pişmiş kelle gibi sırıtmak deyiminden yola çıkarak konu irdelendiğinde ilk akla gelen kellenin neden sırıtmış olabileceği sorusu oluyor.
bir kellenin sırıtması sanırım ölüm şekline bağlı olmalı. ama nasıl olurda bir kelle ölürken sıratabilir?
bu belli ki bir çobanın sürüsüne ait bir kelle idi. belki de tek neden bir çoban fıkrası dinlemiş olmasıdır kimbilir?
çobanlar kültürümüzde ne kadar önemli bir yere sahipler..hristiyanlıkta ve eski dinlerde de...çoban demek hükümdarlık demektir.
satrançta çoban matı, yemekte çoban salatası, çoban kavurma, gökyüzünde çoban yıldızı, edebiyatta çoban çeşmesi. sayısız örnek..
evet belki çoban fıkrası diye bir şey yok. peki neden sırıtıyor bu kelle..
ölüme giderken o salak ifadeyi neden suratına takıyor..
çoban aylarca onu karşılıksız besliyor. onu masallarla, kavallarla uyutuyor ninniler söylüyor, başına köpeklerini dikiyor, böylelikle kurttan ve bilumum saldırılardan koruyor. gün geliyor nihayet koyun yeterince büyüyor, etleniyor. artık çobanın koyunla işi tamamen bitiyor. artık koyunun etinden sütünden yararlanma zamanı. onu kesmek için bir yalan söylüyor. diyor ki benimle isen allah yolundasın. allah yolunda ölenler cennetliktir. ben seni besledim büyüttüm şimdi şehit olma zamanı. sen son görevini allah için ifa ediyorsun. çoban önce bir fikra anlatıyor koyuna sonra eski bir masal. bir de okkalı güzel cümleler seçiyorki sormayın.
koyun sorgusuz sualsiz yaşadığı yaşamını yine aynı şekilde terk ederken bir an olsun bile şüpheye düşmüyor bu sözlerden. yüzünde herşeyini borçlu olduğunu sandığı çobanına karşı bir gülümsemeyle tekbirler eşliğinde oracıkta kesiliyor ve ölüveriyor..
çoban yaktığı ateşle etin lezzetini ve hükümranlığının sefasını yaşarken sürüden bir an olsun ayrılmayı akıllarına getirmeyen diğer koyunlar en naif görüntüleriyle uzaktan izliyorlar çobanın saltanatını..
ölen koyun bir yandan ateşte çevrile dursun,
pişirilen kellesi hemen yanıbaşında suratında o gülümsemeyle bütün olan bitene sırıtıyor..
yani kendi ölümüne..