meslek erbabına saygısızlık olmakla beraber sizi çileden çıkaran bir kadına - arkasından tabi - sokaklarda ağız dolusu ve bağıra çağıra onlarca kez haykırığ rahatlamanızı sağlayan kelimedir.
herhangi birinin rahatlıkla başkasına söylediği lakin kendisine söylenince küplere bindiği agır itham.. vay dal yaprak vay.. sen millete orospu de sonra kendine denilince çemkir..
para karşılığı kutusunu biz erkeklere sunan dişi. fışfışlamak için bellir bir süre veya sayı şeklinde kota koyarlar. genellikle ücretleri 30tl'den başlar. yaş, güzellik, yıpranmışlık ve ırkına göre 3000tl'ye kadar çıkar.
sermayesi oldukça düşük olan bir meslek grubunun ** temel personeli. sermaye açısından avantajlı bir durum söz konusu ise de yıpranma payı oldukça yüksektir.
sözcüğün ortaya çıkış şekli ve etimolojisi ise bambaşka bir hikayeye dayanmaktadır:
bir gün temel bakkala gider, yeni bir bisküvi görür, adı da "oreos"tur. bu bisküvinin, amerika'nın en ünlü bisküvisi olduğunu bilmeden, alır bisküviyi, önce küfreder (pahalıdır çünkü), sonra tadına bakar, bayılır. pakedin dibinde kalan 1 taneyi kankisi dursun'a verir, dursun da bayılır bisküviye. neyse, gel zaman git zaman, temel'in amerika'ya gitmesi gerekir (temel'in "tek saz -> teksas", "karalahana -> carolina" gibi eyaletlere isim babalığı yaptığı o fıkra var ya işte bu fıkra da aynı zamanda geçiyor*). sonra temel, karısı fadime ve kankisi dursun amerika'ya giderler. orada da domuz eti çok fazla olduğu için aç kalırlar, aç bilaç gezerken bir bakkal görürler. üstünde "drugstore" yazmaktadır. neyse efenim, içeri girer bizimkiler, "et içermeyen birşey alalım da günah olmasın bari o kadar yol geldikten sonra" deyip, bisküvi reyonuna yönelirler. ama fadime kasada durur ve sadece temel ve dursun gider bisküvilere. sonra temel bir bakar, oreos! sonra, tekrar bakar bisküviye ve der ki; "lan bu, bu, oreos bu!" der. sonra da dursun'u çağırır yanına, onun da bu müthiş anın büyüsüne kapılmasını ister. dursun da bağırır; "oreos buuu!". her neyse efenim, temel, güzel haberi fadime'ye de vermek ister, ve "fadime, bak, oreos bu! oreos bu!" diyerek kasaya gitmeye başlar. ama kasaya vardığında kötü bir sürpriz beklemektedir onu, fadime, üçünün cüzdanlarını kızılderililere kaptırmıştır ve parasız olduklarından dolayı bisküvi alamayacaklarını bildiğinden bisküvileri almak için dükkan sahibiyle orada işi pişirmektedir. temel ise bağırarak gelirken onları görür ve lafı ağzına tıkılır; "oreos bu, fadime.." şeklinde. her neyse, işte dükkan sahibi, "oreos bu" lafının fahişe ile aynı anlama geldiğini düşünür, ve fahişe yerine "oreos bu" demeye başlar. sonrasında halk arasında söylene söylene "oreos bu" söz öbeği, "orospu" kelimesine dönüşür. kelimenin türkiye'ye nasıl geldiği ise muallakta. onun için de birşeyler uydurabiliriz tabiki.
işte "orospu" kelimesinin etimolojisi budur, böyledir. iyi günler dilerim.
Meslek ismi olarak az, hakaret olarak çok kullanılan kelime. Hakaret olarak bir kadın için kullanıldığında bünyeyi rahatsız eder, kullanan kişinin karakteri hakkında fikir verir. Kelimeyi bu şekilde kullanan kadınlar da vardır, kendilerinden ne kadar uzak durulsa azdır. Sonuna "çocuğu" eklenerek yapılan tamlama ise karşı tarafa kızgınlık ifade eder, ortamda olmayan insanlar için söylenmesi rahatsız etmez. Kızgınlık daha da fazlaysa, karşı taraf "süzme orospu çocuğu" olarak nitelendirilebilir, hakkeden insanlar için kullanıldığı zaman insanı ferahlatır.