o zaman bir fransız edası ile cevap verelim.
"eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti istanbul olurdu."
nopoléon bonaparte
(bkz: bir referans olarak napoléon)
(bkz: referans sıçmak)
ulan özenti halkımız avrupada yaşadım paristirdi venediktir romadır alayını gezdim ama hiç biri istanbulun eline su dökemez ortasından deniz geçen kaç şehir var dünyada ??? hangi şehir kız kulesine sahip hangi şehirin bi yarısı avrupada bi yarısı asyada vs vs.. az bırakın özentiliği memleketinizin kıymetini bilin yok olm yok istanbul gibisi yok, boşunamı uğruna karadan gemiler yürütüldü sanıyorsunuz be özentiler...
bir yanda medeniyet ve tarihin gözbebeği bir şehir, istanbul, diğer yanda çoğu 20. yüzyıldan sonra yapılmış abuk subuk beton yapılar ve onların rahatsız edici ışıklandırmaları, istanbul'un tırnağı bile edemeyecek zavallı süslü kontes, paris.
paris'in istanbul'dan daha iyi bir şehir olduğu sanrısına kapılan kişi söylemidir.
evet çoğu insan bir bok var zannder Paris'te.Gittim, gezdim ; dolaştım lakin ben istanbul'un tek bir zerresine dahi değişecek bir şey göremedim paris'te.
hele o iğrenç demir yığınını görmek için girdiğim upuzun kuyruk tam bir trajikomik durumdur. evet en tepesine çıktığınızda paris'in ne muhteşem yapılandığını cetvelle çizilmişcesine düzgünlüğünü ve sen nehri'ni falan görüyorsunuz ama işte o kadar... o kuyruğa girmeye çok da değmez yani.
ve yine bir başka kuyruk şahane denilen restaurantların önünde. bekliyorsunuz, bekliyorsunuz ve sonunda sıra size geldiğinde garson sizibüyük bir nezaketle masanıza götürüyor. O restaurantın en özel yemeğini istiyor ve aç karnınıza sunulacak bayramı merakla bekliyorsunuz. cevizden az büyük sanki tuz havuzundan çıkarılmışçasına tuzlu ve üzerine bildiğimiz çilek reçeli dökülmüş ekşi midir tatlı mıdır nedir anlayamadığınız birşeyimsi geliyor. ördeğin etini mahvedip bırakmışlar işte. o kadarcık küçük şey için ödediğiniz paraya ise ağzınız açık bir şekilde bakakalıyorsunuz. oradan çıkıp doğru mc donalds tarzı bildiğiniz bir yer bulup karnınızı doyuruyorsunuz.
bunların dışında sokak aralarında yürürken sokaktaki gençler tarafından sözlü tacize uğramışlığım vardır. bu tarz fransız asilzadesi! kılıklı gençlerden biri ise beni kaldığım otele kadar takip etmiş; otelin kapısından gireceğim anda nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde dudaklarıma yapışmıştır. çüşş ohaa diye itelemeniz koşarak kendinizi içeri atmanız da ayrı bir trajikomik durumdur.
sen nehi'nde gezerken avrupa'nın çoğu şehrinin birbirine benzediğini, ortalarından geçen nehirlerin çok da çekici olmadığını düşünmeden edemezsiniz. nehirdeki gezinti size asla boğazdan aldığınız tadı vermez.
paris'ten ayrılırken tek düşündüğünüz şey "güzel bir şehirdi ama asla istanbul kadar güzel olamaz" olur.
gözümüzde bir bok varmış gibi büyüttüğümüz çoğu avrupa şehri için de geçerlidir bu kural. hiçbiri istanbul'un ruhunu ve bedenini andırmaz...
eyfel kulesinde seyyar satıcı zenciler insan yiyor be kardeşim, kendilerini de zabıta değil bildiğin G3 tüfeği olan jandarmalar kovalıyor. parisin her tarafı eminönü gibi seyyar satıcı mı ararsın yan kesici mi ararsın hepsi var hem de zenciler. zencileri aşağıladığımdan değil ama paris te olay budur. trafiği istanbula rahmet okutturan bombok bir şehir, parisin kadını kızı da şehir efsanesidir, yok öyle bir şey. bunlar taze gözlemlerin, tamam kabul ediyorum tarihi ve güzel bir şehirdir ama istanbulun yanında parise ancak bok yemek düşer,,hade hayırlı traşlar.
bagimsiz ve yabanci bir sitenin yaptigi inceleme sonucu olusturdugu dunya'nin en guzel sehirleri listesi asagidadir ve goruldugu uzere istanbul paris'in onundedir.
florence - 89.17
rome - 88.60
barcelona - 87.71
istanbul - 87.54
kraków - 87.32
paris - 86.92
salzburg, austria - 86.61
venice - 86.00
seville, spain - 85.96
vienna, austria - 85.60
paris'i görmesek... neyse konu o değil, ben de avrupa da yaşıyorum fakat türkiye gibi bir ülke tesadüfen olmamıştır ve bu ülkeye böyle insanlar tesadüfen gelmemiştir.
hadiste de denildiği gibi
"onlar allahı sevecekler, allahta (c.c) onları sevecek"
gavur her yerde gavurluğunu belli ediyor, hepsi domuz gibi laftan anlamıyorlar. önünden iyisin hoşsun diyorlar, arkandan "pis yabancı" saymaya başlıyorlar. ha hepsi mi ? tabii ki değil ama gavurların çoğu böyle. iyileri de var, ne yalan söylüyeyim, fakat gavuru da tam gavur oluyor. paris'i ve o insanları öven, paris'in yabancılar tarafından işgal edilen bir mahallesinde yaşıyordur. bu aciz insan gavurlar ile çalıştığı için biraz daha deneyimli. eskiden bende bizim türkler kültürsüz falan diyordum, fakat bunlarınn içine karışınca herşey daha iyi ortaya çıkıyor. bizim türkler belki daha az kültürlü olabilir ama bizim insanımız hakikaten de insan, hepsi. burada 3 kişi 1 yaşlıyı dövüyor, bu gavurlarda görmezlikten geliyor, bu mu lan medeniyet ? nerede insanlık ? nerede bu devlet? o pariste ki yaşayan o gavurlar türkiyede bir yaşlıyı dövmeye çalışsınlar, adam götünden kan alırlar. bazı şeyler anlatılmaz yaşanır diyorlar ya, bazı şeyleri de anlatamıyorum işte.
şimdi şöyle ki; bunun tersi daha doğrudur sanki. önce paris'i görmüş bir kişi olarak, istanbul'u gördüğümde resmen ağzım açık kalmıştır. paris dediğin sokağında zencilerin yattığı, yürürken size sarkıntılık, taciz yapabildiği yer değil mi? Her şeyi abartmakta üstümüze yok diyecektim ki, maldanadammış bu. Geçiyoruz o zaman.
gördüm ve istanbul'un kıymetini bir kez daha anladım. eski taşlara el sürdürtmeyen fransızların onda biri tarih bilincine sahip olmayan bürokrasinin tarumar edilmesine müsade etmesine rağmen istanbul paris ile kıyas kabul etmez.
nası bi yer çok merak ediyorum. paris yani. hilton olan değil şehir olan. bence hilton olan hiç güzel değil yani kadın olanı diyorum. karıştı iyice. paris e gidip hilton otelde kalmak istiyorum eğer kaynaklar el verirse. para yani. mangır. maniy. it's a crime. pink floyd güzeldir ama bence fransız olsalardı sevilmezlerdi. evlat olsalar da sevilmezlerdi ama evlat değiller. bu yüzden sevilmişler bence. amerika nın da oyunları var mesela dünyayı yok etme düğmesi falan. bunlar çok değişik şeyler, araştırmak lazım.