bugün

eksi sözlükten çalınmış bir başlık daha... ulan bari gidip günün en beğenilen entrylerini çalmayin bide değiştirmeye çalışmis ...
birazdan yerinde duramayıp götünü yakacak çocuktur.
pazar banyosundan ne zaman çıksam babam ntv de ispanya ligi maçı seyrediyor, annem bir yandan kulak çöpü verip 'hazır yaşken temizle' diyor ve ben ise kıyafetlerimi ısıtıp ısıtıp giyilmeye koyuluyordum.
ne günlerdi...
birçok yazar(buna bendeniz de dahil) "enee bu benim ya la" diyeceği bir dönemin efsane çocuklarıdır. pazar banyosunu özledim şimdi.
doksanlarda yaşamış çocuktur zaar.
Benim yarın yine yeni yeniden gerçekleştireceğim eylem. Evet hala sobali bir evde yaşıyorum ve sıcacık çorap giyip kestane pişirip ekmeği kızartıp da üzerine çikolata sürerek onun ekmek de ki delik yerden eriyerek dökülmesine bayılan koca bir bebeğim.
Depresif ruh hali olan çocuktur. Çünkü günlerden pazardır ve ertesi gün o soğukta ve sabahın köründe kalkıp okula gideceğini düşünüyordur.
Ödevini yapmamışsa eğer o banyo saatine kadar, uyuyacağını bildiği için tedirgin olan çocuktur. Akabinde Şahane pazar izlenirdi bir zamanlar.
ne de güzel çocuktur, ve olabildiğine masum.

çarşamba ve pazar günleri banyo günüydü bizim evimizde. diğer günler banyo yapmak yasak !
önce kocaman bir leğen getirirdi annem sobalı odaya, kocaman dediysek eni 15 cm i geçmeyen popoma yetecek ve bağdaş kurabilecek alanı bulabileceğim bir leğen düşünün siz, sonrasında gri ve oval başlı güğüm banyoda soğuk suyla doldurulur ve su sobanın üstünde 80 dereceye gelinceye kadar orada bekletilir. tabi bir de (olası haşlanmayı önlemek amaçlı sanırım) kaynar suyun bulunduğu güğüme nazaran daha küçük hacimli bir kova da soğuk su.

tüm bu olanlar yaşanırken, birazdan başlayacak olan seramoninin yarattığı korku ve panik, minik bünyemi bir hayli titretmektedir o an. ama heyhat! kaçış yok. en gafil anımı kollayan annemin, kollarımı kavraması ile tüm elbiselerimi bir kaç saniyede soyup beni leğene oturtması bir olur.

suç aletleri de hazırdır. buram buram tüten, el değmeyen güğüm dibimde bitmiştir bile. kafam kadar bir kalıp beyaz hacı şakir, adeta kafamdaki deriyi de soyan kalın dişli tarak hemen oracıkta. pis pis sırıtıyorlar..ve kullanılmaktan zımparaya dönüşmüş kese ise en kibirli olanları, hazır ve nazır o da..

saniyeler içinde ilk galata başımdan aşağı boca edilmiştir, artık geri dönüş yok! kaçış yok! içten içten ağlayan ben, kesik kesik çığlıklarımı kendim bile bile duyamazken, beni çekip çıkaracak bir kahramana muhtacım o an. öyle bir muhtaçlık ki bu dünyanın en güçlü kolları arasında, daha güçlü hiç bir varlık ile karşılaşılmadığı bilindiği halde, filiz halinde yaşamasına müsaade ettiğim; saklayıp sarıldığım bir muhtaçlık.

kaynar suyun bedenimde ve zihnimde yarattığı infial henüz son bulmamış ve bir çok arındırma işlemi vücuduma peşi sıra tatbik edilmektedir. ama bilmekteyim canavar dişli tarak en son işkence aleti, en korkuncu ama en sonu. ömrümde en kötüyü iple çektiğim tek an o an.

ve nihayet. ilk berberle tanışmasından o ana kadar sadece subay traşı görmüş, iki tutam saç barındıran küçük kafamla o canavar dişli tarak kucaklaşırlar. suratımda anlamsız bir ifade.. canı yanan ama gülümseyen ben, artık kurtuluşa yakınım..

delicesine kitlendiğim tek bir cümle kalmıştır artık. arılık duruluk çık git oğlumdan mundar pislik ! kahramanım yine o olmuştur. beni kurtaran sihirli sözcükler yine biricik pehlivan annemden gelmiştir.

zafer sarhoşuymuşcasına küt küt atan göğsüm kocaman bir havluyla sarmalanmış ve sobanın arkasına doğru sürüklenmiştir artık. sırada benden 2 yaş küçük kardeşim var, gözleri dolmuş, olacakları beklemekte..sessiz ama bir o kadar çığlık çığlığa sanki...
hiçbir zaman tadamadığım bir ayrıcalıktır bu benim gözümde.
evcimen kisilik.
hala yaptığım bir davranış çeşididir. sobalı evlerden vazgeçemedim bir türlü. bence yaşam boyunca mutlaka sobalı bir evde oturulmalıdır. zira onun sıcaklığını hiç bir ısıtma gerecinde bulamazsınız.
en son yaptığı maçta soyulan dizi annesi tarafından fark edilip sabunu kafasına yiyen çocuktur.
ben buan eski çocukluk derim hangimiz böle yapmadı ki anamız bizi yıkar o soğukta bizi bize acımadan bir de zatüre olmayalım diye bizi sobanın önüne yollardı gerçi benim anam hatırlamıyorum ama beni sobanın önünde yıkardı ne günlerdi ya çocukluk şimdi ömrümün geri kalanını bile verebilirim tekrar çocuk olabilmek için hangimiz vermez ki gerçi...
hele birde pazar gecesi ise starda cikan parliament sinema kusagiyla buyumus cocuktur.
Banyodan sonra buz gibi holden geçerek, sobanın bulunduğu sıcacık odaya erişen, ileride güzel hatıraları güzel duygularla hatırlayacak özlenmiş çocuk.
pazardan pazara banyo yapıp sonra benim saçlarım niye bitleniyor diye ağlayan bebelerin övünerek ve kibirli bir şekilde anlattıkları vahim olay.

bir hafta yıkanmayan bedenle insanlar nasıl uyuyabiliyor hayret doğrusu. su soğuk da olsa yıkanmalı bir insan yahu. pislik misiniz? nasıl bir ebeveyniniz var sizi yıkamamış küçükken?
efsane 90 lar nesli.
Dogal gaz'in tukiyede olmadigi donemde yetismis cocuktur.
88kuşağı olarak benim de yaptığım* bugün de dahil olmak üzere hiç bir zaman sevmediğim gün olan pazarın, üstüne banyosu* da olduğunda** olan hissi yaşayan çocuk.

evde de ilk orta lise hatta lisans dahil pazar günlerinden hep nefret etmisimdir. klasik salt anlamda sadece "yeaa yarına okul/iş/odev vs var" diye değil çok daha fazlası.

Pazar günü bana hep ayrılığın hasretin başlangıcı olmuştur. oyuncağmi kaybettiğim, sevdiğim kişilerin hayatta hep o gün gitmesi vs pazar günleri olmuştur hep. daha neler var neler pazar günü için**
(bkz: çocukluğum)
en asil duyguların çocuğudur.

doğalgazlı evde büyüyenler bilmez.

bu çocuk muhtemelen sobanın yanında leğende yıkanmıştır.
Belki de 20 sene sonra sözlükte bu başlığı okuyum duygulanacak çocuktur.
Benimdir o. Sekmen diye bir şey de vardır. Tahtadan yapılma küçük iskemle. Sözlük bu gece çok nostaljik.
Dışarda top oynarken acıkıp eve geldiğinde annesi ekmek arası salça vermiştir.