paris'in istanbul'dan daha iyi bir şehir olduğu sanrısına kapılan kişi söylemidir.
evet çoğu insan bir bok var zannder Paris'te.Gittim, gezdim ; dolaştım lakin ben istanbul'un tek bir zerresine dahi değişecek bir şey göremedim paris'te.
hele o iğrenç demir yığınını görmek için girdiğim upuzun kuyruk tam bir trajikomik durumdur. evet en tepesine çıktığınızda paris'in ne muhteşem yapılandığını cetvelle çizilmişcesine düzgünlüğünü ve sen nehri'ni falan görüyorsunuz ama işte o kadar... o kuyruğa girmeye çok da değmez yani.
ve yine bir başka kuyruk şahane denilen restaurantların önünde. bekliyorsunuz, bekliyorsunuz ve sonunda sıra size geldiğinde garson sizibüyük bir nezaketle masanıza götürüyor. O restaurantın en özel yemeğini istiyor ve aç karnınıza sunulacak bayramı merakla bekliyorsunuz. cevizden az büyük sanki tuz havuzundan çıkarılmışçasına tuzlu ve üzerine bildiğimiz çilek reçeli dökülmüş ekşi midir tatlı mıdır nedir anlayamadığınız birşeyimsi geliyor. ördeğin etini mahvedip bırakmışlar işte. o kadarcık küçük şey için ödediğiniz paraya ise ağzınız açık bir şekilde bakakalıyorsunuz. oradan çıkıp doğru mc donalds tarzı bildiğiniz bir yer bulup karnınızı doyuruyorsunuz.
bunların dışında sokak aralarında yürürken sokaktaki gençler tarafından sözlü tacize uğramışlığım vardır. bu tarz fransız asilzadesi! kılıklı gençlerden biri ise beni kaldığım otele kadar takip etmiş; otelin kapısından gireceğim anda nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde dudaklarıma yapışmıştır. çüşş ohaa diye itelemeniz koşarak kendinizi içeri atmanız da ayrı bir trajikomik durumdur.
sen nehi'nde gezerken avrupa'nın çoğu şehrinin birbirine benzediğini, ortalarından geçen nehirlerin çok da çekici olmadığını düşünmeden edemezsiniz. nehirdeki gezinti size asla boğazdan aldığınız tadı vermez.
paris'ten ayrılırken tek düşündüğünüz şey "güzel bir şehirdi ama asla istanbul kadar güzel olamaz" olur.
gözümüzde bir bok varmış gibi büyüttüğümüz çoğu avrupa şehri için de geçerlidir bu kural. hiçbiri istanbul'un ruhunu ve bedenini andırmaz...
bir yanda medeniyet ve tarihin gözbebeği bir şehir, istanbul, diğer yanda çoğu 20. yüzyıldan sonra yapılmış abuk subuk beton yapılar ve onların rahatsız edici ışıklandırmaları, istanbul'un tırnağı bile edemeyecek zavallı süslü kontes, paris.
ulan özenti halkımız avrupada yaşadım paristirdi venediktir romadır alayını gezdim ama hiç biri istanbulun eline su dökemez ortasından deniz geçen kaç şehir var dünyada ??? hangi şehir kız kulesine sahip hangi şehirin bi yarısı avrupada bi yarısı asyada vs vs.. az bırakın özentiliği memleketinizin kıymetini bilin yok olm yok istanbul gibisi yok, boşunamı uğruna karadan gemiler yürütüldü sanıyorsunuz be özentiler...
o zaman bir fransız edası ile cevap verelim.
"eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti istanbul olurdu."
nopoléon bonaparte
(bkz: bir referans olarak napoléon)
(bkz: referans sıçmak)
istanbul un güzel boğazı yerine paris in kıytırık kafelerini öven yazar söylemi.
tamam istanbul a zamanında iyi bakmamışlar çarpık kentleşme falan olmuş. ama güzel kentimiz istanbul u * paris gibi bir kentle karşılaştırmak ayıptır. sonuçta bu şehir için binlerce yıldır insanlar savaşıyor.
gitmedim, ancak yıllarca paris'te yaşayan amca, ben avrupaya gitmek istiyorum,mesela paris ne kadar düzenli ve güzeldir kim bilir dediğimde, ben gençliğimi orda geçirdim, bu yaşıma geldim istanbul gibisini görmedim, burda öleceğim,napcan el ele gezen erkekleri, sokağın kenarındaki süslü köpeklerin boklarını görmeye mi gitçen dediğinde tüm paris merakım gitti açıkcası.
Parise ne kadar gittiysem istanbulun tadını alamadım. Ancak ne dogru düzgün istanbulda ne de Pariste yaşıyorum. Ancak istanbul'un kokusu bile başka arkadaşlar. Ama şu da bir gerçektir ki viyana paris'e de istanbul'a da bin basar. Ben bunu bilir bunu söylerim. Paris kötüdür demiyorum, mukemmel bir şehirdir. Bu da ayrı bir başlık konusu tabii.