmi, hiç para kalmamış, lincoln gidip birilerinden para almış, scolfield a bu para babamdan kaldı demiş, oda yemiş.*
sara tancredi saçını kestirdikten sonra daha da çekici gelmeye başlamıştır. t-bag ve skofiyıldın zekice kaçışları,planları; mahone'un aynı zekilikte onları arama çalışmaları dadından yenmez dizinin. mistır bellik de bizim parmaklıklar ardında dizisinde ki ekrem karakteri gibi lan.
işte bu yapımı ayakta alkışlarım her bölümünü büyük merakla izlemişimdir. başta 1 sezon olarak tasarlanan sonra tutulunca uzadı ama adamlar harbi yazmış 4 sezon ama hiç sıkmadı hikaye çok iyiydi. her sezon başka konu ilk sezonu hapisten kaçmak, ikinci sezon polislerden kurtulmak hapishane dışında kaçmak, üçüncü sezonda yine başka hapishane 4.sezon sila adlı bi alet üzerineydi bi türkiyedeki uzayan dizilere bakınız bide prison break türkiyede diziler saçma sapan çok uzuyor.. final break adlı movie si var birde oda mükemmeldir.. izleyin izlettirin.
2 günde bir , bir sezon bitirerek zamanımı tüketen bağımlılık yapan bir dizi. şükür bitirdim de kurtuldum. zamanınız çok, yapacak işiniz yoksa buyrun izleyin.
üniversite yıllarımın kaçamağı olan dizidir kendileri. bir arkadaşımın "sende laptop mu var? prison break diye bir dizi var. neden indirmiyorsun?" cümleleriyle başlayan bir serüven oldu. derslerden, kimi zaman aileden uzaklığın verdiği yanlızlık hissinden, beynin yorgunluğunu alan bir eğlenceydi benim için.
scofield'ın zekasına her geçen bölüm duyulan hayranlığın artmasıyla kendine bağladı. sanki bende o kaçışın içindeydim. dersten yurda döndüğümde bakalım bugün kaçabilecekmiyiz heyecanıyla açıyordum laptop-ı. sürükleyici dizi bu olsa gerek. sanki sarrah'a bende aşıktım.
lost gibi konuları uzatıp uzatıp sıkmıyordu ilk sezon. ikinci sezon heyecan biraz düşmüştü. hapishane sahneleri olmayışından kaynaklansa gerek. ama üçüncü sezon ile birlikte geçmişi yad edercesine hapishane temasıyla geri dönmüştü. bir ve ikinci sezonlar en sevdiğim oldu. dört tam bir hayal kırıklığı oldu. ama hafızamda önemli bir yer edindi bu dizi. scofield'ı daha sonra resident evil'da kafesin içinde görmemle birlikte yüzümde oluşan tebessümü hatırlıyorum. nefes alsın yeter felsefesi gibi hapis edilsin de kafes de olsa yeter diye aklımdan geçmedi değil hani.
haksız yere idama mahkum edilen abisini kurtarmak isteyen bir gencin neler yapabileceğini ve bu uğurda başından geçenleri anlatan gelmiş geçmiş en iyi amerikan dizileri listesinde mutlaka ilk beşte olması gereken dizi. ayrıca dizinin yayınında ve yapımında emeği geçen herkese: üstatlar, helal olsun, elinize sağlık demek istiyorum.