"fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: "nasıl?" kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım. kelimeler, albayım. bazı anlamlara gelmiyor."
--spoiler--
Sokaktaki ölümden kaçmıştım. Şimdi evdeki ölüme dayanamıyorum. Yatağa uzandım, düşünmeye başladım: neredeki ölüm daha iyi? Sokakta ölmek daha güzel; gene de evde ölmek istiyorum. Babamın ölümü gibi aceleye gelsin istemiyorum. Kimse yanımda olmayacak sokakta, kimsenin
haberi olmayacak. insan, evde tedbirini ona göre alır. Konu komşuyu davet eder. Ölümümü gazeteden öğrenmelerini istemiyorum. Ya da hiç duymayacaklar. Aylarca sonra, öldüğümü bilen birinden öğrenecekler. Ne var ne yok, diyecekler. iyilik sağlık, diyecekler. Selim nasıl, diyecekler. Hayretle yüzüne bakacaklar. Duymadınız mı, diyecekler. Sonra, daha ne var ne yok, diyecekler; iyilik sağlık diyecekler. Sıradan bir ölüm. iki iyilik sağlık arasında kalacak ölümüm.
--spoiler--
Sana ne desem az üstat. Ama keşke ölmeseydin. Sana bi itirafta bulunayım mı ? Senin kitaplarını okuduktan sonra kitaplara küstüm. Çünkü bu olmamış, bu aradığım kitap değil gibisinden ali ağaoğlu triplerine giriyorum. Ali ağaoğlu kim mi ? Senin seveceğin insanlardan değil. Neyse nerde kalmıştık. Senin gibi bi şeyleri anlatırken lafı dolandırmaya bayılıyorum. Bu lafımdan sonra kesin senden azar işitirdim eminim. Keşke ölmeseydin be üstat. Seni unutmadım. Unutmam da. Biri demişti ona katılıyorum: senin kitaplarından sonra gülemiyorum.
SEVGiLi OĞUZCUĞUM ATAY; Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir demiş 36 sene önce. düşüncelerin artık hayat hapishanesini aştı. senden sonra kelimeler bazı anlamlara gelmese de hala ruhuma dokunuyor.
olmasaydın olmazdım. *
bazı insanların tam olarak idrak edemediği mizahını sevdiğim ve okurdan dikkat talep eden yazar.
nitekim bir gün birisinin net adresinin kişisel bilgisine şunu yazdığını gördüm: tutunamayanları okudum ve gülmeyi unuttum.
düşünebiliyor musunuz? bu bir beğeni cümlesi. çok acayip.
toplumun adı üstünde ''tutunamayan'' kesimini sivri dille anlatmış, döneminin aydın kesimlerince ödül alsa da tartışma konusu olmuş. sebebi çok basittir; tutunamayanları yazarken, aydın kesimini de keskin mizahla alaya alıyor. yepyeni bir dil oluşturuyor. o zamanın abileri, babaları da yahu bu mühendis bozması yazar da kim diyorlar. malumunuz; hayattayken 2. basımını bile bulmamış kitapları öldükten belli süre sonra kitlesini buluyor ve şuanda okunan, bazı mizahını,ironisini anlamayanlarca tamamen yanlış yorumlanıp edebiyat zehirlenmesine yol açan ''tutunamayanlar'' bu adamı hissetmek için ilk okunması gerekenlerdendir. bir okuyucu olarak yüksek seviye ister. aman dikkat.
-tut ki güneş açtı. papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza?
-bilinmez efendimiz.
-yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı?
-sanmam efendimiz.
-ben de sanmam.gidelim olric.
-gidelim efendimiz.
tutunamayanlar gibi bir zamanın ötesinde bir romanı kaleme alan deha ama insan... Aslında biriktirdiği, yüklendiği ne çok şey vardı yazmak için ama zaman ondan yana olmadı. Zamana da tutunamadı..
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boşuna mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.
''şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.''
öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. herkes istediği kadar koşsun. beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur