o kadar kibardı ki çorbayı bile bıçakla ayrıştırıyor çatalla içiyordu. pilav içerisinde yoğunlaşmış pirinç taneleriyle sinema filmi seyretmek onun için dünyanın en keyifli dakikaları işeret ediyordu. her siema filminde bir kase pilavı yanından eksik etmezdi. film boyunca ancak yarısını bitirebilirdi. kalanı da asla ziyan etmez yarım kase pirinç pilavını "soso" isimli köpeğine altın çatalıyla ikram etmeyi ihmal etmezdi...
star wars daki gibi "maybe the force with you" şeklinde sofradaki diğer insanlara selam verdikten sonra ellerini dahi kullanmadan telepatik yollarla pilavı yemesi gerekirdi aslında hata yapmıştır.*
(bkz: ya ne olacaktı)
görgüsüzün önde gideni, bayrak sallayanıdır. görüldüğü yerde ikaz edilmeli, ifşa edilmeli, rezil edilmelidir. halbuki pilav, çorba gibi sıvı olmadığı için el mikseri ile tüketilmesi gereken bir yiyecektir. bunun ötesi cahilliktir, vurdumduymazlıktır, adam sendeciliktir.
neyle yediği değil ne yediği önemli olduğundan sorun teşkil etmeyecek insandır. hatta çatalla dakikalarca uğraşmak yerine kaşıkla bir çırpıda bitirdiği için makbul insandır..
pilav yediği sırada etrafında sadece samimi olduğu arkadaşları/dostları olan insandır, aksi halde ayıplanır yüzüne karşı söylenmesede arkasından hayvan, görmemiş, kro, öküz, gibi kırıcı kelimeler söylenme ihtimali yüksektir.
bence aç olan insan çatalla pilav yemez mantığı yanlış. aç olan insan bulduğu her nesne ile o besini tüketir.(el, çatal, kaşık, çaykaşığı, bardak, klavye, çubuk, sopa, fermuar, defter)
çinliler çubuk ile yer, afrikanın kabileleri elleri ile yer, kimisi çatalla yer, kimisi kaşıkla yer, kimisi klavyeyle yer(hiç affetmem, sevdiğim bir şey klavyeye dökülürse, üstünden ekmekle sıyırırım)
ama asıl amaç pilavı tüketmek...
yöntemler ne kadar çok ve farklı olursa olsun.