hakan günday'ın 4 ana karakterle, sadece babası olmayanlara değil babaları varken de her şeyleri varken de hiçliğe ermeyi ve piç olabilmeyi anlattığı kitabının ismi.
okurlarına nihilizmi damarlarında hissettirdiği kitap.
Hakan Günday karakter yaratma konusunda çok kıt. Romanlarındaki karakterlerin hepsi birbirinin aynı. Hepsi alkolik, sıgara bağımlısı, seks düşkünü, hayattan bıkmış, işe yaramaz adamlar. Dolayısıyla adı Kinyas olmuş, Hakan olmuş, Afgan olmuş fark etmiyor. Hepsi tek bir vücutmuş gibi okunuyor.
Ayrıca bütün kitaplarında kasvetli bir hava var. Sürükleyicilik yok. Başta dikkat çeken konu, okuyucuya merak uyandıracak bir şey vermeyince sıkmaya başlıyor.
bir hakan günday kitabı diyerek kısa kesiyorum kritiğini bir ara yaparım. unutmayayım diye yazıyorum. sayfa 139. masumiyet'te haluk bilginer'den duyup da unutamadığım tirat kadar canlı kafamda. unutmayayım diye yazıyorum.
--spoiler--
Şimdi şöyle bir sahne düşün; kadınla yatağa giriyorum. Onunla kimsenin yapmadığı gibi sevişiyorum. Dilim, dudaklarım, parmaklarım orkestra gibi çalışıyor. Belli bir aşamadan sonra da kadın beni vücudumun esas ilgilendiği bölümüyle istiyor. Çünkü metabolizmasının her santimetrekaresi bunu ona emrediyor. Bense hiç tahmin etmediği bir yumuşaklıkla karşılıyorum. Kafası karışıyor, anlamıyor. Biraz önce yatak çarşafı gibi sevişen adam bir eşcinsel gibi yanında yatıyor. Genelde kadın bu noktada kendisini sankinleştirip, 'Önemli değil, boş ver, herkesin başına gelebilir' gibi sözler sarf ettikten sonra artık beni görmek istemediği için arkasını dönüp uyumaya çalışıyor. Biraz bekliyorum. Kadının bir kaç dakika önce olanları kabullenip vücudunun ve aklının seksten uzaklaşmasını bekliyorum. Kadın, o an için bir mucize beklemeyecek hale geliyor. Geceyi boş geçireceğinden de son derece emin. içimden elliye kadar yavaşça sayıyorum. Sonrada uyumasına bir kaç göz kırpması kalmış kadınla neredeyse tecavüz olarak tanımlanabilecek bir şekilde sevişiyorum. Yani o andan itibaren gerçek bir hapishane seksi oluyor. Kadın yine bir şey anlamıyor. Çünkü o yatakta bir şeyler anlayabilen tek kişi benim. Çünkü bu benim gösterim. istediğimi yaparım. Seks, bir takım işi değildir. Seks bir gösteridir: biri performansını sunar, diğeri de alkışlar. Bir sirkteki bütün gösteriler sekste vardır. Cambazlık yaparsın, yanan çemberlerin içinden geçersin, palyaçolar gibi güldürürsün, kılıç yutan adamlar gibi korkutursun, vahşi hayvanlar gibi çığlık attırırsın. Seçersin. Ya performansı sergileyen ya da alkışlayan olursun. Gündüz kendini nasıl hissediyorsan gece de ona uyan rolü üstlenirsin.
--spoiler--
Günümüzde daha çok etik sınırı olmayan geniş mezhepli tabirine yaraşır bir duruş sergileyen ne söylesen gülmeye meyilli, ağzı laf yapan gibi gözüken ama bu laf yapma meselesi sadece belli bir ideolojiye sahip olmama ve ahlaksal düstur eksikliğinden kaynaklanan bu yüzden de karşısında sahip olduğu değerleri korumayı göze alarak kendini bastırabilen birisine karşı baskınlık kurduğunu düşünerek egosunu kabartan bi sike yaramayan sıfattır, şahsen uygun olmadığıma kanaat getirerek kenarından dönmüşümdür.
Başlamak ile bitirmek kendi hayatımı özetlemek arasında gidip gelen bir yolculuk. Umursamazlığın bedenlerle anlatılması, piçliğin dibe vurmuşluğu. Babası belli olmayan bir çocuk mu piçlik?
Yoksa duyduğun hissin ne olduğunu bilememen mi? Duygularının bir adı olmaması fahişelik mi? Kitabın bittikten sonra hakan günday'yi düşünmek ve ona onlarca kez teşekkür etmek mi minnettarlık. evet bu.
Ön yargılara kapılmayın okuyun inanın bana bir şey kaybetmezsiniz.
'Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır.' Hakan Günday - Piç
(sayfa-58)
Günler sonrasından edit,
Kitabın filmi çıktı çıkacak. Sayın yazarlar aman ha kitabı okumadan Filmi izlemeyin çok şey kaçırırsınız, sizde iyi biliyorsunuz ayrıntılara 2 saatlik bir film ne kadar yer verebilir ki.
Film çıkmaya yakın 2013 nisan/mayıs döneminde vizyona girecek. Bu arada Ülkemizde RTÜK olduğundan filmin adı PiÇ değilde hiç olacak.
Acımasız bir Hakan Günday hikayesidir Piç. Hiçbir roman kahramanına davranmadığı kadar zalim davranmıştır bu dört karaktere; Barbaros, Afgan, Hakan ve Cenk. Hiç acımamıştır onlara, tam üzüleceği anda vazgeçmiştir, tıpkı Piçlerin yaptığı gibi. http://tipografikinsan.blogspot.com/2013/03/pic.html
Hayatta hepimizin yarım bıraktığı şeyler olabilir. Eğitim, iş, aşk veya başka herhangi bir şey. Hakan Günday'ın bu romanı her ne kadar bir gençlik romanıymış gibi dursa da, buram buram hüzün kokuyor. Evet yanlış duymadınız, Hakan Günday ve hüzün...
1.baskısı Ekim 2003'te yayınlanan "Piç", Barbaros, Hakan, Afgan ve Cenk'in maceralarını anlatıyor. Buradaki "macera" kelimesi size çok keyifli gelebilir ama öyle değil. 4 karakterin de yitik duyguları, bitik hayalleri var. Yarım kalmış öyküleri var. Okuduğunuzda siz de kendinizden er ya da geç bir şeyler bulabileceksiniz bu yıkık dökük öykülerde.
Kitap'tan bazı alıntılar,
"Dibe vurmak diye bir şey yok. Çünkü dünyanın dibi yok. En fazla yerin dibine geçerim, oradan da girer dünyanın öbür tarafından çıkarım."
"Hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. Üzülürsün. Pişman olursun. Sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın."
"Piçlerin babalarıyla olan ilişkileri mezar taşı kadar soğuk, yeni dökülmüş kan kadar sıcaktır. Hayal kırıklıkları hayat kırıklıklarına dönüşür ve piçlerle babaları sonsuza dek ayrılırlar."
Bun yazılar beni tatmin etmedi diyorsanız bu güzel çalışmaya da gözatabilirsiniz;
hakan günday'ın en zayıf eseri. tabii kime göre neye göre diyeceksiniz ama bana göre. piçte sanki çok büyük bir eksiklik var, arka arkaya aforizmalar sıralnıyor, karakter yaratılamamış, başroldeki dört karakter neredeyse birbirinin aynı bu dört karakter dışındakiler karikatürize olmuş. kinyas ve kayra veya malafa'da olduğu gibi bir atmosfer yaratamamış günday. yine de fena değil ama eksik olduğu bariz. bir de filmi çekilecekti; ümit ünal'a altın portakal hadisesinden dolayı bir gıcıklığım var son zamanlarda ama hadi bakalım filmi bekleyelim.