ben olmayacak duaların amincisini hiç tanımıyorum ama aynı yerde büyüdük. şampiyon kokoreçte yan masalarda oturduk, basketbol maçları çıkışı aynı kavgada dayak yedik, okul sıralarında beraber silgileri heba ettik yeni bir silgi yapabilmek için, yerden bulduğumuz parayla aldığımız leblebi tozunda bulduk çocukluğumuzu. ben olmayacak duaların amincisini hiç görmedim. deniz arman tarzı saçmalamak bir yana gece gece selamını benden esirgediği için kıl oldum kendisine. üstelik uzun zamandır denk gelemiyorduk. ayrıca:
(bkz: deniz arman)
Disertasyon hocasının 2 saat aralıksız konuşmasıyla beynimde çıkan soğuk ve gri savaşlar bir yana dursun, hugo, chateaubriand yahut musset, balzac, flaubert tonunda romanların masamda karaladığım, çizdiğim,yazdığım onlarca kağıdın içinde kayboloşunu izlerken bir anlığına da olsa kafamı kaldırıp pencereden dışarı bakıp tramvay'dan inen Faslıları görmem tebessümümü arttırmış olmasını, Almanın her sabah o alman aksanıyla "bonjour la paz" demesi ya da sanki bu katın telefon santrallerine bakan sorumlu benmişim gibi çalan her telefonu açıp tanımadığım onca insanla saniyelere inat konuşmamızın anısını bir keresinde Kamerunlu madame'ın sessizce "bonjour mösyö, 532 nolu oda, justine'i çağırabilirmisiniz lütfen?" şeklindeki muazzam fransızcasına hayran kalmamı ve bir an için susmamı ve odasına gidip bulamamamı ve "madame,hala yok,dört kez gittim siz de dört kez aradınız sanırım" deyip Justine'nin kapısına küçük bir not bıraktıktan sonra soğuk koridoru terk etmemle bertaraf olmuş ruhumla, Malili birisinin kızarttığı et kokusunu, Lübnanlı Zaher'in Beyrut ezgilerini, yıkımlarını anlatmasını, Romanyalıların fransızcayı latince gibi seslendirmeleri sonucu çıkan gösteriye onlarca kez beraber tanıklık etmemimizi, üstüne üstelik Ramazan ayındayken sanki ezan okunucakmış gibi her akşam pencereyi açıp etrafa bakıp ezanı duyamayıp buruk bir şekilde iftar sofrasına yönelmeden dolayı kalbimde bıraktığı ritimlere dayanamazken, siğnemin bir an için çatlayacağını düşünmemi hiçte önemsemeyerek sebatla ve sebatla yeni ufuklara doğru gittiğimi düşünmemi, her sabah temizliğe gelen madame'ın beni her zaman aynı yerde bulmasına artık şaşırmadığını anladığımı ve arapça fransızca konuşmaların olduğu Marake$ gibi bir şehrin üzerime yıkıldığını mühürlemiş durumdayım dostum....
kendisine diyorum ki: gel beraber bir sahaf tükkanı ya da dükkanı açalım. üç beş bir şeyler kazanırız; alın teri olur, hile hurda olmaz, geçinir gideriz. anasını satayım şunun şurasında kırk bilemedin elli yıl daha yaşıyacaz, para dert mi allanısen?
önceden beri birçok yazısına denk geldiğim, evet bu yazar iyiymiş diye defalarca tekrarladığım, fakat bir türlü tanışma ve birkaç satır yazma imkanı bulamadığım yazar. kemoterapiye gireceğini de tesadüfen öğrendim, kendisine acil şifalar diliyorum.
okuduğu kitapların çeyreğini bile okumadığı halde entry giriyorum diye götü tavana vuran yazarların kendisinden öğreneceği çok şey var sanıyorum.
1300 kitap okuduğundan insan diye sınıflamayacağım er kişi. sen yazıları bana gönder, ben bozuk fransızcamla çevirmeye çalışmaya çalışacağım. komisyon almıyorum. fransiz guyanasi, haiti gibi denizaşırı ülkeler seni konuşacak. hafif bir kreol lehçesi kattık mı tamamdır bu iş.
kendisi hakkında yazdıklarını okuyunca tıpkı liseli kızlar gibi tahrik olduğum yazar. hemen özel mesajdan ev adresini almak istiyorum.* sözlüğe yeni gelecek yazarlara söyliyeyim. düşüncelerinizi pazarlayın gençler, kendinizi değil.
kendisi için dualar ediyorum, ve hiç bir zaman umutlarını yitirmemesini diliyorum, hani demiş ya Casar Flaischlen; "yitirme sakın yürekliliğini... güneşin olsun gönlünde her şey iyi olacak." tüm kalbimle inanıyorum... çok geçmiş olsun dileklerimle...
(#5697749) yazdığı entry de çelişkiye düşen yazar
yazısında türbanlı kızlarından turistler için kullandığı gavur sözüne takılan ve bundan dolayı onları aşağılayan yazar kişisi yazının sonunda direk orosbudur bunlar diyerek orosbu dediği kişilerin yaptığından çok daha abartılı bir aşağılamaya giriyor.
(bkz: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu)
kendisinin çoğu yazısını okumadan, bir iki yazısının bazı kısımlarına bakarak yorum yapanların doğru yorum yapamama ihtimaliyle karşı karşıya oldukları yazardır.
irticanın sözlükteki temsilcilerinden. yalnız şu da var ki, bu tür tipler o anki siyasi konjunktüre göre bukalemun gibi değişiverirler. bakarsınız bir kaç sene sonra ateistin allahı (var böyle bir şey) oluvermiş.
o nedenle pek kaale alınmaması gereken biri. sözlük kamusal alan ilan edilse de sarığının altındaki türbanı çıkarıverse, hermafrodit.
severek, ailecek takip ettigimiz yazar kardesimiz. bazen ciddiye dahi almamasi gereken insanlari ciddiye aldigini saniyorum. "anlayana kardesim, anlayana..." demek istiyorum.