1914'de dogdum,
15'de konustum;
Hala konusuyorum.
Lakirdilarim ne oldu?
Gokyuzune mi gitti?
Belki de hepsi geri gelecek
Tayyare bicimine girip
1939'da.
ALLAH VARSA EĞER
BAŞKA BiR ŞEY iSTEMEM ONDAN
BUNUNLA BERABER iSTEMEM
Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı
Beni tanımayanlar
''Mutlak birini seviyordu'' demeliler.
Tanıyanlarsa, ''Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti..''
Fakat hakiki sebeb
Bunlardan hiçbiri olmamalı.
istanbul' a aşık şair. " denizi özleyenler için " şiiri ankara' dayken istanbul hasretiyle yazdığı şiirdir:
gemiler geçer rüyalarımda
allı pullu gemiler damların üzerinden
ben zavallı, ben yıllardır denize hasret
bakar bakar ağlarım
hatırlarım ilk görüşümü dünyayı
bir midye kabuğunun aralığından.
suların yeşili, göklerin mavisi
lapinaların en harelisi.
hala tuzlu akar kanım istiridyelerin kestiği yerden.
neydi o deli gibi gidişimiz
bembeyaz köpüklerle açıklara?
köpükler ki fena kalpli değil,
köpükler ki dudaklara benzer
köpükler ki insanlarla zinaları ayıp değil.
gemiler geçer rüyalarımda
allı pullu gemiler damların üzerinden
ben zavallı, ben yıllardır denize hasret!
hüzünlü bir öyküden yaşama düşülmüş çok sade ama anlamlı dizelerin sahibidir.
şiirin liberali olmuştur.
arkadaşı rüştü onur'un öyküsü daha hazindir.
huzur içinde yatsınlardır.
eşit olmak için başkalarının da eşit olması gerekiyordu. başkalarının eşit olması başkalarının da hür olmasına bağlıydı(...) bunun için o insanları uyandırmak, okutmak, yazdırmak gerekiyordu(...) bu işi başarabilmek için, elbette, elindeki araçların en kuvvetlisini kullanacaktı. o araçta şiir olduğu için toprağına bağlı cumhuriyet devri şairi şiirini kendinin, yurdunun ve insanlığın yararına kullanmaya başladı(...) şiirin özü şirin ödevi oldu.
orhan veli kanık
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...
Dayanılır şey değil
* * * * *
Sevdiğim insanlara
Kızabilirdim,
Eğer sevmek bana
Mahzun durmayı
Öğretmeseydi.
şiirde serbestliği savunan bir ekolun temsilcisi. yani ne demek istiyor? "uf puf. şiirde ben arus hece vezni vs onlardan çakmıyorum arkadaş. bu işi yapanlar zaten kralını yapmış. yahya kemaller, faruk nafizler, akifler. ben ne yapayım? böyle serbest takılayım. kadının etinden budundan bahsedeyim. olmaz ki böyle de yatılmaz ki anaamm diyeyim. özgün falan takılayım. bakarsın tutar." işte bu mantalite ile yola çıkan, bildiğimiz nesir şiir tipinin bir önderi. acı olan şu ki, şiir denemesi bazında nazım a kıyasla çok daha yeteneklidir. fakat isyancı, devrimci yönü yoktur. onun içindir ki burda ve her yerde nazım dan geriye düşmüştür. hoy loy loy cu bir kesimi arkasına sürükleyememiştir. ve bir gece pek manidar bir yere düşerek terki diyar etmiştir.
Orhan, genç öldüğü için de pek fazla yazmamış, çok yazık. Herhalde çok daha güzel şeyler yazabilirdi. Ama bunun iyi bir tarafı varsa o da şu: Şiirlerinin toplandığı kitabı yolculuğa çıktığımda yanıma almak kolay. Ben de genellikle uzun seyahatlere çıktığım sırada bu kitabı yanımdan eksik etmem.
Diğer dillerde de çok şiir okudum, hâlâ da okuyorum. Birçoğunu da ezbere biliyorum. Ama dünyada ya da etrafımda bir şey olduğu zaman onlar hatırıma gelmiyor da Orhanınkiler geliyor. Örneğin, pek tanımadığım bir adam ölmüşse, çok iyi bildiğim diğer dillerde ;Yazık oldu Süleyman Efendiye gibi bir laf gelmiyor aklıma. Ya da ;Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki; gibi hem kısa hem de canlı bir sahneyi tarif edebilecek şey yok. Bu da Orhan;ın büyüklüğüdür. Belki düşünüyorum da bunda Türk dilinin de bir özelliği olsa gerek. Örneğin; çok defa Türkçe bilinmeyen bir muhitte içimden Türkçe bir formül geliyor. Örneğin bir hastayla karşılaştığım zaman ;Geçmiş olsun; diyebileceğim bir formül bulamıyorum. Kimi zaman içimden gelerek bu iki kelimeyi söylediğim zaman, ;Ne diyor bu adam; gibisinden bana bakıldığını fark ediyorum. Ya da bir evde güzel bir yemek yiyince, evin hanımına ;Elinize sağlık demeyi istiyorum. Ama diğer dillerde, ;Teşekkür ederim, çok güzel olmuş& gibi şeylerden başka bir şey bulamıyorum. ;Hoşça kalın, güle güle gibi diğer dillerde ona yakın bir şeyin olmadığı formüllerdir.
i
hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar;
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını,
günahkar da sayılmazdı.
yazık oldu süleyman efendi'ye.
ii
mesele falan degildi oyle,
to be or not to be kendisi icin;
bir aksam uyudu;
uyanmayiverdi.
aldilar, goturduler.
yikandi, namazi kilindi, gomuldu.
duyarlarsa oldugunu alacaklilar
haklarini helal ederler elbet.
alacagina gelince...
alacagi yoktu zaten rahmetlinin.
iii
tufegini depoya koydular,
esvabini baskasina verdiler.
artik ne torbasinda ekmek kirintisi,
ne matrasinda dudaklarinin izi;
oyle bir ruzigar ki,
kendi gitti,
ismi bile kalmadi yadigar.
yalniz su beyit kaldi,
kahve ocaginda, el yazisiyle:
"olum allahin emri,
"ayrilik olmasaydi."
diyor ve aslında eleştirdiği, dalga geçtiği, avangard bir tavır takındığı divan edebiyatından ne kadar etkilendiğini kendisi de ortaya koyuyor. evet bi' garip.
Gün doğmadan
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında
içinde bir iş görmenin saadeti
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı
Sevineceksin
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul
Ruhları sustuğu vakit martıların
Kayalıklarındaki mezarlarında
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin
Bayramlık seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi
Gelin alayı, teller, duvaklar, donanmalar mı
Heeeey
Ne duruyorsun be at kendini denize
Geride bekleyenin varmış aldırma
Görmüyor musun her yanda hürriyet
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol
Git gidebildiğin yere...
dizeleri ile isyan bayrağı kaldırmaya neden olabilecek şahsiyet.
(13 Nisan 1914 – 14 Kasım 1950), Türk şair. Melih Cevdet ve Oktay Rifat'la birlikte Garip Akımı'nın kurucularındandır. Şiirde ölçü, uyak ve sanatlı söyleyişlere karşıydı. Orhan Veli, her şeyin şiire konu olabileceğini savunmuştur.
şiirlerini okumayan birinin kolay kolay anlayamayacağı ölümsüz şair. hece ölçüsünü, kafiyeleri bir kenara atmış, rahat rahat, içinden geldiği gibi yazmıştır şiirlerini. oktay rıfat ve melih cevdet anday ile birlikte temellerini attıkları garip akımının temeli de budur zaten.
dağ başındasın,
derdin günün hasretlik.
akşam olmuş,
güneş batmış,
içmeyip de ne halt edeceksin?
" Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de kolay değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak "
gibi mükemmel dizelerin altına imzasını atmış büyük usta.
--saheserim--
asik oldugum zamanlarda
siir yazmak adetim degildi.
halbuki asil saheserimi
onu en cok sevdigimi
anladigim zaman yazdim.
onun icin bu siiri
ilk once ona okuyacagim.
(eylul 1937)
--is olsun diye--
butun guzel kadinlar zannettiler ki
ask ustune yazdigim her siir
kendileri icin yazilmistir.
bense daima uzuntusunu cektim
onlari is olsun diye yazdigimi
bilmenin.
(kasim 1937)
orhan veli okumak bir tutkudur..*
sizin için, insan kardeşlerim,
her şey sizin için;
gece de sizin için, gündüz de;
gündüz gün ışığı, gece ay ışığı;
ay ışığında yapraklar;
yapraklarda merak;
yapraklarda akıl;
gün ışığında binbir yeşil;
sarılar da sizin için, pembeler de;
tenin avuca değişi,
sıcaklığı;
yumuşaklığı;
yatıştaki rahatlık;
merhabalar sizin için;
sizin için limanda sallanan direkler;
günlerin isimleri;
ayların isimleri;
kayıkların boyaları sizin için;
sizin için postacının ayağı,
testicinin eli;
alınlardan akan ter,
cephelerde harcanan kurşun;
sizin için mezarlar, mezar taşları,
hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları;
sizin için;
nazım' ın seyahatlerinde kitaplarını yanından eksik etmediği büyük türk şairidir. olağanüstü alçakgönüllü gerçek bir halk sanatçıdır, ayakları yerde başı yıldızlarda yaşamış bir düş adamıdır.