patrick suskind'in kitabından sinemaya uyarlanan, yönetmenliğini Tom Tykwer' in yaptığı, oyuncu kadrosunu Ben Whishaw, Dustin Hoffman, Alan Rickman, Rachel Hurd-Wood ve Gonzalo Cunill' in oluşturduğu, 2006- Almanya, Fransa ve ispanya ortak yapımı olan 147 dk'lık drama - gerilim türündeki film.
--spoiler--
18. yüzyıl fransa'sında kokuya inanılmaz duyarlı olarak doğan Jean Baptiste Grenouille *, kötü kokuların hakim olduğu bir balık pazarında istenmeyen çocuk olarak dünyaya gelir ve çocukluğu hep sahip değiştirmekle geçer. yetişkin bir genç olduğunda Paris'te bir derici ustasına köle olarak satılır. bir gün kokusu da en az kendisi kadar güzel olan bir kadının istemeden ölümüne sebep olur. kadının ölümünden ziyade artık onun kokusunu hiç duyumsayamacağı için üzülür ve o andan itibaren kokuyu nasıl saklayabileceğiniöğrenme arzusuyla yaşar. kokuyu saklama yöntemini öğretmesi için bir parfümcünün yanında çalışmaya başlar. * parfümcüden daha fazla bir şey öğrenemeyeceğini anladığında, daha çok bilgi sahibi olabilmek için oradan ayrılır. yolculuğu sırasında kendi kokusunun olmadığını ve bu yüzden insanların ona yakınlık duymadığını farkeder. bunun üzerine kendi kokusunu yapmak için işe koyulur. kurbanlarını birbirinden güzel kızlardan seçen Grenouille, seri cinayetler işler ve istediği parfüme ulaşır. işlediği cinayetlerin bedelini idam edilerek ödeyecekken bir mucize gerçekleşir ve her şey bir anda değişir.. **
--spoiler--
--spoiler--
parfümcünün, Jean Baptiste Grenouille' ye anlattığı efsane:
Mısır tanrısı firavun' un mezarı bulundugunda yayılan parfum kokusu ile bütün insanlar ilahi bir etki altına girerler ve bu ilahi parfümün içeriğinin peşine düşerler ve 13 çeşitten oluştuğunu tespit ederler. bu 13'ün çeşidin de sadece 12 çeşidinin ne olduğunu çözebilirler, 13. madde hep sır olarak kalır. işte Jean Baptiste Grenouille de bu 13. maddenin peşine düşer.
--spoiler--
--spoiler--
Jean Baptiste Grenouille'nin ayrıldığı her sahibinin başına felaket gelmesi de dikkat çekicidir.
--spoiler--
farklı yorumlara açık olan film, yer yer sıksa da görsel şölen sunması ve konusunun ilginçliği bakımından izlemeye değerdir. *
Hayatım boyu en çok gerildiğim filmlerin başında geliyor, her bitişinde umarsızca elimi kolumu kokluyorum. Kitabında şöyle böyle değildi yavşaklığına girmeyeceğim, sadece film hakkındaki hislerimi yazacağım. Arşivimin en nadide parçalarından biridir, bana göre bir filmden daha ötedir.
Ben kokulara ve seslere karşı çok hassasım, bu yüzden bir sürü takıntım var. Mesela kokusu kaçar diye kapağını açıp okuyamadığım kitaplar/defterler var. Çekmecelerim sabun parçaları ve parfüm şişeleri ile dolu, bakınca çöplük gibi görünüyor. Bir zamanlar üzerine tuhaf bir koku sinmiş elbisemi yıllardır yıkamıyor ve giymiyorum, kendimce kokuyu hapsetmeye çalışıyorum. Koku hafızam da çok güçlüdür, mesela ders kitaplarını kokladığım an ağlayasım gelir, berbat okul yıllarımı canlandırmakla kalmıyor adeta yeniden yaşatıyor. işte bu filmle aramdaki bağı pekiştiren esas neden koku hassasiyetimdir, tabiki jean'ın yanında esamem bile okunamaz..
Görselliğinin, mekanlarının, müziklerinin, anlatımının şahaneliğini tarif etmek için satırlarca yazmak mümkün, fakat tek kelime ile "mükemmel" demekle yetiniyorum. Oyunculuklar da harikaydı. alan rickman o meydan sahnesinde, duvarın kenarında durup sakince bakıyordu ya, bir an severus snape bakıyor sandım. Rahmetli müthiş bir oyuncuydu ve değerli karakterler bırakdı ardında. dustin hoffman en tatlı haliyle oyunculuğunu sergiliyor, o pudralı yüzü, allık sürülmüş yanakları ve peruğu ile çok şekerdi.
Ve ben whishaw.. jean karakteri için muhteşem bir seçim olmuş, fevkalade oyunculuk sergilemiş. Kokuyu kaybettiği an dolu gözlerle bakması, içine çektiğinde gözlerinin açılış ve kapanışı, o bakışları anlatılamaz.. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1222110/+
--spoiler--
Jean sapık ve katil değildi, sadece benlik arayışı içinde olan biriydi. kendi kokusunun olmadığını anladığı an, ona çok üzüldüm çünkü gerçekten acı çekiyordu. Canlı ve cansızların kokusunun esanslarının alınmayacağını öğrendiğindeki halleri içimi burktu, oyunculuk budur işte dedirtiyor!
Jean doğum dışında, resmi olarak ayrıldığı insanlar ölüyordu, Bu çok güzel işlenmiş. Son olarak filmden "sadece güzel kadınların güzel koktuğunu öğrendik"*
Filmde olmamış dediğim tek yer, insanların kokudan etkilenme anında verdiği tepkilerdi. Oldukça yapmacık hareketlerle ayılıp bayılanlar mı dersin, o ana kadar karizmasını korumuş jean'ın bir anda saçma el hareketleri yapmasını mı! Ayrıca uzakta olanlar kokuyu nasıl aldı? Oysa Balkonda duran insanlar da etkilenmişti.
O nasıl bir koku ki, insan insanın kemiğini bile yiyor(insan kemiği dişle parçalanamaz) Oysa şişeye dokunmadılar bile, ben olsam kokunun gazıyla şişeyi de yerdim. Kemik yiyorum lan! Şişe de bir şey mi..
--spoiler--
patrick suskind'in das parfum romanından sinemaya uyarlanan farklı bir film. türkçeye koku adıyla çevrilen romandan uyarlanan filmin yönetmenliğini Tom Tykwer yapmıştır. 2006 yapımı film imbd'den aldığı 7,4 puanı da sonuna kadar hak etmektedir.
--spoiler--
filmde güzelliği kokuda bulan bir adamın * onu koruma çabası anlatılmaktadır.
--spoiler--
izlemeye ayırdığınız zamanı sonuna kadar hak eden bir film...
--spoiler--
1. adamın kokusu olmadığından dolayı uyuyan köpeğin yanından geçerken köpeğin uyanmaması.
2.aynı nedenle insanlar da uyanmıyor ve adam sevilmiyor (nefret edilme değil sadece sevgi duymuyorlar adama)
3.kimliği deşifre edenin bir köpek olması ve yine koklayarak bu işi yapması.
--spoiler--
tavsiye: sevgiliyle bu filmi izlyecekseniz mutlaka güzel kokular sürün. reyonun nerede olduğunu ben bilmiyorum ısrarla sorun..
böle bi adam var karı peşinde ama meslek aşkı altında yapıyo bu piçliği.
adam böle cool sessiz sakin, ya aslan burcu ya da akrep burcu ama büyük ihtimal akrep.burç yavşaklığı.
adamdan zarar gelmez diyosunuz ama kiminle kalsa ve ordan ayrılsa ev sahibinin beti bereketi kalmıyo.evi yıkılanı mı dersiniz,öldürüleni mi dersiniz,idam ettirileni mi dersiniz ne derseniz diyin ama adam doğuştan cenabet bunu bilin akrep burcu erkeği.
bi de abimiz beyaz tenkızıl saç tutkunlarından.
olm kestane rengi saç ve beyaz ten de iyidir.
ananızın evinde o da yoktu. böle filmleri izliyonuz yok onla olmaz, yok kızıl saç beni bitiriyo bi siktirin gidin amk.
neyse abi güzel düşkünü ya ama sanırım iktidarsız kokuyla bozmuş kafayı, hiç biriylen cufcufluk bi durum olmuyo.
zaten bakir öldü zaar.*
bu kadınlardan 12 tane koku elde ediyo ama kafayı baştan beri kızıla taktı ya illa öldürcek.kızı da görseniz amk hayat dolu.
çocuk dese ki:
-bacım ben sana hayvan yağı sürüp saçlarını kescem ondan koku elde etcem.
kız izin verir o kadar uysal bi kız.
neyse bu bunu odasın da ziyaret ediyo kokusunu falan alıyo *
aldıktan sonra bunu yarı yolda yakalıyolar kızın babası konuşturmaya çalışıyo nedenini soruyo ne için aldığını söyleyemiyo ibne.
işte bunu idama götürüyolar filinta gibi giydiriyolar falan ama o çoroplar ne amk ya.
bu kızlardan topladığı yağlarla kendine parfüm yapıyo tam idama gitcekken kendine sürüyo bu arada çocuğun kendine ait kokusu yok gençler.neyse işte bu idama doğru gidiyo herkes buna bi hayran bi hayran sanırsın ki brad pitt.
bunun için amı götü dağıtan kızlar mı dersiniz
götü başı ayrı oynayan erkekler mi dersiniz
melek ilan edilmesini mi dersiniz yok böle bişey gençler.
işte bunu idam etcekken bu mendiline yine biraz parfüm koyup mendili halka fırlatıyo ondan sonrası trennnn.hani marjinal bizdik
adamı günaha sokan bi koku icat ediyo siz düşünün artık.afrodizyak
işte meydandakiler sevişmekten yorgun düşünce uyuyup kalıyolar bu da inceden sıvışıyo ortamdan.
sonra doğduğu yere gidiyo ruh hali normal olmadığı için kendini insanlara yem ediyor.
ama mecazi olarak değil bildiğin adamı yiyolar.
çünkü anlıyo ki hayatı boyunca yalnız kalcak işte o zaman kafasından aşağıya boşaltıyor şişeyi.
özet geçmek gerekirse:sonu haricinde aslında fazlaca gideri olan film.
kitaptan uyarlanan filmin konusu mükemmeldir.son zamanlarda izlediğim,beni etkileyen yaratıcı ve kurgusuyla filmi sürükleyici kılan bir yapımdır.özellikle adamın hastalık derecesindeki koku alma duyusu ve kokuların isimlerini bilmemesine rağmen koku ne kadar uzakta olursa olsun alıp bu o koku diyebilir.burnumun dibindeki kokuyu alamayan beni etkilemiş bir filmdir.ayrıca daha 3 günlük bir bebekken başka bir çocuğun elini tutup koklamasıda yerimden sıçratmıştır.bulduğu güzel kızları yağla sıvayıp keten bir beze sarıp sonrada onun yağını damıtıp koku elde etmesi muhteşemdir.yanlız saçma gelen,12.kızın şehirden çıkıp atla başka yere gitmesini ve bizim elemanında nasıl oluyorsa uyurken o kokuyu alıp kızın peşine düşmesi saçma gelmiştir.hayır yani kızın kokusunu rüzgar hiçmi götürmüyor bir yere,orda bir saçmalık olduğunu düşünüyorum.nasıl oluyorda kilometrelerce ilerdeki şatoyu koklayıp buluyor,heleki atla iki günde yol gidipte şatoya varabilen kızın hızına yetişip,gittiği sabahın akşamında helede yürüyerek şatoya varabiliyor.ayrıca o yorgunlukla nasıl kızı bir daha kaldırıp yağa bulayıp öldürebiliyor falan filan.
filmin sonundaki saçmalık daha komikti,şöyle ki,adam kullandığı kokuyla herkesi mesti ediyor.kızın babasının yanındaki adamlar bile mest olurken,valiye neden hiç birşey olmuyor.acaba valinin o gün burnu koku almıyor mu ? bizimkinin yanına gidince o da meleğim diye ayaklarına kapanıyor.daha sonra bizimki ilk hoşlandığı kızı koklarken öldürdüğü yere gidiyor ve 12 kızın teninden elde ettiği kokuyu üstüne boşaltıyor ve ordaki insanların hepsi bizimkinin üzerine çullanıp ilk yalayıp sora yemeye başlayarak öldürüyor.
şimdi burdaki saçmalık şöyle,bu adamın hiçmi kemiği yok,hiçmi kan akmadı,yok eğer onu yiyen insanlar et kemik ayrımı yapmıyorlarsa kanınıda yerden yalamış bitirmiş olabilirler,fakat bunu yapan insanlar neden adamın kıyafetlerini bitirmiyor.kemik yiyenden o da beklenir.ayrıca adam parfümü kıyafetlerede dökülmüştür.yani bence ayrım yapılmıyorsa onuda yemeleri gerekir diye düşünüyorum.
sanırım filmlerde çok mantık arıyorum,film işte,ama tüketici olarak daha sağlam kurgu istiyorum.
tüm zamanların en sıra dışı kitabının, yine sıradışı bir cezbedicilikte olması beklenen filmi. önce kitabı okuyunuz, eğer ki, "yok filmi geliyor ne kitabı" diyerek filmi bekliyorsanız da gözüme gözükmeyiniz.