bu tür iddiaların aslının karalama kampanyalarının bir parçası olduğu biliniyor ve bi tarafımızla gülmemize yol açıyor. osmanlı hanedanlığı türklüğü benimsememişti ama anadolu halkının çoğunluğunun türklerden oluşmadığını iddiası avrupalıların anadolunun türk olduğu gerçeğini sindirememesinin uzantısı olarak görülebilir.
bana kürt bir arkadaşımın iddiasını hatırlattı nedense.iddia şöyleydi.
aslında türkçe diye bir dil yokmuş tarih kitaplarında yazılanların hepsi uydurukmuş doğal olarakta bunun uzantısı türkçe uyduruk bir dilmiş. ben bir türkmen olarak
gayet sakin (bakın türkmen diyorum ) kaynağını söyle dediğimde zırvalayıp ben bir yerden öyle okumuştum cevabı olmuştu.
bu iddialar türk halkını ırkçılığa sürükleyecek türdendir. sen ne kadar karalarsan türk milleti genlerine kültürüne, örfüne sahip çıkacaktır. devam ediniz.kısasa kısastır. ırkçı olmayan biri olarak benim bile kanıma dokunan iddialardır.
şimdilerde "ayaklar baş olunca..." diye başlayan cümleyi kuranların zihniyetinden farklı olmayan osmanlı hanedanı davranışına dayanacak bir tezdir. hep aynı, her yerde aynı; hükmeden olunca halk sınıfını ezme isteği.
asıl anlaşılmayan konu sarayda yasananlarla halk arasında yaşananların farklılıgıdır.işte bunu idrak ettiğimiz zaman biz nerden geldik sorusu beyhudeleşiyor.neden mi padişahlar halktan seçilmiyordu öyle değil mi? osmanlı dediğimiz bir hanedanlıktı değil mi? kaç padişahın türkle izdivaçta bulunduğunu duydunuz? tarih kitapları aslında o kadarda gizemli değildir satır aralarından cok sey cıkarmasını bilenler için. örneğin orhan bey in tekfurun kızı yla evlenip ona nilüfer adını verdiği cogu kişi tarafından malumdur. sonrasında gelenek haline gelen bu anlayıs belki de bir perde olmustur gercegin göörülmesini engelleyen. evet osmanlı türk değildir ilk yengemiz olan osman bey in karısı bile mogolken oglunun bir tekfur kızı olan horofira ile evlenmesine karsı cıkmıştır..ali kemal meram ın kaleme aldıgı padişah anaları adlı kitapta mal hatun un osmanlı beyine karsı cıkısı su cümlelerle yer almaktadır:
-cengiz han demiştir ki, şayet türkler çinli kadınalrla, mogol kadınlarla, tunguz ve mançu soylu kadınlarla ve daha sonra da acem ve arap ve rum kadınlarla evlenip cocuk peydahlamasalardı, su koca dünyada türkleri yenecek ve türkleri ezip geçecek, kurdukları devletleri yıkıp ortadan kaldırmaya hiç bir milletin gücü yetmezdi.ben bile hiç bir şey yapamazdım türklere der. ama türkler hep yabancı kadınlar alarak, o kadınlardan kanları bozuk evlatlar peydahlıyarak kendi kanlarını bozdular, bozunca da dirlik ve düzenleri bozuldu, devletleri yıkıldı, tüm türkler cıgıl cıgıl dagılıp yurtlarından oldular. boyle der iste yüce mogol basbugu cengiz han!
bu sözlerin gercekliğinden şüphe etsek dahi saray entrikalarindan cariyelerin ve valide sultanların oyunlarından kimse şüphe etmez sanırım. hangi valide sultan ismi değiştirilip kendisine kelime i sahadet okutturularak müslüman oldu diye (!) kendi vatanının cıkarlarını göz ardı edebilir. ki hepimiz biliriz koskoca bir dönemi perdeler arkasından yönettiklerini.
o günlerden kalma bir toplumsal bilinç altı olabilir mi? türk erkeklerinin yabancı kadınlara duyduğu bu ilgi. bilinmez.*
ama mustafa kemal atatürk ün su sözünü geçmişe dayanarak söylediği muhakkaktır:
" muhterem milletime tavsiyem odur ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevheri asliyi cok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin!"
türkmenlerin kurduğu bir devletin türk olmadığını söyleyen, saçmalıkta sınır tanımayan iddia. çok uluslu bir yapıya sahip olduğu için pek çok etnik kökene sahip insanı barındırıyor olması bu devletin türklükle alakası olmadığını ortaya koymaz.
--bakış açısı--
genelde alevilerin destekledigi bir sav. malumunuz kuyruk acisi.
--bakış açısı--
tanım: günümüzde hala küçük kuyucu murat paşalar'ın yaşadığını görmemizi sağlayan fikir tartışması.
aynen şu zihniyette olduğu gibi aleviler'in kuyruklu olduğuna inanan osmanlı devleti'nin uygulamalarını masaya yatırdığımızda, karşımıza bir kuyucu murat paşa örneği çıkıyor. aleviler'i düşman ve potansiyel zararlı olarak gören zihniyet, sadece ben savaşıyorum, ben asker besliyorum, bu öşür bana çok diye hak iddia eden bu türkmenleri sıra sıra kesip biçmiştir. sadece 4 senede 100.000 kelle dile kolay. kaldı ki aleviler'in sistem karşıtı bir damarlarının olmasının sebebi de o tarihlerde öksüz ve/veya yetim bırakılan yüzbinlerce çocuğun otoriteye karşı duyduğu kayıtsız nefrettir.
ben alevi değilim sadece yukarıda bahsedilen nefreti çok iyi anlıyorum ve insan olduğum için 4 senede 100.000 20 senede üzerine birkaç yüz bin daha türkmenin katledilmesine alevilerin kuyruk acısı penceresinden de bakamam.
osmanlı millet esasına degil ummet esasına dayalı bir imparatorluktu.
osmanlı islamı bir iktidar ogretisi olarak yıkılana kadar tepe tepe kullanmıstır.
zaten ummet esasına dayalı olması sebebiyle milliyetcilik akımlarının baslamasıyla
beraber kısa sayılabilecek bir surede parcalanıp-dagılmıstır.
genelde alevilerin destekledigi bir sav. malumunuz kuyruk acisi. gocebe yasayan turkmenlerin, - ki geneli alevilerden olusur bunlarin, zaten en azili turkculere bakin geneli alevidir -, topluma ve devlete zararli hale geldikleri andan itibaren kirilmalari, yok edilmeleri veya zararsiz bir hale getirilmeleri, osmanli'nin turk olmadigi tezine delil olarak sunulan bir arguman. fekat bildigim kadari ile can ve mal guvenligini saglamak icin, hukuki yaptirimlar, gerekirse tecritlerin uygulanmasi mesru olan bir sey. kaldiki seriat ile yonetilen bir devlette, sorun cikaran kesimin '' afferim cocum ne guzel sorun, kargasa cikariyorsun '' diye sirti sivazlanmaz. devletin ve toplumun bekasi icin ya kitle imha yoluna gidilir, ya da, kanli bir sekilde ayaklanmalar bastirilir. ayni seyi turkiye'nin kurt politikasinda dusunun. tarihi konulari donemine gore incelemekte ve kahvehane koselerinde isitilen yari argo foseptik duyumlarla irdelememekte fayda var. duyan da, osmanli'nin turk'leri iskence odalarindan bir an olsun cikarmadigini, getto kentlere hapsettigini sanacak. osmanli'nin turk olmamasina, osmanli'nin milliyetci ve turkcu olmamasi, ummetci bir devlet yapisina sahip olmasi gozu ile bakalim. bilmeyenler icin gelsin;
Kuruluş itibarı ile oğuz-türkmen devleti diyebileceğimiz osmanlı, coğrafya ve nüfuz alanı genişledikçe türk kimliğinden yani asli unsurundan sıyrılmıştır. Evet osmanlı, sürecine geniş açıdan bakıldığında kuramsal olarak bir türk devleti değildir. Osmanlı devleti türkler'i daha ziyade silahlı kuvvet ve çiftçi olarak kullanmış çok ulusulu bir devlettir. Ayrıca alevi türkmenleri mezhepsel anlaşmazlıklardan dolayı, yörük türkmenleri ise iskan sorunlarından dolayı tabiri caizse kesip biçip, anadolu'nun antropolojik dokusunu ciddi anlamda zedelemiştir osmanlı sistemi.
osmanlı değiliz , dolayısıyla arkadaşın tezine gore türk olmuyoruz..
Evet evet bence de yunanlıyızdır kesin, baksana haritada onlara çok yakınız ne dersiniz sayın cevizkabugu.
bünyesinde türklerin yanında arap, yunan, sırp, kürt, ermeni vs. bulunduran üç kıtada toprağı olan devlet için "osmanli sadece turk degildir" şekline getirilirse, ancak kabul edilebilir bir önerme.
milliyetçilik'in yükseldiği 18. yüzyılın öncesini, günümüzün değer yargılarıyla incelemek ayrı bir komiklik. öte taraftan osmanlı devlet yönetiminin yavuz s. selim'den, çöküşe kadar tamamen ümmetçilik anlayışına gömüldüğünü not etmekte fayda var.
türk diyenlerin ve türk değildir diyenlerin büyük kısmı lise de öğrendikleri tarih bilgisi ile konuya yaklaşmış ama tarih ezbere konuşulacak bir dal değildir, çok sağlam bilgiler gerektirir, o yüzden şimdi efendim kaynak verelim ( herkesin piyasada bulabileceği türden hemde) siz okuyun ve yorumlayın;
türklerin tarihi: jean-paul roux
osmanlının türk olmadığını iddia edenlerin mantığına göre hareket edersek ; eğer ki osmanlı türk değilse şu an bizim kullandığımız bayrağa göre bizde türk değiliz osmanlıyız öyle değil mi ?
"Osmanlı hiç bir zaman Türkçe konuşmamıştır. Osmanlıca Arapça ve Farsça karışımı dildi. Bilinenin aksine Osmanlıca denen yapay Türkçe değildir. Türkçede çok fazla Arapça ve Farsça kelime olduğu için böyle sanılıyor."
bu cümleyi sarfeden birinin daha sonra söylediklerine bakmam ben. çünkü osmanlıca diye "konuşulan" bir dil yoktu. osmanlıca sadece yazıda var olan bir dildi. yani sadece karakter farklılığı vardı. ben bugün ağzımla "bir" deyip bunu b, i ve r harfleriyle yazıyorken, osmanlı zamanında aynı kavram için "vahid" veya "yek" denmiyordu. yine "bir" deniyor ve bu be, ye ve re harfleriyle yazılıyordu.
osmanlı'da şiirin etkisi oldukça büyüktür. yazılı metinlerin yarısından çoğu, hatta tamamına yakını divanlarda yer alan şiirler idi. divanlar bu derece çok iken şiirin konuşmaya etkisi elbette yadsınamazdı. bu sebeple şiirlerde çok sık bulunan arapça, farsça tamlamalar konuşmaya da geçecekti.
şiirlerde neden bu kadar çok arapça ve farsça tamlama veya kelime kullanılmıştı? çünkü arapça ve farsça kelime yapısı bakımından şiire yatkın iki dildir. öyle ki arapçada basit bir cümle bile, ahenk bakımından bir şiire oturtulabilir. ayrıca şeri hukuk ile yönetilen osmanlı devletinde arapçanın etkin olması elbette gerçekleşecekti. bu sebeple şiirde bu denli arapça ve farsça kelime kullanılmış ve bu da dili etkilemiştir. fakat kimse diyemezki, osmanlı devletinde "osmanlıca" diye bir dil kullanılıyordu. hayır efendim, osmanlı devletinde -resmi belgelerin bir kısmı hariç- türkçe kullanııyordu ve türkçe konuşuluyordu. kurulan türkçe kelimelerin içinde arapça ve farsça kelimeler vardı. şimdiki cümlelerimizin içinde bolca ingilizce kelime olması gibi. değil mi?
daha çok bilgi edinmek isteyen arkadaşlar için hayati develi'nin osmanlı'nın dili adlı kitabını tavsiye ederim. üç harf yayıncılıktan çıkmıştır.