evde hazırlanan sandviç ve damacanadan pet şişeye doldurulan su ile yetinerek sabahtan akşama dek yürümek; sokakları ve parkları mesken tutmak; ücretsiz sergileri, galerileri, müzeleri gezmek; çocuk yurtlarına ve huzur evlerine gidip gönül almak; halk kütüphanesine gidip kitaplar arasında kaybolmak... kısacası parasız oldugunu unutmak, insan oldugunu hatırlamak...
sıcak bir yaz gecesinde çadırının hemen dibinde uzandığın çimenlerin üzerinden yıldızlarla dolu gökyüzüne doğru bakmak ve şarkı söylemek. yanında bir de ruhtan sevdiğin sevgilin varsa tadından daha bir yenmez o mutluluk.
dünyaları satın almak paralıdır belki; ama dünyayı her tarafından seyretmek bedevadır.
yanına bi kıyafet al, büyük bir avm ye gidip en lüks, pahalı bi giyim mağazasının deneme kabinlerinde üstünü değiştir ve görevlinin gözüne baka baka mağazadan çık. aşırı zevkli.
Bedava
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
bir kitapçıya girmek ve tüm gün istediğin türden kitapları incelemek, okumak.
toprak bir yol bulup (tercihen yağmurlu bir günde ıslak toprakta) çıplak ayaklarla toprağa bata bata yürümek. dünyayı ayaklarınla hissetmek.
sokak hayvanlarıyla oyunlar oynamak.
bunlar en güzel şeyin alternatifleri olsun. en güzel şey, sevdiklerini sıkıca sarmak. hepimize bir sıcaklık konmuş bedavadan, o sıcaklığı sevdiklerine hissettirmek.