Musa dedi ki: "Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Bana düşen, Allah'a karşı hak olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık israiloğulları’nı benimle gönder. Firavun dedi ki: "Eğer bir mucize getirdiysen ve eğer doğru söyleyenlerden isen onu göster" (Araf 105-107)
sözde "araştırmış" yazarların yorum ve bilgilendirmelerine açık tespittir.
--spoiler--
dediklerime cevap olarak hadislerden bazı mucize örnekleri sunmaya kalkışacak olanlar hiç zahmet etmesin. kuran'ı kaynak göstererek sunabileceğiniz bir mucize iddiası varsa buyurun...
--spoiler--
kimisinin "küfür" temelli bir takım dini açıklamalar yapmasına vesile olan tespittir. dedikleri dini açıdan doğrudur.
ne var ki eleştirisini yaptığımız miraç ve şakk-ı kamer olayları hariç, kuran'da geçen, "hepiniz gördünüz" diye müşriklerin yüzüne çarpılan bir mucize örneği gösteremiyor. gösteremiyor zira kuran'da geçen böyle bir mucize yoktur.
yanıtlanması gereken soru, "neden yoktur?" sorusudur. sorunun bana göre yanıtı ise başlıkta verilmiştir zaten.
Ayetle veya mütevatir hadislerle sabit olan mucizeleri inkar etmek küfürdür. Ancak haberi vahid veya zayıf rivayetlerle gelen mucizeleri inkar etmek kişiyi küfre götürmez.
Âlimler, haberleri mütavatir ve âhâd olmak üzere iki kısma ayırmışlardır.
Mütevatir haber: Yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun, kendileriyle aynı vasıf ve sayıdaki bir topluluktan rivayet ettikleri haberdir. Bu haber, ravilerin gördükleri veya işittikleri bir şey olmalı, zanna dayalı olmamalıdır. Aynı zamanda ilim ifade etmelidir. Âlimlerin çoğunluğuna göre, sözü edilen topluluğun belli bir sayısı yoktur; ayrıca Müslüman veya adil olma şartı da aranmaz. Bu hususta, usul kitaplarında ayrıntılarıyla izah edilen başka zayıf görüşler de vardır.
Haber-vahid ise, mütavatir hadisin şartlarını taşımayan haberdir. Bu noktada haberi rivayet eden kimsenin bir veya birden fazla olması arasında herhangi bir fark yoktur. Hükmü konusunda ise ihtilaf edilmiştir: Sahabe, tâbiîn ve onlardan sonraki muhaddis, fakih ve usulcülerin büyük çoğunluğu, güvenilir tek kişinin (vahid) haberinin şeriatın delillerinden bir delil olduğunu; zan ve ilim ifade ettiğini, bu sebeple onunla amel etmek gerektiğini belirtmişlerdir. Haber-i vahidle amel, aklen değil şeran sabittir.
Her Müslüman'ın, Allah Teâlâ'nın insanlara zaman zaman göndermiş olduğu peygamberlerinin davalarında sadık ve haklı olduklarını ortaya koyan ve Allah tarafından desteklendiklerini ispat eden mucizeler verdiğine inanması farzdır. Hiç bir peygamber yoktur ki, Hak Teâlâ ona bir mucize ihsan ederek onu tasdik etmiş olmasın. Bu husus, Kur'an'da adı geçen her peygamber hakkında indirilen müteaddid âyetlerle sâbit olmuş ve onlara verilen mucizeler açıklanmıştır.
O halde mucize gerçeğine iman; Kitap, Sünnet ve icmâ-ı Ümmet ile sâbittir. Kur'an'la sâbit olan "isrâ" ve "inşikâk-ı Kamer" gibi hissî ve kevnî mucizeleri inkâr, küfrü gerektirir. Her peygambere mucize verildiğine dair pek çok âyetler olduğu gibi, Peygamber (asm)'in şu sahih hadisi de zikredilebilir:
Hiç bir peygamber yoktur ki, Ona insanların imanına sebep olan mucizeler verilmiş olmasın. Bana verilen mucize ise, ancak bana vahyolunan bir vahiydir. Onun için kıyamet gününde ümmeti en fazla olan peygamber ben olacağımı ümit ediyorum." (Buharî, Fezâilûl-Kur îın, 1; Müslim, iman, 239).
Peygamberlerin mucize göstermelerinin aklen de mümkün olduğuna en açık delil; mucizeyi yaratan Hak Teâlâ'nın her şeyi yaratacak kudrette bir "Kâdir-i Mutlak" olmasıdır. Çünkü; kâinatta, yerde ve gök yüzündeki canlı cansız varlıklar âlemine dikkatle bakılarak ondaki incelik, şaşmaz düzen ve muhkem nizam incelenip düşünülünce, bütün bunların yaratıcısı olan Hak Teâlâ'nın, peygamberlerini tasdik etmek maksadıyla gerektiğinde, herbirinin elinde, ezelî ilmine ve küllî iradesine uygun olarak mucize adı verilen fevkalâde bir şey yaratmasının aklen mümkün olduğu kolayca anlaşılır.
Allah (c.c)'a, sonsuz kudret ve azametine inanan herkes; mucizeye, onun aklen mümkin ve fiilen sâbit olduğuna tereddütsüz iman eder. insanlık tarihi bu gerçeğin canlı örnekleriyle doludur.
sadece kendi yaşadığını iddia ettiği, kimsenin şahit olmadığı için miraç olayını saymak doğru olmaz. miraç olayıyla alakalı olarak birilerinin test amacıyla kudüs'teki bazı yerleri sorduğunu aktaran anlatımlar da boştur. söz konusu tartışma kuran'da geçmez; sonradan uydurulmuştur. kaldı ki 40 yaşına kadar uzak diyarlarda ticaret yapan bir kişinin kudüs'e gitmiş olması, gitmediyse bile karşılaştığı seyyah ve papazlardan kudüs hakkında bilgi almış olması muhtemeldir.
diğer taraftan şakk-ı kamer (ayın yarılması) adlı sözde mucize boş bir laftan ibarettir. zira ilgili ayetler okunursa o olayın kıyamet yaklaşırken olacak olaylar arasında sayıldığı görülür. diğer taraftan "ay yarıldı" ifadesinin "gerçekler açığa çıktı" anlamında bir deyim olduğunu, peygamberden önce yaşamış şairlerin şiirlerinde de aynen kullanıldığını gösteren kaynaklar var. zaten ay yarılmış olsaydı dünya üzerinde gözleyen ve kayda geçen birileri olurdu. ha, sadece "mekke'dekiler görmüştür" derseniz o mucize olmaz, illüzyon olur.
gerçek şu ki peygamber hayatı boyunca tek bir mucize gerçekleştirmemiştir. bu sebeple mucize olarak kuran'ın kendisi ileri sürülür (bkz: kuran ın kendisinin mucize olması/#28200524). peygambere atfedilen mucize iddiaları, "sizin peygamberinizin mucizesi yok" diyenlere karşı sonradan uydurulmuştur.
kuran okunduğunda, müşriklerin peygamberden çok defa mucize göstermesi çağrısında bulunduğu anlaşılır. peygamberin iki eşinin bildiği ama açık ettiği bir sırrını duymuş olması bile kuran'da "mucize" neviinden anlatılırken, nedense sıra müşriklerin taleplerine gelince, o talepler sürekli "peygamberin ancak allah isterse mucize gösterebileceği, "onlardan öncekilerin, gösterilen mucizelere karşı kayıtsız kaldığı" gibi gerekçelerle geçiştirilir. tek bir yerde bile "peygamber şu mucizeyi gerçekleştirdi, hepiniz gördünüz ama iman etmediniz" gibi bir ithamda bulunulmaz. sebep?
biraz mantıklı olun, eğer peygamber mucize göstermiş olsaydı kuran'da üstüne basa basa, müşriklerin yüzlerine çarpa çarpa anılmaması mümkün olur muydu?
dediklerime cevap olarak hadislerden bazı mucize örnekleri sunmaya kalkışacak olanlar hiç zahmet etmesin. kuran'ı kaynak göstererek sunabileceğiniz bir mucize iddiası varsa buyurun...