bi şeye benzetmeye çalışıyorum zorluyorum...
bedenimden bir parçam gibi.
beynimde bir urmuş gibi. dinlerken başıma ağrılar saplanıyor.
sadece müzik değil yaptıkları sanki. kitap okumak gibi okudukça yeni şeyler öğrenmek gibi.
dinledikçe ruhunuzu işleyen bi'şey gibi.
the wall' ın filmini şu yaşımda yeni izledim ve utanıyorum ama evet; sonrasında lan şunun bütün albümlerini bi torrentten indireyim deyip koydum playliste, haftalar oldu hala keşfediyorum yeni şeyler. tam ihtiyacım olduğumda mı geldi bu ilham yoksa bu zamana kadar neden böyle bişi yapmadım diye dövünsem mi bilemiyorum...
ama çok fena aşk yaşıyorum şu aralar şarkılarıyla.
"i don't need no arms around me
and i don't need no drugs to calm me
i have seen the writing on the wall
don't think i need anything at all..."
ölürüm sana geberirim sana diye yorum yapabileceğimiz, insanı dünyevi alemden alıp daha farklı bi boyuta getiren müziğin ulaşabileceği en son nokta.senelerdir hergün dinlediğim gruplardandır. bütün parçaları mükemmeldir, ama mükemmelinde mükemmeli olan bazı parçaları vardır, hergün 1 kereden fazla dinlendiğinde ruh halini ereksiyon halinden boşalmaya doğru sürükler.size tavsiyem, sorrow, comfortably numb ve high hopes gibi s.kip atan parçaları günde en fazla 1 kez dinleyin.yoksa ben mesul değilim bak ona göre
the wall vazgeçilmezdir. the dark side of the moon da çok şahanedir. ayrıca albüm kapağında kullanılan üçgen prizma bir müzayedede çok fahiş bir fiyata satılmıştır.
adamların ayrı bir havası var, dinlendiği an "noluyo lan" tepkisiyle beraber olayı anlamak için hoparlörden dinliyorsanız eğer müziği, çıkan sesi görmek isteyerek mal gibi hoparlöre filan bakabilirsiniz, ama tabii sonra git gide alışırsınız ve zevkle dinlemeye başlarsınız, tabii bunun için öncelikle sağlam bir altyapı şart'tır. öyle birden müslüm babadan kaç kadeh kırıldı'dan süper mario gibi zıplarsanız pink floyd'a büyük olasılıkla babalara gelirsiniz.
kendilerine duyduğum hayranlığı ve sevgiyi kelimelerle ifade edemediğim, kanaatimce müzikte ulaşılabilecek en üst evreye ulaşmış güzide gruptur. pink floyd aşktır, tutkudur, özlemdir.
20. yüzyılın efsanevi müzik gruplarındandır.1964 yılında Syd Barrett, Roger Waters, Nick Mason ve Rick Wright tarafından kurulmuştur.Syd Barrett grup kurulduğunda Sigma 6 olan ismini iki blues ustası Pink Anderson ve Floyd Council'in isimlerini birleştirerek "The Pink Floyd Sound" olarak belirlemiştir.