ordu tabii ki darbe yapabilir, sonuna kadar katıldığım açıklama. yapıyorlar zaten, hiçbir suçu olmayan insanlar ölüyor, ölsünler gebersinler, kimsenin sikinde değil nasıl olsa. yeter ki ağa babalarının hiyerarşik düzeni olduğu gibi kalsın, asla bozulmasın. ordu darbesini yapsın, insanlar yine asılsın, kesilsin, düzen devam etsin, yeter ki paşaların çocukları yurt dışında okusun, yeter ki doğuda pkk kurşunuyla şehit olan askerin kız kardeşi üniversitede okuyamasın, yeter ki banka hesapları daha da kabarsın, helal olsun size, sonuna kadar arkasındayım.
türkiye'deki temsili demokrasinin ne kadar seviyesiz ve "dandik" olduğu akla geldiğinde hiç de ihtimal dışı olmayan düşünce.
bugün %30'un %70'e tahakküm ettiği bir demokrasi anlayışı mevcuttur ülkede. senelerdir pek de değişim yaşanmamış, tamamen demokrasi dışı bir seçim sistemi ve parti içi yönetimle halk'a demokrasi yutturulmaya çalışılmıştır.
"halk, istediğine ne kadar ulaşabilmektedir?", "demokrasinin gerekleri ne kadar yerine getirilmektedir?" sorularına cevap veremeyen bazı insancıklar ise "ülkede demokrasi var, asker kışlasına" diye bağırmakta beis görmemektedir.
kişisel çıkarlar elbette önemlidir. fakat bazı odakların güçlenmesine göz yumarak "ihya" olmayı öngören manipülatörlerin elinde maşa olan insanlarımız gerçekten de üzücü bir durum içerisindedir.
özetlemek gerekirse;
* türkiye'De demokrasi yoktur,
* demokrasinin olmadığı bir ülkede darbe yapılabilir ve gerçekten de işe yarayabilir,
* demokrasi sanrısını topluma yayan insanlar asıl hainlerdir.
(darbecilerimizi yargılamayan tek ülke olarak, hangi yurttaşlıktan hangi demokrasiden söz ederler bilinmez)
türkiye cumhuriyetini (ne yazık ki uyuyan) sokaktaki vatandaş değil, halkı uyandıran türk ordusu yaratmıştır. bu nedenle, avrupaî demokrasilerde görülen, "sadece ve sadece sivil otorite" şekli türkiye'de mevcut olmamıştır hiç bir zaman.
lakin ordu ile başlatılan devrim, halka mal edilmiş; ordu kendini ikinci plana almak istemiştir.
sorun da burdadır zaten: halk hala uyumaktadır.
toplum, kendisine defalarca hakaret eden, kabinesindeki bakanların yolsuzlarına* göz yuman bir adama hâlâ sahip çıkıyor görüntüsü çizmektedir.
en ufak saçmalık için dolabilen sokaklar, yönetimdeki 2. adamının rezilliğine ve yarattığı tehlikelere karşın sessiz kalmaktadır.
vatandaş görevini inatla yapmamaktadır.
-
her kim ki bir organizasyonda görevini yapmaz; o görev bir başkası tarafından doldurulur.
halk görevini yapmıyorsa, ordu darbesini yapar.
-
nice darbeler geldi ve geçti. en fazla yara bırakanı ise* sam baba tarafından işletilen oldu.
darbe sadece ve sadece kemalist ideoloji ile gerçekleştirilirse en az zarara sebep verir. aksi yaklaşımlar, bu ülkenin faydasından ziyade, dış ülkelerin faydasını gözeten kişiler tarafından yönetilen hareketler her halükarda en büyük zararı verecektir.
ne yazık ki bunu denetleyen bir sistem yoktur.
ne yazık ki.
işin bir de hukuki boyutu var! anayasayı koruyup kollama görevi aynı zaman da ordunun görevidir der ve şöyle devam eder anayasayı tehtid edici durumların çoğalması ordunun güç kullanmasını gerektirecek bir durum da ordu güç kullanabilir, anayasayı korumak adına bunu yapar yapmalıdır! o yüzden orduya ikiye bir laf sokup eleştireceğinize önce anayasayı adam gibi düzeltin sonra bir şey olursa konuşun! kaldı ki mevcut hükümet anayasa'nın ilk 3 hükmü dışında bütün hükümlerini değiştirebilir ve böyle bir çoğunluğa sahip, bir allahın kuluda çıkıp sen neden değiştiryosun diyemez buna cumhurbaşkanı da dahil! hadi o zaman değiştirsene akp! neden değiştirip tabanındaki insanları rahatlatmıyorsun ha! ama yok değiştirmezler, çünkü onlarda bu işten ekmek yiyorlar zira anayasa değişince oy toplayacak nedenleri kalmayacak!
Harp Akademileri'nde ilk dersi verip konuşmasını 'arz ederim' diye bitiren Prof. Dr. Celal Şengör'ün bir ropörtajında söylemiş olduğu sözdür. ama sanırsam bu insan demokrasi ile fazla ilgilenmemektedir. zira demokrasi milletin kendi kendini yönetmesi demektir. bu ilkeye göre milletin seçmiş olduğu yöneticileri ancak millet istediği zaman görevden alabilir. burada asker darbe yaparak milletin demokrasiyle sağlanmış haklarına tecavüz etmekte yani insan hakları ihlali yapmaktadır. bu durumda da şeffaflıktan söz etmek zor olur. herkes kendi yetkisini bilmelidir.
bahsettiğimiz ulke turkiye ise kavga sadece malı kimin yiyeceğidir. sanki başbakanın hesabını tam biliyoruz. sonra başbakanın çocukları nerde okuyor? şunun adını doğru koyalım kavga siz mi yiceksiniz biz mi?