isveç melodic death metaline yakın bir progressive metal grubu. kendilerini tekrar etmemeleri, clean vokal, brutal vokal, akustik gitar... hepsi grubun mükemmelliğine mükemmellik katıyor.
brutal olarak *harika olan grup .akustik gitar la yaptıkları doomvari müzik beni benden alan yegane albümlerine yönelmemi sağlamıştır. (bkz: damnation)
3 şarkısı nete düştü. iyi gibi geldi. ama nedense ısınamadm diğerleri gibi.
(aslında bu iyi bişey, çünkü ghost reveries için de aynı şekilde düşünmüştüm başta, şimdi ise tapıyorum. budur)
progressive metal camiasında sağlam bi yere sahip, ülkemizde de oldukça sevilen isveçli progressive death metal grubudur.
vokal Mikael Akerfeldt grubun beyni olup, brutal ve clean vokalleriyle coşturur.
dün gece itibarı ile watershed in tümüne ulaştığım ve bazı klavye seslerini stronghold daki fon muzigini andıran ancak en sağlam sarkıları heir apparent ve the lotus eater olan clean melodilerde yine kendini aşmış ancak daha progresiv ogeler içeren bır son albume sahip inanılmaz grup. ancak yenı gitaristin de attığı shreding sololar da ulan eskiden boylemiydi bea dedirtmiyor değil.
watershed ve watershed special edition dan sonra mellotron heart diye çok çok çok güzel bir şarkısı daha (ki dünyada 300 kopyası varmış yanılmıyorsam ) peydah olmuş grup.
adını wilbur smith' in sunbird adlı romanında yer alan aydaki bir şehirden almıştır. zira şarkılarında da sunbirds-vari ifadeler bulunur. şu ana kadar rastladıklarım: black rose immortal, 10:39, "sunbirds leave their dark recess.." ve the twilight is my robe, 03:49, "the birds of the sun seperates these dark clouds.." bölümleri olmak üzere iki tanedir. bu enstanteneleri bir yana bırakırsak opeth hayatın katı gerçekliğinden yüz çevirip, dış dünyadaki insan evlatlarının yarattığı çirkin, utanmaz yozluktan kaçarak çok daha sanatsal ve afrodizyak bir karanlığa gömülmeyi yeğleyenlere the allmighty*' nin bir lütfu gibidir.
(#3671449) onlar hakkında bir şey yazmaya gerek yok zaten mükemmelerler demişim.
üstelik;
1994 yılında ilk demolarını piyasaya sürdüler.1994'ten bu yana mükemmel işlerle imza attılar. hatta bu adamlar bu saatten sonra kötü bir albüm yapsalar bile eski günlerin onlara verdiği kutsallık yüzünden gözden düşmezler. evet "efsane"leşiyorlar.
ilk demolarıyla piyasaya çıktıktan sonra resmi olarak ilk albümlerini 1995 te verdiler. arkasından 1996 morningrise ile müthiş girişlerini yaptılar. ve bu albüm gerçek anlamda tartışmasız en iyi albümleridir. piyasaya 1 tanesi live olmak üzere 10 albüm sürdüler. her seferinde beğenildiler.
grup Mikael Âkerfeldt gibi bir dehaya sahiptir.insan aynı parçada hem brutal hem de nasıl clean vokal yapar,hayret etmemek mümkün değil ve bi o kadar da temiz söyler.ayrıca son albümleri watershed bi harıkadır.dinledikçe insan daha çok sever,bırakamaz
taşınma olaylarının aramıza girdiği, zaman ayıramadığım şu günlerde yeniden farkettim ki ayrı bir güzelliği varmış.
insanın kulaklarında ezgileri fısıldıyor sürekli... özletiyor bu grup kendini.
apayrı bir şey bu opeth. nasıl anlatılır bilemiyorum.
Mesela bir grubu seversiniz süper dersiniz hayranı olursunuz ama gelir geçer. Bu öyle bir şey değil. Opeth her zaman kafanızdaki "baba" grup yerinde durur. Diğer gruplar, şarkılar gelir geçer. Fakat opeth apayrıdır. Hayatınızdan bir parça gibi. Bilgisayarınızda yer kalmazsa en son diskografisini sileceğiniz gruptur. sizi içine alır saatlerce dinlersiniz sürekli öylece uykuya dalarsınız.
kafanızdaki her şey yok olur uçar gider... yorgunluğunuzu alır. Sevgiliymiş, aşkmış, vizeymiş sikinize takmazsınız..
nisanda ankarada düzenlenecek hürock fest e gelecekleri duyumunu aldığım taptığım grup kesinleştiği gün bilet alınması varsa vip e para verilmesi farzdır. alacak imza falan kalmadı artık tanışıp foto çektirmeden dönmem.