bu entry'e kadar serbest nazım türü ile post modern şiir arasındaki farkın ne olduğunun tartışılmadan yazılan şiirlerdir. Hiç birisi post-modern değildir.
Çünkü şiirlerin hepsinin
"bu vatan için ne yapmadık ki
kimimiz nutuk attık,
kimimiz öldük" (orhan veki kanık) şiirlerinden farkı yoktur. Orhan Veli modern olduğu için bu başlık altındaki şiirlerin hiç birisi, post-modern, yani kelime anlamı ile modern sonrası değildir.
Yazılan bir şiirin post-modern sayılabilmesi için, uçuk kaçık, abuk-sabuk olması hiç birşekilde yeter sebep değildir.
Post-modern olan bir sanat ürününe benzemesi iyi bir ölçektir.
Kısaca pos-modernizm.
ilk defa mimaride ortaya çıkmıştır. Bir mimari eser, dönemin özelliği ne ise onu barındırmak zorundadır. Ama post-modern mimari, örneğin roma sütünu yanına piramdi koymak demektir.
Bu anlamda post-modern sanat meta anlatının yer almadığı her anlatı türünün bir araya gelebileceği sanattır demek yanlış olmaz.
Şiir bazında düşünürsek
aruz ölçüsü ile 11 heceli bir şiir yazarsanız buna post-moern denebilir. Aklınıza geleni yazmak değil.
Ha akla gelen post-modern şiir olamaz mı? Olabilir tabi ama o zaman ciddi aykırılık içermesi gerekir. Marcel duchamp'ın yaptığı gibi bir pisuvarı sanat eseri olarak sergilemesi ve sanatçı olarak sadece psiuvara imza atması gibi olmalı. Ya da ismini hatırlamadığım bir sanatçının New Yok Sanat Müzesine bir kamyon kum yığması ve işet sanat bu demesi gibi olmalı.
Kısacası sayın post-modern şiir yazdığı sanısındaki sevgili yazarlarımız, yazdıklarınız malesef post-modern değil.
Ha bana yaz derseniz, normal şiiri bile yazamayan ben haddimi aşıp, biriki kelime yazıp, aha post-modern şiir yazdım, diyemem.
kavun tatli olmali
pedro deli olmali
bira köpük olmali
tey tey yaparken
ayak kaymamali
sonra canak cömlek kiriyor
ondan sonra isin gücün yoksa
acile git
o zaman gerçek bir deneme, madem anlamayıp anlamlandırıcaz değil mi...
sadece bir gürültüydü belki
yanımdan geçen tramvayın
anlamsız çanları
nereden geldiği belli olmayan
bir müzik
arka sokakların bitmek bilmez çığlıkları
ve insanlar
hepsi bana seni anımsatıyordu
bir nefes daha çektim sigaramdan anladım
yalnız çaresiz adımlarıma baktım
beni nereye götürdüklerine
belki yanından geçmişimdir kim olduğunu bilmeden
ama
şimdi
varolduğunu bildiğim bir gerçeksin
gözümle göremediğim ama hissettiğim
nefes alışlarını
daha fazlasına da ihtiyacım yok
ben cok yavsak sekilde ağalar beyler vergi dairesi nire dedim
ahali yavsak bir sekilde heykelin gösterdiği yerde dedi
burda heykel yok dedim
olsa olosa heysirmasacli var dedim
onlar da bana bir zahmet sacini traş et dedi
işin sırrı olinde
manzara camlibahcede
a be ce de
tursil matik tursil matik
ne yapacağım ben senle diye düşünürken
bırak çarpa çarpa kendisi öğrensin dedi
derinlerden bilge bir ses
hiperventilasyon için yeter
hızlı ve derin alınan 9 nefes
ne alakası var
pes pes
bak oraya
lambaya
ve lambanın içindeki ampüle
parlaklığı sahte,
idolatörleri bilmiyor ama.
sonra, onun bulunduğu odadaki
şaklabanlar
ve şerefsiz, onursuz kitleye,
nasıl da birbirlerini
yiyip durmaktalar,
sanki acıkmış sırtlanların
aslanların öldürdüğü
ve oraya bıraktığı leşten
birer birer parça koparmaları gibi
ve koparırlarken aslında
birbirlerini yemeleri gibi... *
deneme meneme
kasik salla bir tabak keskule
olmadi lüle lüle
yar saclarin benziyor
horoz sekerine
hafiften de var jöle
maksat yeşillik olsun
aç koynuna deve kuşu konsun
oldu mu olmadi tabi ki
post moderenizm böyle bir şey
hani yldan gecerken bir traktör gecer ya
işte öyle bir şey
oy salça salça,
bu ne biçim kalça.
al sana bir tabanca,
tabancana kaç kurşun?
bu beşiktaş çok durgun.
futbol acaip bir oyun .
türk telekom' un yaptığı tam bir soygun!
duma duma dum, kırmızı mum,
yanında da bir kırmızı şarap,
benim gönül olmuş harap.