kimi kez kendini kaybedercesine şanzelize'de alışveriş yapmak, kimi kez quarter latin'de kahve yudumlamak, kimi kez ise bir fransız asilzadesine bonjour demek, kimi kez ise kitapçılarda kaybolmaktır...
bu amına kodumun memleketinin havasını sikeyim arkadaş. bir gün bakıyoruz güneşli, sonraki gün sağnak yağış var diyor.. yanımıza ne alıp gideceğiz lan biz ibneler..
Paris'i gezmek için araba kiralamak kötü bir fikirdir. Trafik yoğunluğunun yanısıra özellikle turistik mekanların etrafında park yeri bulmak güçtür. Bu sokaklar arabanın icadından çok önce inşa edildiğinden, arabayla gezinti için uygun değildir. Parislilerin çoğu da bu yüzden araba sahibi değildir. Paris'de yürüyüşe çıkmak yaşanabilecek en büyük zevklerden biridir. Eğer kendinizi sayısız cafe ve dükkana girmekten alıkoyabilirseniz tüm şehri bir iki saat içinde baştan sona geçmek mümkündür. 2012'ye kadar şehrin merkezinin tamamen yürüyerek, bisikletle veya metroyla gezilebilecek hale getirilmesi planlanmaktadır. Bir kaç yıl içinde ise 1. 2. 3. ve 4. bölgelerin trafiğe tamamen kapatılması düşünülmektedir.
Gidilecek mesafenin iki duraktan az olduğu durumlarda, metroya binmektense yürümek şehri tanımak açısından en iyi seçim olacaktır.
ayrıntıya girmiycem. romantikliğini bilmem ama gayet gereksiz bi şehir kanımca. benim için paris paris yapan şey orada tanıştığım insanlar.
(bkz: hayatımın dönüm noktası)
sevgili ile gidilmesi gereken yerdir. yemişim roma'yı venedik'i, bu şehrin verdiği hissi başka bir yer veremez diye düşünüyorum. biz iki sap gezdik ona rağmen güzeldi bak.
19 y.y. ikinci yarısında tamamen yıkılıp, sömürgecilik kazanımları olan latin amerika ve afrika dan getirilen altınlar ile tekrar imar edilen şehirdir. afrika ganimetlerinin latin amerika dan getirilenlere göre daha değerli olduğu ve soyluların binalarında daha fazla tercih edildiği bilinir.
en büyük özelliği çok iyi lanse edilmiş olması. süper pazarlanmış, allanmış pullanmış şehir...istanbul ve paris, her iki şehirde de bir süre bulunmam hasebiyle, istanbulun parise ezici üstünlüğü olduğunu söyleyebilirim.
nedenini tam olarak bilmiorum. sanirim kanalizasyon sistemindeki bir aksakliktan dolayi, her gittigimde felaket kokan sehir, oyleki kokudan gezesim gelmiyor.
her şeyi ile pahalı olan bir şehir.. ucuz otel bulmak ne kadar da zormuş arkadaş.. ha eğer ki; "fatal lan ben biliyorum ucuz otel istersen söylerim" diyen beri gelsin..
sokakları parfüm kokan, sanat ve kültürün iç içe geçtiği avrupa başkenti. kızları moda dergilerinden çıkmış gibidir, erkekleri de ortalamanın üstü bir yakışıklılığa sahiptir.
3-4 günlük bir gezi planlıyorsanız mutlaka görülmesi gereken yerler:
eiffel kulesi: sabah erken saatlerde giderseniz 1 saatlik bekleyiş sonucu kulenin tepesindesiniz. yalnız 2. kata çıkmanız yeterli olacaktır, çünkü zirve ve 2.kat arasında çok bir görünüş farkı yoktur.
champs elysees normal bir cadde aslında, üstünde dünyanın en ünlü markaları var, bolca cafeler var, önünde japon turistlerin içeriye girmek için kuyruk beklediği louis vuitton var. görülmesi gerekir.
louvre müzesi: kesinlikle dünyanın en iyi müzelerinden biri. sanata hiç bir ilginiz yoksa bile baştan sona bir dolaşın sağa sola bir göz atın o bile yeterli olur. unutmayın cam piramidin içine düz giren ışık sonunda gökkuşağı olarak çıkabilir.
arc de triomphe: türkçesi zafer takı. champs elysee caddesinin sonunda bulunur 12 yolun birleşim noktasındaki kavşaktadır. 10 euro vererek tepesine çıkıp etrafa bir göz atabilirsiniz.
notre dame de paris: esmeralda ve kamburunu göremeyecek olsanız da görülmesi gereken bir klise. giriş ücretsizdir, ancak klisenin tepeni çıkmak için 8 euro ödemeniz gerekmektedir. ortalama 200 basamağı döne döne çıkarsınız ve sonunda eşsiz bir paris manzarasıyla karşılaşırsınız. seine nehri ve eiffel kulesine tepeden bakarsınız. ayrıca filminden hatırlayacağınız notre dame çanını görebilirsiniz.
seine nehir turu: her yarım saatte bir eiffel kulesinin alt tarafından başlar ve ortalama 40-45 dakika sürer. seine nehri önünde paris'e fransız müzikleri eşliğinde bir göz atarsınız.
montmarte tepesi: paris'in cihangir'i. fransız sanatçılar genelde burada yaşıyormuş, fazlasıyla sanatsal ve şirin bir bölge. görülmesi gerekir.
ayrıca vaktiniz varsa disneyland paris'a da mutlaka bir gidin derim, şehir merkezine 40 km ve tam anlamıyla masallar diyarı.
bu arada paris aşırı pahalı bir şehir, şişe suya 3 gün boyunca 3 euro verdikten sonra şehrin her yerinden akan çeşmelerden su içilebildiğini öğrendik. siz öyle yaparsınız hem şehrin çeşme suyu inanılmaz lezzetlidir. iyi eğlenceler, paris'i seveceksiniz.
Paris şu andaki adını 5. yüzyılda alır ve Romalılar'a karşı elde ettiği zaferin ardından Frankların kralı Merovenj Hanedanından I. Clovis 508 yılında Paris'e yerleşerek burayı başkenti yapar. Nehrin sağ kıyısına 6. yüzyıldan itibaren bir kilisenin kurulduğu dikkat çeker: Saint-Gervais kilisesi (günümüzde Hôtel de ville 'in arkasında bulunmaktadır. 9. yüzyılda Saint-Gervais ve Saint-Germain-l'Auxerrois kiliselerinin (günümüzde Louvre'un yakınında bulunmaktadır) çevresinde koruma amaçlı duvarlar inşa edilmiştir. Nehrin sol kıyısı 885 yılında Vikingler tarafından tamamen yokedilmiştir. Taht 987 yılında Capet hanedanına geçti. Paris, Orleans şehri ile birlikte bu hanedanın kişisel serveti içinde yer alıyordu. Bu hanedanın atası I. Eudes şehri Vikingler'e karşı savunmasıyla ünlenmiştir. (bkz: http://tr. wikipedia. org/wiki/Paris)
3 oda 1 salon ev kirası 16.ıncı arrondisement´da 3800 euro civarlarındadır. le gare de l´est civarlarında bir kat daire 1,5 milyon euro civarlarında seyreder. paris´te böyle bahçeli falan bi villa satın alabilmek için, holding şefi falan olmak lazımdır.
gece hayatı çok pahalıdır. pigalle semtinde çok güzel barlar pavyonlar vardır. ama yüksek bakiyelerde paran yoksa cebinde....ancak camdan içeriye bakarsın. 25 cl birayı orada 17-20 euroya satarlar (gerçi istanbul laleli de aynı birayı 50 euro´ya içtiğini iddia eden arkadaşlar da yok değildir)... ama paris´teki bu durum o mekan mafyanın yeri olmadan da o şekil fiyat sınıflarındadır.
ama paris güzel bir şehirdir.
bugün itibarıyla yayınlanan dünyanın en pahalı şehirleri yazısında 6.sıradadır.avrupa´nın londra´dan sonra 2.pahalı şehriymiş , bu sene. o moulin rouge bölgesinde bi akşam bi bayanla falan oturacaksan, cebinde sağlam bi kredi kartı olması , yararınadır.
...ayrıca para sayan bir adam falansan, bence hiç gitme paris´e.
bi de diyorlar ki kadınlar paris´i çok severlermiş, alışveriş yaparlarmış. ben çok merak ediyorum, hangi kadınlarmış o kadınlar ?...champs elysee´de bi normal bayan gömleğinin fiyatı 480 euro, palais royal´da daha pahalı. ben öyle bi gömleğe 500 euro verebilen pek kadın tanımıyorum. öyle kraliyet ailesiyle henüz tanışma şansım olmadı.
şaka bir yana, ancak hali vakti çok yerinde kadınlar paris´te işte aynen o meşhur alışveriş turuna çıkar, bir palais royal- grands boulevards- champs elysee turuna çıkarlar. ya da hayatta bi kere para biriktirip gidip birkaç kıyafet alacaksın.
evet, paris çok pahalı bir şehirdir. her bakımdan.
fransa'nın başkenti.
paris, champs-elysees, zafer tagı, eyfel kulesi ve sacre-coeur'a kadar olan bölge için kullanılır fransızlar tarafından. onun dışındaki her yer paris değil, banliyödür. o yüzden taksicilere paris'e gitmek istediğinizi söylediğinizde buralara gitmezseniz, size bozuk atabilirler. zira eyfel'e on dakikalık mesafedeki boulogne-billancourt semti bile paris olarak geçmez, banliyö olarak geçer.
bu mantığı mesela istanbul'a uyarlarsak, taksim, harbiye, şişli, beşiktaş istanbul'dur, bakırköy istanbul değil banliyödür.