kendinden cok baskasini dusunmeye egilimli olan kendini yeterince sevmeyen guvenmeyen insanlarin hicbir karşılık beklemeden sunduğu saf aşk. ha yalniz aşk değıl takintida olabilir cunku büyük ihtimal karsilik bulunca gececek. ve liseyi bitirip zayif duygusalliginizdan çıkıp kendi degerinizi fark ettiginizde ve kendinize guvendiginizde artık platonik asik olmayacaksiniz. ne var ki yani git soyle iste ne kaybetcen zaten böyle yeterince kaybediyorsunuz. önce kendinize güvenin ve büyüyun. buyudugunuzde zaten kendinizi üzmemeniz gerektigini bilirsiniz.
esasen aşkın en güzel ve heyecanlı evresi sanıldığı gibi; mutlu ve el ele vıç vıç bir olgu değil. Aşkın en verimlisi, şahikası imkansız olandır pek tabi. Kişiler ne kadar ulaşılmaz oldukça o kadar bağdaştırıcı olurlar. işte platonik aşk bunun ana vatanıdır. Temel atılmış inşaat, kızartmaya hazır patatesin yağı, dün geceden yapmayı planladığını köftenin terbiyesi, final haftasına 3 gün kala çalışmaya başladığınız dersiniz ve en önemlisi duyguların en zayıf anıdır.
platonik aşk aynı zamanda her zaman bir açık kapıdır. ulaşılmaz olduğu için hep bir '' belki '' vardır aklımızda. onu uzaktan takip etmeler; ne yer ne içer ? nelerden hoşlanır gibi gibi. artık onu çok iyi tanırsınız. nefesini nefesinizde hissedemezsin belki * ama onu iyi tanıma şansınız olur. kendi dünyanızda onunla bir ilişki yaşarsınız dolu dizgin. rüya içinde rüyalar gibi. *
ayrıca acı ve hüzün de demektir. ee biliyoruz ki bunlardan aşkın besleyici maddeleri olmazsa olmazları. doğal olarak belli bir saatten sonra içten içe mazoşist bir ilişkiye dönüşür bu. acı çekersin aslında ve bu acıdan hoşlanırsın. bir aşkın içinde yani ne ararsan mevcut bir durum. velhasılı kelam seni oyalarda oyalar. zaman su gibi akıp geçer. içersin ve içersin içtikçe ona doğru yönelirsin. sonra sızar ve zıbarırsın.
karşı tarafın neyi, neleri sevdiğini; nelerden hoşlandığını; hangi fimleri, dizileri sevdiğini; sosyal medya hesaplarını senden daha iyi bilen yoktur.
içinde daima bir belki vardır. olmayacak bir aşk olsa bile o belkiyi saklarsın.
onun fotoğraflarına bakarsın saatlerin farkında olmadan.
onu etkilemenin yollarını düşünürsün uykusuz kaldığın gecelerde.
gün gelir sana zarar verir bu aşk ama sen bitsin istemezsin acıdan zevk almaya başlarsın. sanki bir girdaba kapılmış karanlığa gidiyor gibi ya da sonu olmayan bir yolda yürüyormuş gibi seversin ama vazgeçemezsin. usanırsın ama vazgeçemezsin.
yüzüne bakmaya doyamazsın. yüz hatlarını, gözlerini, çenesini ezberlersin. hareketlerini kendine çok yakıştırırsın tam benlik dersin
gece uyumadan önce onla konuşursun, sohbet edersin kendi yarattığın dünyada sevgili olursunuz. sen onu çok seversin o da seni.
sonra uyanır hayata söversin.
artık yeter söyleyeceğim ya da unutacağım dersin. ama ne söylersin ne de unutursun o hep kalbindedir.
belki en zoru gibi gelebilir ama acaba gerçekten öyle mi?
Konuşma şansı yakalayamıyorsun, uzaktan seviyorsun, yolunu gözlüyorsun, gizli gizli heyecanlanıp, içinde yaşıyorsun... Evet, platonik aşk dediğimiz anda ilk bunlar geliyor akla; ama ikisini de yaşayanlar bilir ki...hele ki yarım kalan aşkları derinden yaşayanlar çok daha iyi anlayacaktır; en güzel aşk platonik olandır.
en saf hali, en karşılıksız, en dertsiz, en sorunsuz, en en en size ait aşk; bazen diyorum ki acaba keşke hep platonik mi kalsak veya hep platonik kalsamıydık?
Telefonumdaki Sd kartın şerefsizliğine maruz kaldım ve içinde neyim var neyim yok silinmişti. Rehber yedekleri, pdfler, müziklerim, galerimdeki binlerce resim ve video... Ama hiçbiri umurumda değildi, kaderin cilvesi midir nedir, koskoca telefonda tek onun güzeller güzeli resmi duruyordu. Her zamanki o iyimser gülümsemesiyle size istemsizce bir tebessüm ettirmeyi başarıyordu bu güzeller güzeli fotoğraf... O bomboş galeride tek başına ışık saçan gözleriyle ben buradayım işte diye adeta bağırıyordu. Benim yapabildiğim tek şey ise onun o fotoğrafına bakarak saatlerce ağlamak oldu. Sonra ertesi gün uyanır uyanmaz gittim ve fotoğrafçıda fotoğrafını bastırdım... Ona, onu deliler gibi sevdiğimi hiçbir zaman söyleyemedim ve söyleyemeyeceğim gibi de gözüküyor ama elimde ondan olan tek şey beni her zaman tarif edilemez bir mutluluğa sürüklerken, saatlerce süren göz yaşartıcı düşüncelere de sürüklemiyor değil... Ama yine de sevgimle yoğrulmuş kendime ait hayal dünyamda onun o güzeller güzeli fotoğrafına sarılarak uyumak bu hayattaki tek arzum. Zamanın ne getireceği belli değil, umarım beni hiçbir zaman bu saf duygularımdan uzaklaştırmaz...
Berbat birseydir. 2 yildir yuzunu görmüyorum , sesini duymuyorum çok özlüyorum sokakları onu göre bilmek umuduyla dolaşıyorum. Keske diyorum keske ona hic soglemeseydim en azindan en azinda yanimda olurdu ben tek sevdigimi degil çok yakın bir arkadaşımıda kaybettim şimdi nasıl kim bilir ortak arkadaşlarımızda ondan bahsetmiyorlar merak ediyorum mesala hic aklina geliyor muyum? Beni sevmedigini biliyorum ama iste umut ediyorum. Tek beni avutan o kızı sevmiyormussun artik bir sekilde ogrendim yine de umut etmedim merak etme sevdigim. Denedim biliyor musun başka biriyle olmayı denedim beni çok seviyordu en az seni sevdigim kadar ama yetmedi beni sevmesi benim icimdeki sevgiyi öldüremedi sadece 6 ay dayandim dayanabildim onuda terk ettim bu sefer basaramadim ama bir gun basaricam sevdigim basarmak zorundayim cunku ben senin gelmiyecegini kabulledim.
şu son zamanlarda bir kere daha yaşadığım durum. kesin olarak diyebilirim ki bu zamana kadar hiçbiri bu kadar yoğun olmadı. Hissettiğin sevginin çok fazla olması çok zor çünkü her duyguyu uç noktalarda yaşıyorsun. nasıl yani? heyecanı , korkuyu , mutluluğu , hüzünü hepsini aşırı yoğun yaşıyorsun. bu seni o kadar çok yoruyor ki aşırı yıpranıyorsun. gerçekten fazla sevmek iyi değil.
5 hafta gibi bi süre önce itiraf ettim tüm cesaretimi toplayıp. hayatımda ilk defa gidip bi çocuğa itiraf ettim. ne kadar zor olduğunu düşünün. çocuk kibar ama çok duygusuz biri. birine karşı bir şeyler hissetmesi için özel şeyler olması gerektiğini söyledi. dış görünüş vs ona göre bir şey ifade etmiyormuş. inanın o özel şeyleri hala bilmiyorum. özetle birine karşı bir şeyler hissetmesi çok zormuş. bana karşı bir şey hissetmediğini ama beni tanımak istediğini , belki zamanla olabileceğini söyledi. aslında olmamamız için fazla sebep yoktu çünkü aşırı uyuşuyorduk. müzik zevki , fikir yapısı , mizah anlayışı ayrıca beni güzel de buluyordu. hani bakıldığında hiçbir sebep yok ama hisler işte. olmayınca olmuyor. buluştuğumuzda gayet iyiyiz , mesajlaşıyoruz vs ara sıra ama olmadı işte. 5 haftadır bana karşı bir şey hissedemedi. zamana bıraksam da olmayacak çünkü benim çabamla yürüyor gibi. ben mesaj atıyorum iletişim kuruyorum vs. tamam gayet güzel sohbet ediyoruz ama onun bi çabası olmadığında ne kadar ilerleyebilir ki. bu 5 hafta benim için o kadar zordu ki sürekli üzülmek, heyecanlanmak beni gercekten çok yordu. sanırım artık yapabileceğim bir şey kalmadı. benim çabalarımında sonu geldi artık bir yere kadar ilerletebilirim. gercekten çok üzgünüm ve insanın elinden bir şey gelmemesi çok kötü. kendimi hazırlamam gerektiğinin de farkındayım. fakat bu öyle zor ki sanki insanın içinden bir parça kopup gidiyor gibi. gercekten abartmıyorum. benim için bu kadar zor olan şeyi yapmam gerek onun farkındayım.zaten o da farklı şehirde okuyor. o gittiğinde tamamen kopacağız onu da biliyorum. ilk defa gercekten doğru birini buldugumu sanmıştım. belki gercekten o çocuk doğru biriydi ama beni sevemedi işte.
sona geldiğimde bi passenger şarkısının sözüyle bitirmek istiyorum. "eğer ihtiyacın olan şeyi elde edemezsen , sana hayal kurmayı bıraktıran şeylere ihtiyaç duymayı öğrenirsin."
4 yıl. birader maşallah verem olmadan nasıl yaşıyorsun sen?
ben 6-7 ay sürdürdüm bölümdeki bir hatuna karşı, kendisi sevgilim var deyince de ufak çaplı bir deprem yaşadım. şimdi iyiyim. unuttum. samimiyeti de kestim.
Zor bir durum insanı psikolojik olarak yıpratır uzaktan sevdiğiniz için gözünüzde büyütür ve adeta onu mükemmel bir varlık olarak görürsünüz. Ama tanıdığınızda bütün büyü bozulur . kendize işkence etmeyin söyleyin gitsin en fazla hiç hayatınıza girmemiş birini kaybedersiniz.
su hayatta korktugum seylerden biri dusunsene birine karsi guclu duygular besliyosun hayaller wuhuuuu o o sirada kimbilir neler dusunuyo neler yapiyo haberi bile yok sizden ohhhoooooo
cok agir bi duygu tasiyabilene ...
Yeni taşınan anneannenin evini gözlem kulesi olarak kullanmaya sebep olabilen aşk türüdür. Bir gece hayatın tüm acımasızlıklarından kaçıp anneannenizin sevimli yeni evini ziyaret edersiniz. Apartmanın bahçesine girerken tüm dengenizi sarsacak bir detayı görürsünüz: Karşı apartmanın balkonunda sigara içmekte olan bir adam. Balkonun ışığı açık değildir ama sokak lambası ortama loş bir ışık vermiştir. Siz onu gördüğünüzde o size sırtı dönük bir şekilde sigarasını söndürmekle meşguldür. Omuzlarının genişliğinden, kollarından, bilekliklerinden ve kıvırcık saçlarından yola çıkarak, belki de aklınızdaki kişiyle hiç alakası olmayan bir adamı "o" sanırsınız. Aylardır onu görmemişsinizdir. O olup olmadığından emin olmadığınız bir adam bile aylar önce onu gördüğünüz bir andaki gibi sizi heycanlandırabilir. Evde olduğu an işten çıkış saatleriyle uyuşuyordur. Bu sizi daha da heyecanlandırır. Anneannsenizin yanında pek oturamazsınız. Sürekli balkondan onu dikizlersiniz. O korkunç karanlıkta yüz hatlarını seçmeye çalışırsınız. O gece hiç bir şey anlamayınca ertesi gün anneannenize yatılı misafir olursunuz. Tüm geceyi bir şekilde orayı dikizleyerek geçirirsiniz. Yüzünü ve sakallarının şeklini bir türlü anlayamazsınız. Ama umrunuzda değildir çünkü zavallı beyniniz bir defa inanmıştır "o" olduğuna. O iki gün emin olamamışsınızdır ama yine de her anneanne ziyaretinizde onun balkonunu dikizlemeye devam edersiniz. Platonik aşk uyuşturucudur. Onunla beraber olamayacağınızı bilirsiniz ama onunla ilgili boş umutlarınız kalbinizi ve vücudunuzu kısa süreliğine rahatlatır. Bu hisse bağımlı olursunuz.
Hayatımın tüm kritik evrelerinde yaşamış olduğum sürekli dayanamayıp açıldığım üzerine şaşmaz bir şekilde ret yediğim mevzu.
Kaderim böyleymiş demekten başka alternatif bulamıyorum hayır üzerime gelmeyin çirkin olabilirim, evet belki çekici bile olmayabilirim ama herkesin alıcısı varken benim yoksa burada başka bir şey var diyerek işin içinden çıkıyorum.