"saflık"tır Orhan Veli. "doğallık" tır. tertemizdir, durudur dili.
13 yaşındaki çocuk da, 80 yaşındaki dede de anlar onun şiirini. kimisi bunu bir bayağılık olarak görür ukalaca ve yermeye çalışır bu harika adamı, kimisi ise güler geçer bu şaşkolozlara. "tutmazsa tutmasın" der gibi yazmıştır sanki hep. iyi ki de öyle yapmıştır.
ölümü bile sade olmuştur canım Orhan Veli'nin. kimseciklere çektirmeden, kimseciklere zarar vermeden göçüp gitmiştir hayattan.
trilyonlar kazanıp da (ki hiç olmadı "garib"imin) ceylan derisi koltukları olan lüks bir araba alabilecekken orta halli bir "tumofil" e binip "nolcak ki bu da gidio işte" diyebilecek bir adamdır sanki.
öyle hayal ediyorum ki; yazdığı güzel bir şiirini herkese gösterip tebrikler almak yerine, şiirine noktasını koyup, kandilini söndürüp döşeğine kıvrılıp uyurdu o. sabah kalktığında nişantaşı'na, beyoğlu'na çıkıp tam tekmil bir kahvaltı yaparken insanlara yukardan bakan şairlerden değildi, yumurtasını kaynatır, çayını yudumlar, ceketini vurur sırtına ve yürürdü istanbul sokaklarında. yine bir kadın sever, ama kadın onu sevmezdi. yakışıklı da değildi çünkü. ama olsun yine de severdi. sevmek Orhan Veli'ye yakışırdı ne de olsa...
nurullah ataç'ın 'orhan veli türk şiirinin ''zincirkıran'ı'', ''kasket giydireni'', ''sivilleştireni'', ''açıkhavaozanı''...
ece ayhan'ın 'her tümce bir yana, açık hava ozanıdır orhan veli her anlamda. caddeler genişledi, kitaplar inceldiyse çalap'ın işi değildir bu. geleceğe doğru süren bir şimdinin şiir etkisi!' yazdığı şair.
hürriyete doğru
gün doğmadan
deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında
içinde bir iş görmenin saadeti
gideceksin
gideceksin ırıpların çalkantısında
balıklar çıkacak yoluna,karşıcı
sevineceksin
ağları silkeledikçe
deniz gelicek eline pul pul
ruhları sustuğu vakit martıların
kayalıklarındaki mezarlarında
birden
bir kıyamettir kopacak ufuklarda
denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin
bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi
gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı
heeeey
ne duruyorsun be, at kendini denize
geride bekleyenin varmış, aldırma
görmüyormusun her yanda hürriyet
yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol
git gidebildiğin yere.
dün fena sıkıldım akşama kadar
iki paket cigara bana mısın demedi
yazı yazacak oldum, sarmadı
keman çaldım ömrümde ilk defa
dolaştım
tavla oynayanları seyrettim
bir şarkıyı başka makamla söyledim
sinek tuttum bir kibrit kutusu
allah kahretsin, en sonunda
kalktım buraya geldim
Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar.
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim... hayatından
Ya da bir yağmur, sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim.
Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,
Koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
Beni üzdün, kınamadım.
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım.
Beni güzel hatırla!
Sayfalarca mektup bıraktım sana.
Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
Sakladım günahını, sevabını içimde
Sessizce gittim.
Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
Beni güzel hatırla!
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar.
Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
Söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda.
Ne ararsan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda.
Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün,
Saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları...
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla.
Gidiyorum.
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde...
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
ellerimde koparmaya çaıştığım zincirlerden kalma yara izleri
yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi,
hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince.
yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım,
sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki
yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın...
görmüyor musun her yanda hürriyet... her okuduğumda kendime reset atmam gerekti.
hürriyete doğru adlı şiirle tanışıklığımın haluk levent le hiç bir ilgisi yoktur..ben kendimi tedavi etmenin yollarını bulduktan çok çok sonra bi şarkısında okumuştur...
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
Ellerimde koparmaya çalıştığım zincirlerden kalma yara izleri yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun.
Gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın.
Yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın..
Belki bin tane aşktan geçmiş olayım ve hiçbiri olmasın gözümde.
Hiçbiri tamamlayamamış olsun cümlelerimi, hiç biri bağlayamamış olsun geceyi sabaha.
Hiçbirinin gülüşünün her anı senin kadar aklıma işlenmemiş olsun.
Hiçbirinin hayali en güzel haliyle barınamamış olsun beynimde.
Hiçbirinin izi kalmamış olsun bedenimde.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın..
Sessizce ağladığım anları kimse çığlık çığlığa hıçkırıklara dönüştürememiş olsun.
Ellerim kimsenin üzerinde eriyip gitmemiş olsun, gezinse bile.
Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bi ad'a yeterince.
Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
unuttuğumu sandığım, vazgeçtiğimi sandığım, sevmediğimi sandığım öyle bir zamanda gel ki yerçekimine karşı koysun damarlarımda beni yaşatan her zerre.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın...
Ne var ki yolculukta,
Her sefer ağlatır beni,
Ben ki yalnızım bu dünyada?
Bir sabah kızıllığında
Yola çıkarım Uzunköprü'den;
Yaylının atları şıngır mıngır;
Arabacım on dört yaşında,
Dizi dizime değer bir tazenin,
Çarşaflı, ama hafifmeşrep;
Gönlüm şen olmalı değil mi?
Nerdee!...
hiç kötü şiir yazmamış, bambaşka bir akım yaratmış şairdir. çok özel bir insan olduğu, herhangi bir şiiri okununca anlaşılır. kanımca, halkçı ve sosyalist bir insandır. şiirlerinde toplumu ve kendi nezninde bireyi çok ustaca yorumlamıştır. badava şiirindeki kelle başına hürriyet dizesi hayatımda okuduğum en iyi betimlemelerden biridir.
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
içinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...
çok sevdiği istanbul'da çukura düşüp, akabindeki günlerde de bu sebepten ötürü beyin kanaması geçirerek trajik ve ironik bi şekilde ölen şair.
belki de istanbul onu sevmiyordu.