peygamberin gösterdiği bir mucizenin olmaması

entry31 galeri0
    26.
  1. 7. AYET-i KERiME

    Kâfirler: "Hiç şüphesiz bu apaçık bir sihirbazdır." dediler. (Yunus 2)



    Mezkûr ayet-i kerime, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) “sihirbaz” dediklerini beyan buyurmuştur. Şimdi, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) atfettikleri “sihirbaz” lafzı üzerinde biraz tahlil yapalım:

    Kime sihirbaz denir? Mesela, şiir okuyana sihirbaz denmez. Ya da kitap yazana sihirbaz denmez. Dilerseniz kime sihirbaz denildiğini yine Kur’an’ın ayetlerine müracaat ederek öğrenelim:
    Firavun, çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi ki: “Muhakkak ki bu çok bilgili bir sihirbazdır!” (Şuara 34)… Andolsun ki Musa'yı ayetlerimizle ve açık bir delille Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a gönderdik. Onlar: "Bu bir sihirbaz ve bir yalancıdır" dediler. (Mümin 24)… Bu ayetlerden anlıyoruz ki, Firavun ve çevresindekiler de müşriklerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) söyledikleri aynı sözü söylemişler ve Hz. Musa’ya “sihirbaz” demişlerdir. Sihirbaz demelerinin sebebi ise, Hz. Musa’nın asasını yılan yapması idi. Onlar bu olayı mucize olarak kabul etmediklerinden buna bir kılıf bularak sihir demişlerdir.
    Buraya kadar yaptığımız tahlilden anladık ki: Sihirbaz denmesi için, o kişiden sihre benzeyen şeylerin zuhur etmesi ve bunu görenlerin akıl ve mantıkla bu şeyi izah edememesi gerekiyor. iki yolları var: Ya mucize deyip iman edecekler, ya da sihir diyerek hakikate gözlerini yumacaklar. Üçüncü yol olan, hadiseyi akıl ve mantığın düsturlarıyla izah etmek mümkün değildir.
    Şimdi neticeye geliyoruz: Yunus suresi 2. ayet-i kerimenin beyanıyla, müşrikler Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz diyorlardı. Acaba onların Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerinin sebebi ne olabilir? Bizim cevabımız şu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlara mucizeler gösteriyordu. Hz. Musa’nın Firavun’a gösterdiği gibi… Onlar bu mucizeleri hem kabul edemiyor hem de izah edemiyorlardı. Çaresizlikleri sebebiyle de bu mucizelere sihir, Peygamber Efendimize de (s.a.v.) sihirbaz diyorlardı.
    Peki, Hz. Peygamberin mucize göstermediğini iddia edenler, kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerini nasıl izah edebilirler? Öyle ya, Efendimiz (s.a.v.) bir şey yapmış olmalı ki, O’na sihirbaz denilsin. Hiçbir şey yapmadan sihirbaz denilmez. Mesela, siz şimdiye kadar hiç kimseye sihirbaz dediniz mi? Ya da onun yaptığı işe sihir ismini taktınız mı? Elbette demediniz ve takmadınız. Çünkü bu sözü söyleyebilecek bir şey görmediniz. Peki, acaba kâfirler hangi hadise karşısında “sihirbaz” kelimesini kullandılar. insafla bir düşünün: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mucizeler göstermeseydi kâfirler Efendimize (s.a.v.) hiç sihirbaz der miydi?

    Buraya kadar sunduğumuz bütün delilleri ve yaptığımız bütün tahlilleri bir kenara koysak ve sadece kâfirlerin Peygamber Efendimize (s.a.v.) “sihirbaz” demeleri üzerinde insafla düşünsek, bu sözü, gördükleri mucizeler karşısında söylediklerini kabul ederiz. Firavun ve adamlarının Hz. Musa’nın mucizeleri karşısında söylediği gibi…

    Onların Peygamber Efendimize (s.a.v.) sihirbaz demelerinin başka hiçbir sebebi olamaz. Zira onlar Efendimizin (s.a.v.) Kur’an okuması sebebiyle ona “şair” diyorlardı. Gaybdan haber vermesi ve verdiği haberlerin doğru çıkması cihetiyle de kâhin diyorlardı. Allah-u Teâlâ, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şair ve kâhin olmadığını; “O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!” (Hakka 41-42) ayetleriyle reddetmiştir. Şair sözü, Kur’an’ı okuması sebebiyle; kâhin sözü de gaybdan haber vermesi sebebiyle söylendiğine göre, sihirbaz sözü hangi sebeple söylenmiştir?

    Gördükleri mucizeler karşısındaki şaşkınlıkları ve hayretlerinden başka hiçbir sebepten söylenemez.

    Bu eseri okuyan kişi şöyle bir soru sorabilir: Allah sizden razı olsun. Bu eseri okuyuncaya kadar ben de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize göstermediğine inananlardan idim. Ben de bu batıl fikre kapılmıştım. Ama gösterdiğiniz ayetler güneş gibi açık bir şekilde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizeleri olduğunu ispat ediyor. Ancak hâlâ aklımda bir soru var. Bu soruyu da cevaplarsanız beni bu batıl fikirden tam manasıyla kurtarmış olursunuz. Sorum şu: Enam suresi 37. ayet-i kerimede: “Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?" buyrulmuş. Bu ayet-i kerime Kur’an’ın birçok yerinde de tekrar edilmiş. Bu ayet-i kerimeler Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize getirmediğini göstermez mi? Öyle ya, eğer mucize getirseydi, onlar: “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?" demezlerdi.

    Cevap olarak deriz ki: Çok güzel bir soru. Zaten insanları böyle ayetleri göstererek aldatıyorlar. Ayetlerin hakiki manasını ve Kur’an’ın diğer ayetlerini bilmeyenler de onlara hemen kanabiliyorlar. Şimdi ayetin manasını izah edelim:

    Müşriklerin istedikleri mucizeler imtihan sırrını bozacak cinsten mucizelerdi. imtihanın sırrı ister ki, akla kapı açılsın; ama irade elden alınacak kadar açık olmasın, perdeli olsun. Eğer iradeyi elden alacak kadar açık olursa o zaman imtihanın bir anlama kalmaz.

    işte onların istedikleri mucizeler imtihan sırrını bozacak cinsten mucizelerdi. Mesela onlar Peygamberimizin Safa Dağını altın yapmasını istiyorlardı. Safa Dağını altın yaparsan sana iman ederiz, diyorlardı. Onların bu yersiz istekleri Kur’an’da şöyle zikredilmiştir:

    Bir vakit dediler ki: "Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver." (Enfal 32)

    Gördüğünüz gibi, onlar mucize olarak gökten üzerlerine taşlar yağdırılmasını ve acı bir azabı istiyorlardı.

    Kâfirler şöyle dediler: "Sen, bizim için yerden suyu kesilmeyen bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız. Veyahut hurmalıklardan ve üzümlüklerden senin bir bahçen olsun da ortasından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın. Yahut söyleyip zannettiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri söylediğine şahit getiresin. Yahut altından bir evin olsun, ya da göğe çıkmalısın…” (isra 90-93)

    Gördüğünüz gibi, onların istediği mucizeler Allah’ı görmek, melekleri görmek, göğün parça parça üzerlerine düşmesi ve göğe çıkmak gibi imtihan sırrını bozacak şeylerdi ve bunları sadece inatları sebebiyle istiyorlardı.

    Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer ve sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" (Furkan 7-8)

    Gördüğünüz gibi, yine onlar yemek yemeyen, sokaklarda gezmeyen bir peygamber istiyorlar. Mucize olarak da bir meleğin onunla beraber gezmesini ve ona bir hazine verilmesini istiyorlar.

    işte “Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?" sözü, onların bu gibi mucizeleri istemeleri sebebiyle söyledikleri bir sözdür. Gerçi onların bu mucizeleri görseler bile iman etmeyecekleri yine Kur’an’da şu ve benzeri ayetlerle beyan edilmiştir:

    “Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah'ın diledikleri hariç, yine de iman etmeyeceklerdi. Fakat çokları bunu bilmezler.” (Enam 111)

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Kur’an’daki mucizeleri hakkındaki esrimizi burada tamamlıyor ve daha fazla delil göstermeye gerek duymuyoruz.

    Şimdi iki güruhla konuşmak istiyoruz. ilk önce, bu batıl fikri kabul edip inananlara deriz ki:

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucize göstermesi gibi bu kadar açık bir meselede şaşıranların diğer sözlerine hiç itimat edilir mi? Gökteki güneşi göremeyenin, “gördüm” dediği hangi şeye inanılır. Bırakın inanmayı ve kabul etmeyi, bu kişiler dinlenmeye layık mıdır?

    Bu din 14 asırdır yaşanıyor. Bilelim ki, kim “Yeni bir şey buldum.” diyorsa ve bulduğu şey de icmaya muhalifse; o kişi uyduruyordur, yalan söylüyordur ve şeytan onu aldatmıştır. Bu kişiden yılandan kaçar gibi kaçmak gerekir. Eğer kaçmazsak ahiretteki pişmanlığımız o kadar büyük olur ki, bunu hayal bile edemeyiz.

    Şimdi de 2. güruha, bu batıl fikirlerin sahiplerine ve Ümmet-i Muhammed’in evlatlarını aldatanlara diyoruz:

    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizelerini inkâr ederek Allah-u Teâlâ’nın hikmetini itham ediyorsunuz. (Eserimizin başında hikmet-i ilahiyyenin mucizeyi gerektirdiğini ispat etmiştik.) Allah’ın hikmetini itham etmek cesaretini nereden buluyorsunuz?
    “Kur’an’da mucize yoktur.” diyerek Kur’an’a da iftira atıyorsunuz. Kur’an’a iftira atmak hiç sizi korkutmuyor mu?
    “Peygamberin (s.a.v.) mucizesi yoktur.” diyerek, Efendimize de iftira atıyorsunuz. Acaba mahşer günü hangi yüzle Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yüzüne bakacaksınız.
    Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mucizelerini Sahabeler nakletmiş ve “Biz gördük” demişler. Siz ise inkârınızla onlara: “Hayır siz görmediniz, siz yalan söylüyorsunuz, yalancısınız…” diyorsunuz. Sahabeleri yalancılıkla itham etmek dine hizmet midir? Onların iki elleri yarın mahşer günü yakanızda olacaktır. Bu size hiç mi korkutmuyor?
    Sahabelerin “Biz gördük” haberlerini, Tabiin ve ondan sonraki asırların muhaddisleri bizlere sağlam senetlerle nakletmişler. Bütün o nurani silsileyi yalancılıkla itham etmek nasıl bir cesarettir. Ve kişiye günah olarak bu yetmez mi?
    Her zaman diyorsunuz ki: “Bu Kur’an’da yok…” Acaba her şeyin Kur’an’da olması mı lazım. O halde bize cevap verin: Öğle namazı kaç rekât? ilk oturuşta hangi duayı okuyacağım? Zekât malın kaçta kaçından verilir? Bir tavaf kaç şavttan oluşur?... Size böyle 10 değil, 100 değil, 1.000 değil, binlerce soru sorabiliriz ki, bunların hiçbirinin cevabını Kur’an’da bulamazsınız. Cevapları hadislerdedir. Hadisleri inkâr ettiğinizde bu sorular cevapsız kalır. Demek Kur’an, islam’ın tek kaynağı değildir. Hadis-i şerifler islam’ın 2. büyük kaynağıdır. Sizler hadisleri inkâr ederek nereye ulaşacağınızı sanıyorsunuz. Bilin ki, ulaşacağınız tek yer dinsizliktir. Aklınız başınızda iken ve ölüm sizi yakalamadan gelin tövbe edin. Bu milletin itikadını bozarak Cennete gidemezsiniz.

    Cenab-ı Hak bu eseri günahlarımıza kefaret yapsın. Bizi Ehli Sünnet itikadından ayırmasın. itikadımızı bozacak kişilerin şerrinden bizleri muhafaza etsin. Bizi imanla yaşatsın, imanla öldürsün ve bu iman üzere diriltsin. Âmin!
    0 ...
  2. 27.
  3. copy-paste'çi, kendilerine özgü hiçbir fikri olmayan, tek taraflı anlatım meraklısı, yazdıklarına karşı yapılan eleştirileri ve karşı çıktığı tezin gerekçelerini yok sayarak bir şeyler sıraladığında "cevab" verdiğini sanan dinci kafanın inkar ettiği gerçektir.
    1 ...
  4. 28.
  5. ihtimal dahilinde olup, açıkçası peygamberim mucize gösterip göstermemesi bir müslümanın inancını çok da bağlamamalıdır. zira hz. peygamberin vazifesi açıkça belli edilmiştir. kendisinin vazifesi zaten mucizeler gösterip ordan burdan atlamak zıplamak, ağzından ateşler çıkartmak değildir zira.

    "Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." (Ankebut suresi 50. ayet)

    diğer yandan bazı söylenceler temsilidir. örneğin hendek savaşının öncesinde hendeklerin kazılışında hz. peygamberin bir kayaya 3 kazma derbesi indirdiği ve 3 ayrı nurun 3 farklı yöne gittiği anlatılır. burdaki hadise islam dininin sonraki yıllarda yayılışını temsil etmekle birlikte gerçekten olup olmadığına dair kesin bir delil yoktur. ama dediğim gibi söylencenin temsili boyutu sabittir.

    diğer yandan mucizelerin sonradan uydurulduğu iddiası içinde doğruluk payı barındırabilecek bir iddia olmakla birlikte, bunları hz. peygamberin uydurduğunu, miraç hadisesinin hz. peygamberin "iddia" ettiği bir şey olduğunu ima etmek kötü niyettir.

    sözün kısası peygamberin görevi mucizeler göstermek değildir. bu yüzden bahsedilen mucizelerin gerçekten var olup olmaması en azından beni hiç alakadar etmiyor. allahualem vesselam!
    1 ...
  6. 29.
  7. eğri oturalım doğru konuşalım.
    bükemediğin bileği öp.
    allah doğruların yar ve yardımcısıdır.
    müstakim ol hz allah utandırmaz seni.
    kedi eremediği ete pis murdar dermiş.

    (bkz: atasözlerimiz.)
    0 ...
  8. 30.
  9. mormonluğun kurucusu joseph smith'in tanrıyla görüşmesini ve ondan bir kitap almasını "kötü niyetle"(!) inkar edenlerin, inkar ettiği gerçektir.
    1 ...
  10. 31.
  11. Ay yarılmış evet yarılmış. Pamuk prenses ve yedi cüceler neyse şirinler neyse ayın yarılması kızıl denizin ikiye ayrılması falan mağaradaki abartılı örümcek hikayesi odur. Kutsal kitaplar birbirinin kopyasadır. Sadece bazı değişiklikler yapılarak kültürlere uyarlamanmıştır. Toplumsal sapkınlığı ve düzeni sağlamak için herkesin inanması gereken bir hikaye yazmak zorundasın.

    Birkaç örnek;

    Selamünaleyküm’ün Yahudi Selamı Olduğunu ve ibranice “Şalomaleyhim” Olarak 2300 Senedir Kullanıldığını Biliyor muydunuz?

    III – Kuran’daki “Kim Masum Bir insan Öldürüse” Ayetinin Talmud’daki Birebir Kopyası

    IV – Tevrat’taki Hz Musa’nın Değneğini Yere Atması Ayetinin Kuran’ı Kerimde Birebir Yer Alması

    Gibi daha bir sürü ayetin, benzerliğine sadece diğer kutsal kitaplardan değil. Mitolojik ve tarihsel kaynaklardan alıntılardan oluştuğunu görebilirsiniz tabii amacınız algılamak istemekse. Yoksa bende yer çekimi kanununun olmadığına inana bilirim fakat sadece inanırım.

    Düşünmek için Daha fazlası:

    http://www.hayatinanlamin...ni-ve-ayet-benzerlikleri/
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük