bir hikaye tadındadır, adeta bir oradaydım belgeseli.
(tarihlerin yüzde doksanı tamı tamına doğru olmak beraber bi kaç tanesi de yaklaşık tarihtir. uydurmadım yani, birebir hatırlayorum anlattığım olayların gününü)
8 eylül 2006: iyi bari. gidelim dersaneye. ne olacaksa sanki. yahu gidilmeden kazanılmıyor mu bu sınav? bok mu var dersanede?
9 eylül 2006: hocayla tanıştık ama benim buraya gelesim yok hacı. hem dilden giren adamın dersanede ne işi var? yaparız bi şekilde. bi hafta sonu uyuyabiliyoruz onu da dersaneyle batıramam. boşver sen burayı.
28 kasım 2006: iyi ulan iyi. gidiyorum dersaneye. illa göndereceksiniz yani başka yolu yok. neymiş hocalar ısrar ediyormuş! dersane katkı sağlarmış. daha bu yaşıma gitmedim lisenin şu son altı ayında gidince mi değişecek her şey amk?
12 aralık 2006: olm bu kız amma konuşuyor ha. her lafa da atlıyor. kimseyi salladığı da yok. sanki müdürün kızı amk. yeri gelse de bi laf soksam şuna. çok sinir oldum, bildiğin gibi değil.
27 aralık 2006: amk kendisi yetmiyo gibi bi de kankası çıktı. hem bu istediği saatte girip çıkıyor derse nasıl bi iş bu ya? kimden torpilli amk bu? (o gün, o kızın dersane deneme sınavını birinci olarak kazandığı için dersaneye bedava kayıt yaptırdığı öğrenilir. züppeliğine azıcık da olsa hak verilir)
25 ocak 2007: hacı şubat tatilinde bi rahat verin bari amk ya. ulan okul yok diye seviniyoruz bu sefer de dersane etüte çağırıyor. tatil lan bu! siktirmeyin denemesini. bak gene geldi ya.
19 mart 2007: kpds? mantıklı bence girelim. hem hazırlık atlarken işe yarar gelecek yıl. lan aslında o kadar kötü bi kız değil bu ya. bak demin beraber başvuralım dediğimde fikrime katıldı, geçen gün de selam falan verdi. önyargılı mı davrandık ne?
25 mart 2007: olm boku yiyosun. dikkat geliyor kız kalbine.
4 nisan 2007: off ya, olm kız çok artist. nasıl yaklaşılır ki buna? lan daha iki ay önce saçını başını yolacaktım ne oldu bana? niye muhabettimiz arttıkça ben bu kıza ısınıyorum?
18 nisan 2007: allahım ağlamak istiyorum! denemeler iki güne çıkmış. artık cuma akşam da görürüm onu. hem tüm denemelere giriyordu bu kız, dersten kaytarıyor ama sınavlar full. güzel güzel. ama bi sürü kişi olur ya, nasıl yakınlaşacağım ben?
21 nisan 2007: allllahıııım! ya resmen dip dibe konuştuk bugün! üstelik geldi bana şu soruyu nasıl yaptın dedi! allah'tan elimin ayağımın titremelerini çakmadı. off ya! rezil oluyorduk resmen.
23 nisan 2007: ulan hoca ben senin ta amk. sınıf pikniği yapıyorsun madem bu kız niye yok? tüm piknik boyunca onu düşün dur şimdi. ooff!
29 nisan 2007: abi bir burun bu kadar çok akabilir ya. kızın yanında travesti gibi sesle, bu akan burunla nasıl konuşacağım ben? off. hasta olacak günü bulduk. (o gün sevgili platonik hasta olduğumu görüp hem ufaktan takılır, hem de mendil verir burnumu sileyim diye. hastalık, daha da samimileşme sebebi olmuştur.)
6 mayıs 2007 (sabah 04.00): sabahın döründe uyandım, şaka gibi. bugün onunla birlikte sınava gideceğiz. kpds'ye. gerçi sınıftan 10 kişi daha var ama olsun. lan ya buna da gelmezse? ya tek başına giderse sınava? yok olm ya, dedi ya o gün geleceğim diye. neyse çabuk olayım ben.
6 mayıs 2007 (akşam 18:30): ya al canımı götür sen, valla bak! o ne güzel görüşürüz demekti öyle, o ne güzel bi gülümseyişti.
12 haziran 2007: sabahın köründe beni deneme sınavına getirdin ya, helal olsun. acaba hangi sınıfta girmiştir ki? nasıl bulurum şimdi ya? (dersane kapısından içeri girer girmez karşıdan gelir. altında uzun ve beyaz bir etek, üstünde de beyaz bir gömlek vardır. baka kalırım öyle, bu kadar mı yakışır bi insana giydiği kıyafet?)
20 haziran 2007: son yds denemesi. güya sınav ortamına hazırlık diye gidip şehrin en boktan lisesinde deneme koymuşlar. neyse, o gelecek ya gideceğiz artık. (gidilir, bi güzel sohbet edilir, o kadar sıcaktır ki karşımda, eritir.)
14 temmuz 2007: sonuçlar açıklandı. il 5.si olmuşuz, vay amk. o il 1.si tabi haliyle. gidip beraber fotoğraf çektirmek ha dersane reklamı için! güzel! en azından beraber bi fotoğrafımız olacak. ne güzel. olm sevinsene, niye canın sıkkın böyle?
14 temmuz 2007 (10:56): gitti. tam ona seviyorum seni derken gitti. aylardır ilk defa baş başa kaldık ama ben dilimin ucundakini söyleyemedim ona. niye olmadı? hani bu anı beklemiştim aylarca? olm gidiyor kız. söylesene hadi?!
12 ağustos 2007: ankara'ya gidiyor demek. ben izmir'e gidiyorum. kaç km var arada? hayır hayır, şehirler arasında değil, iki yürek arasında? o hep niye benden uzak?
3 ekim 2007: aha! facebook'a kayıtlıymış. dur ekleyeyim hemen. off ya. dur msn de isterim ondan. bi dk ya? o ne? nasıl ya? (in a relationship faciası, fatal error)
12 ocak 2008: yarın vize ve iki gün sonra gidiyorum memlekete. ov ye! oha, bi dk lan?! msn'e girdi, o valla? off ne yazsam ki? (tam bu sırada platoniğimiz bizden önce davranıp ne yapıyorsun ne ediyorsun muhabbetine girer ama sonuç nafiledir)
2 haziran 2008: yazı da çalışıp değerlendirmek iyi oldu ya. bu büroyu o da biliyordu, ziyaret falan gelir mi acep? (tam o sırada kapıdan içeri girer ve 1.5 saat boyunca sohbet edilir. nereden bilinir ki bunun onu son görüşün bu olacağı)
13 temmuz 2008: abi msn'de de ne yazarım ki ben bu kıza şimdi? off ya. ulan o kadar boktan muhabet çeviriyoruz, bi tek bu kıza ne diyeceğimi bilemiyorum. (derken bi konu açılır ve yine saatlerce sohbet edilir ama konu her zamanki gibi yine okul ve gelecek arasında sıkışıp kalmıştır)
24 temmuz 2008: laaaaaan! off ya! olm kız bi şeyler yazmış, ben görmedim yazdığını, şimdi de çevrimdışı. off ya! ağzını ayırırsan olacağı bu. lan ne güzel muhabet de gelişmişti iyice. hay ben böyle şansın.
17 nisan 2009:
y for yazar: merhaba.
platonik: merhaba.
y: nasılsın?
p: iyidir. sen?
y: ben de iyiyim. ya aslında sana bi şey diyecektim ama biraz özel işte.
p: nedir? aramızda kalır merak etme. *
y: ben galiba sana aşığım.
p: belki de emin değilsin duygundan?
y: durum bu işte.
p: hemen cevap vermesem olur mu?
y: tabii, sen bilirsin.
(ve yine aradan 4 ay geçer. kızımızdan tık yoktur. olumlu ya da olumsuz bi cevap alamamanın verdiği ızdırap, 2 yıldır dilde dolaştırılan aşkın ızdırabına tuz biber olmuştur. bir temmuz günü tekrar açılır y for yazar, bir kere daha dener. bu kez şiir yollar kıza.)
7 temmuz 2009:
y for yazar: sana bi şiir göndermiştim o gün gördün mü?
platonik: evet.
y: ben seni çok seviyorum. gerçekten.
p: bak y for yazar, sen gerçekten iyi bir arkadaşsın. duygularına saygım var ama olmaz. benden arkadaşlıktan ötesini bekleme. artık yapacak bi şeyim yok. lütfen.
y: tamam. özür dilerim. bir daha açmam bu konuyu, söz.
--- alıntı ---
evet sevgili sözlükçü, işte böyle. 2 yıldır kurulan hayallerin 10 dakikada yıkılmasıdır platonik aşk. ben böyle öğrendim. geçirilen onca aşk sıtmaları meğer bir hayır içinmiş. ne acı değil mi? o günden beri merhaba merhabadan pek öteye geçmiyor muhabbet. ve ben tam 3 yıla yakın süredir görmüyorum yüzünü. iyi ki de görmüyorum. zira acı çok azaldı artık. ama izi kalıyor galiba.
hiçte aşkların en güzeli olmayan, insanı boktan hallere sokan, alkolizme sürükleyip sigara tiryakisi yapan, hafif ruh hastası bünyelerin kendisine zarar vermesine yol açan aşağılık, boktan sikindirik bir aşk türü.
sevilen kişi için daha acıdır. Eğer seven kişiye değer veriyorsa sevilen kişi, onun o halini görmek her defasında canını acıtır. Onu vazgeçirmeye calışır, onun için üzülür, çok ileri giderse seven kişiden daha çok acı çeker.
terkedilmiş mutluluktur.
aynı havayı solumak bile mutlu eder insanı... sonra buna mutlu oldugunu düşünerek kendi kendine üzülürsün durduk yerde.
arkanda iz bırakmadan yürürsün. anlamaması için binlerce paravan kurarsın kendi kendine. ilgilenmiyormuş gibi yaparsın bazen de. başka bir hataya başlamak için en büyük bahanendir çoğu zaman.
gündüzleri, geceleri unutmak için yaşarsın.. geceleri aklından cıkaramazsın. çok sert bir kayaya çarpmış gibi hissedersin... arkana dönüp "-pardon yalnızlıktan oldu" dersin...