ergen beynimle inat edip dinlemeyen beni birkaç şarkıda kendilerine bağlayan gelmiş geçmiş en önemli gruplardan biri. pink floyd ismi bile kendi başına yeter sanırım.*
her şeyin başlangıcı, müzikalite, içerik, felsefe... hepsini içinde barındıran efsane grup. Her ne kadar Syd Barrett gruba adını vermiş ve waters bir şekilde her şeyi sahiplenmiş olsa da.. muhteşemler..
bana göre müziğin doruk noktasıdır. tabi müzik hakkında sağlıklı yorum yapabilecek kadar müzik kültürüne sahip olmayabilirim fakat bugüne kadar dinlediğim gruplar ikiye ayrılır: pink floyd ve diğerleri...
davulcuları nick mason'ın kendileriyle ilgili çok güzel bi yorumu vardır.
"insanların bizi çok yetenekli müzisyenler sanmaları çok ilginç.anlaşılan çok ikna edici bir halimiz varmış.insana komik geliyor.fakat bu da gösteriyor ki,eğer ilginç bir fikriniz varsa,teknik o kadar önemli değil."
kesinlikle beni rock müziğiyle tanıştırmış grup. mükemmel bir tınısı vardır şarkılarında; başka bir müzik grubunda rastlayamazsınız ona. yalnız şunu da belirteyim: bu grup psychedelic takıldığından bazı şarkıları çok anlamsız gelebilir(en azından bana öyle geliyor). bu grupla büyümüş, bu grubun felsefesini anlayabilmiş insanlar ne düşünür bilmem. her dinleyiciye hitap eden şarkılarını(aslında bunlar da herkese hitap etmiyor ya neyse) tercih ediyorum ben: comfortably numb, hey you, time, shine on you crazy diamond, high hopes*, another brick in the wall, wish you were here mümkünse bu şarkıların pulse versiyonlarını dinleyin.
Nick'inden rap müziğe neden bu kadar ön yargılı olduğu belli olan yazar. Dinlediği müzik türüne ve sevdiği gruba saygımız sonsuz. Ancak rap müzik tarihini araştırmasını, bu işi hakkıyla yapanları dinlemesini ve asla rap müziğin alt yapısının sadece bilgisayar ortamında yaratılan sound'lar olmadığını bilmesini isteriz.
the piper at the gates of dawn, a saucerful of secrets, ummagumma albümlerini diğer albümlerinden daha çok sevdiğim hatta diğer albümlerini nerdeyse hiç denecek kadar az dinlememe rağmen bu üç albümünü çokça dinlediğim gruptur. kısacası syd barrett dönemi güzel olan gruptur.
''The great gig in the sky'' parçasında 3, 33 saniyesinde geçen '' if you hearing little this whisper you are dying '' kısmını dikkatli dinleyip duyduğunuzda ödünüzü bokunuza karıştırıp ona tutulmanızı sağlayan, efektleriyle çığır açan grup.
ingiliz topluluk pink floyd'un lideri roger waters'ın 17 mayıs'ta londra'da verdiği konserde türkiye'den sürpriz bir misafiri vardı. 2007'de öldürülen hrant dink sahnedeki dev ekranda on binlerce müzikseveri selamladı.
23 milyon satan the wall albümünü çalan waters, 'duvar' konseptiyle sahneye yerleştirilen ekranla mesaj verdi. müzisyenin "aramızdan ayrılan kahramanlar" bölümünde yer alan dink'in yanısıra uğur mumcu, vietnam savaşında hayatını kaybeden askerler ve saddam hüseyin'in yaptığı kimyasal saldırılarda ölen siviller de yer aldı.
bu gruptan habersiz geçirdiğim yıllarıma o kadar acıyorum ki.
ne zaman umutlarım yeşerse,ne zaman hayattan yeni bir şeyler beklemeye başlasam "nereye gidiyorsun arkadaş,gel derinlere" diye karşıma dikiliyor.küçük bir çocuğun babasının elinden tutup ilk defa lunaparka gittiği gibi elimden tutup götürüyor bilinmeyene.
dinledikçe bu adamların müzikten çok öte bişey yaptıklarının farkına varırsınız. seçilmiş insalardan oluşur. anlatmakla bitirilemez bu adamlar . dinleyin. özellikle 45liklerini. gözünüzü kapatarak dinleyin. amuda kalkarak dinleyin. sabah uyanırken dinleyin. sarhoşken kesin dinleyin. her koşulda dinleyin ama dinleyin.