insana huzur verendir. ne zaman bir ormana gitsem veya sık ağaçların olduğu bir bölgede yürüsem içimi tarifsiz bir huzur kaplıyor. kurumuş ağaç yaprakları, nemli bir taban içimdeki bir mekanizmayı canlandırıyor sanki. toprağı sevmek lazım, saygı duymak lazım. bizi betonlara muhtaç eden modern dünya utansın.
Dünyadaki ormanların yaklaşık yüzde 25’i Sibirya’da bulunur ki bu alan ABD’den daha büyüktür. Bu ormanlar Rusya’yı dünyanın en büyük oksijen üretim merkezi haline getirmektedir.
küçükken ormanların içinde kaybolmayı çok severdim. o sonu bucağı gözükmeyen yeşil ve yükselen ağaçlar,
gittikçe yükselen dağlara tırmanmak veya sonrasında büyük bir hızla -elime aldığım iki sopayla dengemi sağlayarak- aşağı inmek hayatla dans etmenin ta kendisiydi benim için. her seferinde iki-üç adım sonrasını düşünür, sağlı sollu ilerleyerek zirveye varmanın tek yolunun yüksekliği takip etmek olduğunu bilir ve dağlara düz yolda yürür gibi çıkardım. tüm bu manevralar, kondisyon ayarlamaları ve seçenekler (çalılıkların arasında mı yoksa dik kayalıklardan mı gibi seçenekler) hayatın basit bir minyatür haliydi.
ve hepimizin bu hayatta başarılı olduğumuzu görmeye ihtiyacı vardı.
ülkemin dört bir yanını çevirmesini istediğim yaydığı oksijen ve dieğr yönden endüstri ormanı dediğimiz aynı tür ve sanayide kullanılan ve yerine yenisi dikilebilen türdür.
binlerce yılın bilgeliğini besleyen, ağaç ruhlarının gerçekleri fısıldadığı ve doğanın tüm gizemini sakladığı yer.
huzuru bulmanın, ruhu beslemenin başka bir adı.
ormandayken zaman durur, maneviyat konuşur sadece.
ceyl'an ertem'in ütopyalar güzeldir albümünün 6. şarkısı. sözleri:
saçlarım vardı siyah
saçlarım vardı kırmızı
saçlarım sarıydı ya görmüştün orda
ellerim nereye çiçekler oraya
sardunya kadar arsızdım ya görmüştün kuytuda
çingenenin rock gırnatası
beyoğlu'nun gece vardiyası
omzum, dudağım cazdı
otellere bakarken yiyorduk tokatları
inanmazdık anahtarlara
çıkamazdık balkonlara, çamaşır ipi olmayanlara
aylar yıllar baktın ya, yürüyorduk yıldızlarda
yorgun düşüp beyoğlu'nda
uyuyorduk mezarlarda
hala saçlarımda çiçekler
ama görmüyorsun
hala mevsim ve nevresimler
artık görmüyorsun
şimdi görmüyorsun
envai çeşit mahlukatın yaşam sürdüğü ağaçlık alan. ayrıca dünyamızın oksijen kaynağıdırlar. yani hem bünyesindeki canlıların yaşamasına olanak tanırken, hem de orman dışındaki -mesela kentler- canlıların yaşamlarını devam ettirmelerini sağlarlar.
özellikle yaz aylarında çıkan orman yangınlarının doğamıza ve hayata büyük zararlar verdiği açık bir gerçektir.
velhasıl-ı kelam; ormanlarımızı ve doğamızı koruyalım.
evet.... biraz eskileri kurcalıyorum, malum sonbahar geldi. sadece ''kreasyonuma'' uygun. ha bide nefis ağaçların gölgesinde, ruhu dinlendiren sessizligin içinde, domatesleri ve taze soğanlari toplaya toplaya yaşanacak, bir mekan istiyorum. hani şöyle hafif kafanı eğerek o iğrenç ''stabilize' yolda yaşadığın kulübe ve bahçenin yollarını katederken...... ve yürürken merakla beklenen bir geleceğin şahidi olacak. toparlamam gerekirse, biraz biberiye kokusu, bir tutam baharat, kozalaklar, göğü delen yeşiller ve aklı aşan tatlı bir gizem. ben ve bahçem.