fransa'nın başkenti şahane şehir. ortasından geçen seine nehri ile ünlüdür. ayrıca paris'in önemli bir diğer unsuru da eifel kulesidir. metal yığını olrak görünüyor gündüzleri. önünde yüzlerce insan kuyruklar oluşturuyor asansörle yukarıya çıkabilmek için. hemen altında bir adama ratlamıştım. şemsiyeli üç tekerlekli simitçilerin arabası gibi bir arabada on euroya eifel modelleri satıyordu. adam turktu. çok ilginç bir ayrıntıydı bu bence. eifel gerçektende geceleri güzel gezecekseniz gece gezin. eifele bir köprü ile ulaşılıyor. eifel çelik konstruksiyonun ilk örneklerinden birisi. çok öenmli bir yapıt bu yüzden. ama hemen onun arka hizasında yer alan modern çelik konstruksiyonları ve gokdelenleri görüyorsunuz. o tarafa doğru ilerleyince sanki zamana göre indexlenmiş bir yolculuğa çıktım çelikle ilgili.eifele ulaşmaytı sağlayan köprünün bağlandığı diğer uçta öönünde havuzların heykellerin ve eski bir hükümet yapısının bulunduğu meydan mevcut. bu kısımda atlanmamalı. seine, eifel ve bu meydanın ışıkları gece hakikaten şahane bir uyum oluşturuyor.eifelin hemen gerisinde yani bu hükümet yapısınında gerisinde kent meydanı, parkı ve şehir kapısı bulunuyor. bu da öenmli ve antik bir eser.kapının çaprazından eifel görünüyor. evet eifel turu bittiyse burdan sonra sırada notredam var diyoruz ve seine boyunca yol alıyuoruz. notredam kilisesi seinenin ortasında bir ada gibi yer alıyor. yani ne sağda ne solda ortada. burasıda tarihi ve önemli bir yapı. daha sonra eski saray şimdiki müze louv re geliyor. lovre çok kalabalık . aravayı parkedicek yer bulmak imkansız burada. o yüzden bu bölgeyi yaya gezmekte fayda var. çinli mimar ı. m. pei tarafından yapılan cam piramite bakınca ucuz taklit zafer plaza geliyor aklıma gülüyorum. her beyse hakikaten sadece buraya bir öğleden sonranızı ayırmak gerek bence. sonra benim için en önemli yer var sırada. renzo pianon'nun yaptığı şahane eser pompidou kültür merkezi. ulaşmak çok basit. bu saydıklarımın hemen hemen hepsi aynı bölgede. zaten elinizde bir city map varsa herşey orada. bilmeseniz bile yolu bulursunuz. pompidouda başlı başına bir gün. şahane sergiler var içeride. mimarlıkla ilgili oluyor genelde. richard rogers ve renzo pianoya hayran olarak ayrılıyorum burdan. sonra etraftaki cafelerde bi,rşeyler taıştırabilirsiniz ve ya içebilirsiniz. sopnra etraftaki diğer tarihi yapılar ve yerler. elinizdeki haritada mevcut. pek çok klise ve benzeri yapı var etrafta. o yüzden ismini bile hatırlamadığım pek çok yerin yollarını aşındırmıştım. yani her yer eser bu şehirde ama ben görülmesi gereken başka bir yerden daha bahsetmek istiyorum. evet bu kısımlar çok hoş yani turist çeken bu bölge oldukça şık. sokaklar bir hizadaki yapılarla kaplı. şık kafeler hoş insanlar. ama bu şehrin birde diğer yüzü var.
eğer imkan bulursanız şehirin geto bölgelerinden birinde kısa bir tur atılabilir. hakikaten heryer çok pis. geto yani bölgedeki yabancı uyrukluların yaşadığı bölgeler. benim ekseriyetle gördüğüm millet arap kökenliklerdi. buradaki durum rezalety. sokaklar pis. güvensiz insnalar. sağdan soldan gelen esrar kokuları.vs.
başka bir güzel yerde şehrin diğer ucundaki lavilette kültür parı. hoş ve eğlenceli bir yer. müzik müzesi vs. gezilmeye değer. metroyla her yere ulaşabilirsiniz. ama metro paslıydı sanki. demirlewri falan. bir iticilik var bu şehirde herşeye rağmen. sokakalarda yatan insanlara raslayabilirsiniz. herşeye raslayabilirsiniz ve hiç aldırışsız önlerinden geçen yüzlerce insan. keyifli bir şehir. ama bir o kadarda hüzünlü bence. ayrıca şehrin kanalizasyon bağlantıları oldukça problemli. şehirdeki ağır ve kötü kokunun sebebi bu. çok kalabalık bir şehir fakat alt yapı zayıf. bir avrupa başkenti olan paris ile istanbul'u karşılaştırıyorum da: trafik en az bizdeki kadar problem, alt yapı, eski yıkın binalar deseniz getolarda bir tane düzgün bina mı var? en azından istanbul bu kadar kötü kokmuyor ve ortasından deniz geçen tek şehir. biraz dikkat ve yatırımla şahane olacak diyorum başka bir şey demiyorum. söylenecek çok şey var. ama yeterli bukadar sözlük. işte arkadaşım gezin görün. güzel bir kent.
paris hiçde öyle filmlerde gösterilen muhteşem, temiz, ışıltılı bir şehir değil (yılbaşları dışında)
ve eyfel kulesi hiçbir anlamlı manzarası olmayan ve üzerinden ciddi kazançlar elde edilen bir dolu demir yığınından başka birşey değil
fakat burada bizde olmayan birşey var; tarih var tarihe ve tarihi eserlere duyulan saygı ve önem var.
binalar orjinalliğinden kaybettirilmeden yenilenmiş bakımlı bizde bunu yaşamanız için müzeler bile yeterli olmayabiliyor fakat orada kafanızı kaldırıp binalara bakmanız yeterli
pariste istanbuldan daha sıkışık bir trafik var ve geniş caddelerinde taksi bulmak mümkün değil
her bir metrekaresinde yiyişen, koklaşan, el ele dolaşan, hoplaşan, tırlaşan çiftleri görmek mümkündür. kişi yalnızsa moral bozar, değilse görmezlikten gelir. ama arada bir "hmm güzel kızmış lan.. hmm.." diyerekten gözü hatun kişiye kayar, cümlesini, erkeği "şerrefsiz" diyerek niteler, bitirir. Père-Lachaise Mezarlığı burada bulunmaktadır, Jim Morrison'un mezarı da buraya tekabül eder.
yılbaşında kalacak yer ayarlamadan gidilirse eziyete dönüşecek olan şehir.ancak akıllı davranıp düzgün bir program ile gidilirse tadına doyulamayacak , gez gez bitmeyecek olan, her adımda farklı bir görülesi yer , koklanası hava mevcut güzelim yer. *
la vil dö pağii!!.. la ville de paris. cok önemli bir sehir. cok güzel oldugunu söyleyemem. ancak son derece melankolik ve romantik bir havasi oldugu kesinlikle dogrudur. binalarin hepsi kirlidir, ve paris pis bir sehirdir.
cok pahalidir.
metrosu cok iyidir, kesinlikle arabayla bir yere gitmemek gerekir.
paris´te araba park etmek cok büyük bir sorundur. yanlis park edildiginde arabayi hemen cekerler ve adamin anasindan emdigi o mis gibi sütü fitil fitil burnundan getirirler. hele bir de arabaniz cekilmis de fransizcaniz sallantida birisiyseniz, arabayi cektikleri yeri bulana kadar saclariniz agaracaktir. kesinlikle ya cok erken bir saatte gidin paris´e ya da paris ´in biraz disina parkedip sehre trenle gidin-ki cok akillica bir is yapmis olursunuz-.
paris´in güzelligi tartisilmaz, hele sehrin orijinalitesini korumanin pesinde olduklari icin her tarafi buram buram tarih kokar. la defense sehrin modern kismidir. chatelet´ten l´arc de triumph a kadar olan bölüm paris´in en eski kismidir. la place concorde´dan l´arc de triumph´a kadar champs elysee caddesi (şanzelize fransizca böyle yazilir) uzanir, cok genis bir caddedir, cok pahali bir sürü alisveris yerleri vardir. ben bu cadde de cartier magazasina girip 52.000 euroluk bir saati koluma takip fotografini cekmistim - saati haliyle almadim, "bakiyem" yetmedi!-
le gare de´lest paris´e geldiginiz de tahminen ineceginiz tren istasyonudur, altinda üc metro kesisir, eger yolunuz düserse, gider gitmez bir metro plani edinin. o sayede istediginiz her yere kolaylikla ulasirsiniz.
notr´dame in oldugu adadan sonraki kisimda, musee d´orsay´in arka taraflarinda ucuza bira icebileceginiz yerler vardir, ayrica o kisim biraz salastir. bak salas dedim de pigalle´de bayagi salastir, cok matrak insanlar yasarlar, genellikle sanatcilar falan. pigalle´den sacre´couer´e dogru giderken cok güzel 1920 li yillardan kalma binalar vardir. oradaki metro istasyonlari da hala orijinaldirler. simdi numarasi aklima gelmiyor, ama metro 4´le kesisirler pigalle´de (bu arada pigalle paris´in bir semtinin adidir)
söylenebilecek cok sey vardir bu sehir icin. biz cok sik gideriz oraya, benim icin sahsen paris artik turistik bir atraksiyondan ziyade, bir büyük sehirdir. bir büyük sehrin sahip oldugu tüm güzellik ve cirkinliklere sahip bir sehirdir.
ancak kelimelerle gercekten pek ifade edilmeyecek melankolizm kokar. nostalji romantizmi cagristirir, paris eski bir sehirdir. böylelikle de romantiktir. havaalanindan sehre gitmek gün icerisinde gercek bir iskencedir- paris´in trafik problemi avrupa´da artik iyice ayyuka cikmistir-.
sonucta bu sehir politik ve kültürel bakimdan dünyanin en önemli sehirlerindendir. louvre müzesinin tamamini gezmek, insanin 3 haftasini alir, ama bircok turistin yaptigi gibi yapip da vinci´nin mona lisa´sini görüp, annenize sms cekip "mona lisa´yi gördüm" de diyebilirsiniz. ben size musee d´orsay ´i tavsiye ederim. bir tren gari- istasyon degil gar- müze yapilmistir, ve en az 25 van gogh bu müzededir- meshur kendi kizil sacli portresi de musee d´orsay´dadir-.
sonuc - arabayla gitmiyoruz, ya da arabayi disari da parkedip trenle gidiyoruz, metroyu kullaniyoruz....la tour eiffel´den bahsetmedim, cok banal olmasin diye. bir de son olarak, filmlerde gördükleriniz hep dogru degildir, paris´teki bütün binalarin pencerelerinden la tour eiffel görünmez!!!!
çok fazla özelliği olmayan pazarlama harikası şehir. dünyanın turizm'den en çok gelir kazanan ülkesi. çünkü amerikalıların yurt dışı denilince tercih ettikleri ilk destinasyon.
sokaklarında yürürken tanıdığınız tanımadığınız her insana gülümsememenizin büyük bir öküzlük olarak kabul edildiği ama bize özgü ne kadar öküzlük varsa her birinin normal olduğu insanlara sahip çiller döneminde il yapılan güzide bir kırsal.
Paris şu andaki adını 5. yüzyılda alır ve Romalılar'a karşı elde ettiği zaferin ardından Frankların kralı Merovenj Hanedanından I. Clovis 508 yılında Paris'e yerleşerek burayı başkenti yapar. Nehrin sağ kıyısına 6. yüzyıldan itibaren bir kilisenin kurulduğu dikkat çeker: Saint-Gervais kilisesi (günümüzde Hôtel de ville 'in arkasında bulunmaktadır.
hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim şehir.
bunun için 4 hafta gibi bir süre bile yeterli olabiliyor, yeter ki yanınızda biraz para, bir guide ve iyi bir arkadaşınız olsun!
manhester'lı indie müzik grubu friendly fires'ın 2008'de çıkan albümünün en güzel parcası..
ayrıca aeroplane bu sarkının bi remixini yapmıstırkı anlatamam efendım.sarkının normal versiyonundan daha güzel..
One day we're gonna live in Paris
I promise
I'm on it
When I'm bringing in the money
I promise
I'm on it
I'm gonna take you out to club showcase
We're gonna live it up
I promise
Just hold on a little more
And every night we'll watch the stars
They'll be out for us
They'll be out for us
And every night, the city lights
They'll be out for us
They'll be out for us
One day we're gonna live in Paris
I promise
I'm on it
I'll find you that French boy,
You'll find me that French girl
I promise
I'm on it
So go and pack your bags
For the long haul
We're gonna lose ourselves
I promise
This time it's you and me for evermore
And every night we'll watch the stars
They'll be out for us
They'll be out for us
And every night, the city lights
They'll be out for us
They'll be out for us
And every night we'll watch the stars
They'll be out for us
They'll be out for us
And every night, the city lights
They'll be out for us
They'll be out for us