çoğu zaman mallıktır. yahu, bırakın bu işleri. yok resimlerine bakıcakmış da, yok sesini duyacakmış da düpedüz saçmalık. adam gibi gidin açılın. eğer cesaretiniz yoksa, mal, mal beklemeye devam edin. beklerken bir bakmışsınız ki, zaman çoktan akıp gitmiş. gidin açılın. yüzsüz olun biraz. bırakın reddetsinler. ***
insanın kendi "idea"sını bir başka kişi üzerinde somutlaştırma çabasıdır. gerçeklik söz konusu olduğunda idea'dan eser kalmaz ve kişi gerçekle karşı karşıya gelir. "platon"ik de burdan gelir.
bir benin dilinden şu sözlerle anlatılmıştır ; aynı sırada oturuyor, aynı dersleri dinliyorduk. Kantinde,bahçede birlikte gülüyor ve birlikte ders çalışıyorduk.Aynı aynaya yanyana bakıyorduk. ve sen hep kızlardan hoşlanıyordun.
aşkların en güzeldir. Hiçbir şey söylenmez söylenmediği için anlamını yitirmez. Hiçbir karşılık beklemez. Kendi kendisini mutlu etmesini de sağlar insanın. Öyle ya hoş şeydir. Tekrar ve tekrar yaşanması beklenen.
platonik aşk: aslında bir çeşit hastalıktır ve herkes bu hastalığı en az bir kez geçirmiştir. ya tanımsızdır, yada birbirleriyle tutarsız binlerce kişisel tanımı vardır. bunlardan elit iki tanesini açıklayalım.
1. bir tarafın kalk gidelim der. onun senden haberi bile yok sevip de ne yapacaksın der.
2. diğer tarafın otur oturduğun yerde pok yeme der. dünyada onu sevmekten daha güzel ne olabilir der.
ama hastalığın kesin çözümü her şeyi göze alarak söyleyip kurtulmaktır.
dogrudan dogruya platon'un isminden mulhem ask cesidi. zira eskiler platon'u eflatun olarak isimlendirdiklerinden dolayidir ki platonik askin eski dildeki karsiligi ask-i eflatunidir.
platon'un idealara ve gerceklik kavramina dair gorusleri bilinince elin yarin eline degmedigi bu ask cesidini neden bu sekilde adlandirdigimiz gun gibi asikar olmaktadir.
kanaatimce en guzel ifadesini "acma pencereni, perdeleri cek/ mona roza seni gormemeliyim/ bir bakisin olmem icin yetecek" dizelerinde bulmustur.
herkese boncuk dağıtan gözlerden, ufacık bir ışıltı beklemek. neden olmasınla başlayan soru silsilesini inşallahlarla bitirmek. belkilerle, keşkelerle, maleseflerle geçen geceler, günler, aylar, yıllar sonrasında kabul görmemeyi hazmetmiş olmanın verdiği güçle yanaktaki tebessüm.
(bkz: sevmezsen sevme diyebilmek de güzel)