pavyon

    43.
  1. ----------+18---+18----
    ---bu bir pavyon yazısıdır---

    pavyonlar eskide kaldı artık.
    şu an türkiye'de pavyon yok. emin olun ki yok arkadaşlar.
    o son pavyoncular, o kuyruklu impalalarına binip hızla uzaklaştılar...

    evet, 70'lerde vardı pavyonlar, 80'lerde vardı. 90'larda yozlaşmaya başlamıştı ama yine vardı.

    işte bizler o 90'lı yıllarda son pavyonların, son demlerini yaşamış bir nesiliz hamdolsun ki...

    2000'lerden sonra dijital dünyaya geçtik ve pavyonlar ve pavyon kültürü birden yok oldu.
    günümüzün sözde pavyonları kürtlerin eline geçti. kirlendi, yozlaştı...

    şimdinin pavyonları zaten pavyon değil, müzikhol...
    eskiden pavyonlarda kadın satılmaz, pazarlanmazdı.

    orospu çalışmazdı pavyonlarda, dünyanın en namuslu insanları olan konsomatris ablalar çalışırdı.
    sana parayla değil, istediği için, hoşlandığı için verirdi.
    istemezse de vermezdi. zorla değil ya amk?

    konsomatrisler sizinle oturur, dertleşirdi pavyonda.
    derdinize ortak olurdu kendi dertlerine bakmadan. ve inanır mısınız sizinle içki içerdi, gerçek içki, şimdiki orospuların içtiği meyve suyu değil. rakı içerdi konsomatrisler...

    sonra da dostunun çelik jantlı şahinine biner evine giderdi kazandığı helal para ile.

    ama işte 2000'lerden sonra kalmadı böyle delikanlı kadınlar.

    eski konslar ısmarlarsanız içerdi.
    şimdiki orospular ısmarlamasanız da içer, zaten vazifesi bu, orada olma amacı sizi kesmek, söğüşlemek.

    ankara pavyonları vardı eskiden.
    şimdi de var.
    ama nerede eski ankara pavyonları. şimdinin ankara pavyonlarına dolmuş apaçiler yozgatlı, çorumlu ve çankırılı...

    bursa'da köşk pavyon vardı, "gazino" olarak geçerdi.
    sanatçılar gelirdi oraya.

    ulan daha sovyetler yıkılmadan rus revüsü gelmişti köşk pavyona be. böyle elit bir mekandı işte pavyonlar...

    racon vardı eskiden pavyonlarda.
    delikanlılık, adamlık vardı.
    en güzel giysiler giyilerek gidilirdi pavyonlara, saçlar taranır, jölelenirdi.

    ha, öyle herkes kafasına göre gidemezdi pavyona. zaten herkesi de almazlardı.
    illa sizi pavyona götürecek gedikli bir mahalle abisi tutmalıydı elinizden. zira pavyonlar ağır mekanlardı ve ağır olmayanların ağırlanamayacağı bir raconu vardı.
    kişi ancak mahalle abisi ile 3-4 kere pavyona gidip usul adap öğrendikten sonra kendi başına pavyona gider, o zaman pavyon çalışanlarından gerekli saygıyı görürdü.

    ya şimdi?
    şimdi öyle mi?

    cebinizde az para varsa usul, adap bilmişsiniz bir önemi yok.
    hem paranızı harcarsınız, hem de bir bok yapamadan ayrılırsınız mekandan.

    ama ya eskiden?
    eskiden pavyona gittiğinizde verdiğiniz paraya değerdi. karşılığını alırdınız, eğlenirdiniz be...doyasıya eğlenirdiniz...

    şimdi çok özledik o günleri.
    masasındaki kadına başka masadan biri baktı diye cinayet işleyen abileri özledik.
    mahallenin gençlerini elinden tutup mekana gtüren, racon öğreten, usul adap öğreten o abileri özledik...

    belki hata bizde.
    biz abilik yapamadık bizden sonra gelen nesile.

    ve ne yazık ki onlar da yapamayacak abilik bir sonraki nesile.

    böyle böyle bitecek.
    bir değer, bir kültür yok olup gidecek. zaten yok oldu da...

    özledik be abi.
    bize "yakışıklı hoşgeldin" diyen büyük memeli ablaları özledik.

    masalarda kadeh tokuştururken sanat müziği dinlemeyi, son derece modern ve düzgün tuvaletleri içinde şuh kahkahalarıyla bizleri mest eden kosnomatrisleri özledik...

    şanssız bir nesilsiniz vesselam.
    ----------+18---+18----
    ---bu bir pavyon yazısıdır---

    not: bu yazımı sevgili tarihci76'ya armağan ediyorum.
    14 ...
  2. 63.
  3. 5. bölümde mücahit'in üniversite mezunu kons sarı bebeto'ya olan aşkını işleyen belgesel.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1905088/+

    mücahit diyor ki; "sarı bebeto hayatımı sikti, paramın yüzde 90'ını o yiyor, yüzde 10'unu ben yiyorum."

    sarı bebeto'da diyor ki; "evet hayatını siktim, sikmeye de devam ediyorum."

    son derece samimi bir belgesel.
    9 ...
  4. 7.
  5. masaya gelen şamdanın bile para olduğu yer. işemeye gidersiniz bir bakarsınız kapıda bir adam anlarsınız ki işemek bile paralı.kemal sunal ın bir filminde buna benzer bir replik vardı galiba neyse.

    sabah saatlerine kadar eğlence sürer durur. ilk başta popstar yok detonestar yarışmalarından elenmiş bir hatun çıkar 2 saat program yapar. sonra dj çıkar. sonra fasıl başlar sonra yine dj çıkar. öyle acaip bir yerdir.

    ama hizmet üst düzeyde. şöyle rakı bardağına bir bakarsınız hemen yanınıza garson geliverir; " beyefendi buz ister misiniz?" diye. sigarayı elinize almaya görün hemen çakmakla bir garson bitiverir yanınızda.

    kons konusuna değinmeden olmaz. bu hususta gidilecek yer önemlidir. şu sıralar pavyonların bir çoğu ukraynalı, moldovyalı veya rus konslarla kaynıyo. öyle yerler daha iyi tabiki. ama bu kadınlar maaşalah sünger gibi. içtiği bir bardak viski ortalama 60-70 papel.* papel diyorum bak işte pavyon ağzı budur. bir bakarsınız hatun göz açıp kapayıncaya kadar iki kadeh viskiyi hiç etmiş. bu nedenle masaya oturmadan önce "acelemiz yok, yavaş iç" gibi telkinlerde bulunmak faydalı olur, bunu yaparken utanmaya gerek yok zira herkes bunu yapar.

    sabah 6-7 gibi dışarı kons çıkarabilirsiniz. bunun için dayıya biraz çıkmanız lazım. tabi sonra hatunda para alıcaktır. sonrasınıda ayarlayın be abicim.
    9 ...
  6. 46.
  7. Buraya bilgi içerikli entry girmek için gelmiştim ama vazgeçip gidiyorum. Yazıklar olsun adaletsiz dünya.
    8 ...
  8. 9.
  9. teee seneler önce kaavedeki abiler tarafından üniversiteyi kazanmam nedeniyle götürülmüşlüğüm olan bir yer.

    üniversite gibi ilim irfan yuvası bir yerde öğrenim görme ayrıcalığını kazanmış olmayı pavyon gibi bir yerde kutlamak ta ayrı bir konu. neyse sadede gelirsek olay şöyle gerçekleşti.

    yaş henüz onsekiz. bütün arkadaşlar gibi hayatımızın büyük bölümü kaavede geçiyor. sivilceler henüz geçmemiş, yoksa geçmişmiydi lan? neyse. ufaktan bi manita ayağınada girmişiz. manita henüz lise talebesi. ufak yerde yaşadığımızdan gidecek yerimiz de yok. mesire yerlerine gidiyoruz, salıncağa biniyoruz, salıncakta sallamaya çalışırken elim bir taraflarına dokununca ben kıpkırmızı kesiliyorum, manita kikirdiyor falan. baş başa kaldığımız anlar da oluyor ama aklımdan hiç bir hinlik geçmiyor. ne safmışız be. büyül şehir bozdu bizi. ööyle işte.

    sınavlar açıklandı, kazandım, haber yayıldı bilmem ne oldu. arkadaşlar birayla fıstık ısmarladılar, gittik top sahasının yedek kulübesinde içtik. sonra arkadaşlardan biri kaaveye gidelim de kahve falan içelim, ismail bize fal baksın diye bir fikir attı ortaya. (ismail kaavede çalışıyor o zaman, çokta acaip yalan atıyor şerefsiz)neyse kalktık geldik kaaveye. ama o da ne ismail çoktan tüymüş kaaveyi de ismail abi ye bırakmış. * neyse girdik kuytuda bir masaya çöreklendik. ismail abi de köşede üç beş sekiz oynayan ihtiyarları sepetledikten sonra geldi yanımıza. önce "neden içtiniz lan" diye bir haşladı. sonra benim sınavı kazandıgımı öğrenince sevindirik oldu. ama bu defada "böyle mühim bir olay teneke birayla geçiştirilir mi?" diye çıkıştı. biraz düşündü "yarın akşam çiçek' e gidiyoruz" deyip noktayı koydu. deyyus pavyona gitmek için bahane arıyormuş meğer.

    yarın oldu. akşam yine kaavedeyiz. bu defa ben oyuna oturmadım. hem erketede bekliyorum hem de sineklik yapıyorum. sinekliğin tadına da orda vardım zaten. gelsin kolalar gitsin ayranlar. iç içebildiğin kadar hesap korkusu da yok. mis gibi. ismail abi bir işaret yaptı. bizimkiler olaya dün akşamdan uyanık zaten - iyi akşamlar dedim. çıktım dışarıya.

    ismail abi nin doğan görünümlü bir şahini var. çelik jant, metalik boya bilmem ne epey façalı. emin abi, hüseyin abi ismail abi bir de ben bindik arabaya dooğru çiçek restorana. aldanma adı restoranmış sadece gerisi bildiğin pavyon.

    neyse girdik içeriye, ilk dikkatimi çeken ortamın loşluğuydu, önce gözlerimi alıştırdım içerinin loşluğuna, sonra alkol kokusuna karışmış sigara kokusunu çektim içime, kocakarının biri detone sesiyle şarkı söylemeye çalışıyor. yer gösterdiler oturduk. ismail abi daha önce ziyaret etmiş olsa gerek diye düşünüyordum yerime otururken. oturduğumuz yerden kocakarıyı daha nett görebiliyordum. ilk dikkatimi çeken koltukaltındaki kırışıklıklardı. ıyğğhh şimdi bile tiksindim. rakı söylediler.

    ortamın yabancısıyım ya abiler naparsa aynısını yapmaya çalışıyorum. bir taraftan da etrafı kesiyorum. geçkin adamlar oturmuşlar, önlerinde kadehler istisnasız tamamının boşa gitmiş ömürlerine yandıkları her hallerinden belli. kocakarı kimsenin umrunda değil kendi kendine yırtınıyor. bir ara ismail abinin yanına geldi mikrofonu uzattı, şerefsizim ismail abinin sesi ondan çok daha güzeldi lan. aradan ne kadar geçti bilmiyorum iki hatun geldi masaya. sokakta görsen farketmezsin bile. ama kadınların muhabbeti süper, masa daha da şenlendi. su gibi içiyolar bir de. ara sıra yanımda oturanın bacağı bacağıma deyiyor, çaktırmadan kendimi kabuğuna girmeye uğraşan tospağa gibi çekiyorum. kabuğum olsa kafamdan gayrısını saklayacam içine o kadar sıkılmaktayım. kaçıncı bardak rakıdaydı bilmem. ışıklar söndü, tek bir spot yandı sonra sarı bir spot. ve tam o ışığın ortasında mavi elbisesi, simsiyah saçları, bembeyaz teni, ilik gibi vücüduyla bir dansöz.

    ulan zaten bünye rakıya alışık değil içim bir hoş oldu. dansöz çalkaladıkça benim midem de çalkalanıyor. hatta bir ara malın iyisinden anlıyor bu hergele diye daşşak konusu da oldum masada. ne biçim baktıysam artık karıya. neyse hatun bir iki kıvırttı, çalkaladı falan sonra kayboldu ortalıktan. yine kocakarı çıktı sahneye. benim de neşem kaçtı tabi. acaba yine çıkacak mı diye düşünüp duruyorum bir taraftan bir taraftan da masadakilerin attıkları lafları geçiştiriyorum. tam artık hatunun çıkacagından umudu kesmişim ki hatun bizim masaya doğru seğirtmesin mi? seğirtsin. gelip ismail abi yi öpmesin mi? öpsün. way amuğa goyyim kalbim kalp değil sekiz pistonlu motor mubarek. gelgelelim iki yanım da dolu. o anda şu yanımdaki aşifteye elimin tersiyle bir çaksam sittir olsa gitse arka masaya da dansöz gelse otursa yanıma diye düşünüyorum. ama öyle olmadı tabi ismail abinin yanına oturdu. ismail abi de attı kızın omzuna kolunu gevrek gevrek güldü şerefsiz.

    neyse sözlük ondan sonrasına dair hatırladığım tek şey hatunun kahkaha atarken gözüken inci gibi dizili dişleri bir de bembeyaz boynuydu. bir daha da pavyona gitmedim zaten. gidesim gelmedi. kaaveyi de değiştirdim artık karıya pavyona kumara paydos modundayım. iyi oluyor böyle.
    8 ...
  10. 36.
  11. Aksam sikko bi mekana gittim.

    7-8 hatun var içlerinde bir tane is yapacak kari var oda yoklukta gider yani öyle ahim şahım bi sey değil 300 lira istiyor hemde gece 3te çıkarım sabah altıda kacarim dedi.

    Vay AMK 3 saate 300.

    Bu am ne kıymetli arkadaş.
    6 ...
  12. 71.
  13. 44.
  14. ickili muzikli kadinli cok kadinli eglence mekani.

    Şuan pavyondayim ve yasadigim aciyi sizinle paylasmak istiyorum.

    Hep merak ediyodum babam ve arkadasi ile geldik. Suan cok kotu hissediyorum cok mu duygusalim bilmiyorum ama bu kadinlar neden buraya dustukleri acaba normal bir insan gibi yasayamazlarmiydi gibi dusunceler beynimi kemiriyo kadinlarin poposuna odaklanamiyorum sanirom escinselim.

    Yani dusunsenize bunlarin babalari var aileleri var belkide var ama yok o yuzden burdalar ama olmasi gerekirdi. Bunlar benim annem kardesim ile ayni cinsiyetteler yani bu kadinlar istermiydi sabah insaattan cikip ustunde molozlarla gelen ayilara gulumsemek onlara ilgi gostermek yeri geldiginde onlara dokunmak onlar istemezmiydi universiteye gitmek aksam arkadaslari ile kafeye gidip sohbet etmek bir meslegin akademik egitimini almak ya bu liste uzar ama siz anladiniz bu dusunceler icerisinde burda keyif alan umitsiz disarda ilgi goremeyip burda parasiyla ilgi gorunce mutlu olup tum parasini belkide ailesine harcayacagi parayi harcayan insanlari izleyip ickimi yudumluyorum.

    Boyle olmamali ama tabi pavyonlari kapatilmda millet bizimi siksin.
    6 ...
  15. 14.
  16. neden gidildiğine bir türlü anlam veremiyorum. gidenler ankaralı namık dinleyen insanlar. oynayanlar para isteyen orospular. müzik desen müzik değil. ucuzluk desend eğil. eğlence desen hiç değil.
    5 ...
  17. 17.
  18. hiç ilgisi yokken dün gece tuhaf bi şekilde kendimi bulduğum yerdir. yanımda bu dünyaları bilen bir arkadaş olmasaydı ne olurdu bilmiyorum ama kendimi birden kadınlardan birine viski ısmarlarken buldum. etrafta yeraltı çarşısından kırk liraya aldıklarını düşündüren naylon takım elbiseli abiler ellerinde tesbihler eğleniyor, saçma sapan şarkılar söyleniyor, aslında "söylenemiyor.". göğüs dekoltesi görmeye mi geliyor adamlar, ya da bu kadar hesaplara değer mi bildiğin tez konusu bence, bence problem ilgi. buralara yabancı olduğum tipten kılıktan hareketlerden anlaşılıyor hatunlar bi garip garip güler. ordaki abilere "lan olum madem niyetiniz var, gidin adam gibi bi yere 100 200 dolar verin işinizi -tam- görün vakit kaybetmeyin ne salaksınız lan" diyesim geldi ama tırstım sonra.

    yine de bir önceki yerde o son kadehi içmeyecektim, ondan oldu.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük